Yeni yılın başlangıcı ve seçim sürecinin başlamasıyla birlikte sektörde kulak kesme operasyonları başladığına dair bilgiler geliyor. DHMİ kaynaklı bazı sektör söğüşçüleri, dışarıdaki maşaları da kullanarak havacılık sektörü oyuncularına ağır baskılar yaparak maddi çıkar sağlama yolculuğuna çıktığına dair ciddi iddialar var.
Bu konuya birazdan döneceğim. Ama önce bazı tespitlerimi aktarmak isterim. Ekonomik darboğazın gırtlağımızı tıkayacak kadar zorlaşması, nefes almamızı engelleyecek kadar daralması, üstüne üstlük TÜİK denen kurumun, kurulu düzen tarafından istenildiği gibi maniple edici verilerle milleti kandırması çalışanları çileden çıkartacak cinsten.
Kimse yanlış anlamasın. THY’yi özel değerlendirip, asıl özel sektörün durumuna dikkat çekmek istiyorum.
Asgari ücrete getirilen zam oranı daha asgari ücretle verilecek zamlı maaş alınmadan eridi gitti. Marketler fiyat güncellemesi, devlet araç muayenesinden pasaport yenilemeye kadar iğneden ipliğe zam yapıp, bırakın kuşu karınca kadar etki yaratmadı.
Hal böyle olunca havalimanı, havacılık çalışanları daha yılın sonunu düşünemeden ayın sonunu düşünmeye başladı. Sürdürülebilir bir yaşam standardı mümkün değil.
Geçen hafta Bangladeş belgeseli izlerken şöyle bir düşünceye saplandım. “Galiba geleceğimiz böyle olacak”
Sokak bisikletli araç trafiğine dönmüş, 1 dolara taksi hizmeti veren bisiklet taksileri izledim. Türkiye’de şu sıralar motosiklet mezarlığına dönmek üzere. Trafik hak getire, trafik kuralı yok demek doğru.
Ekonomik şartların ağırlaşmasından sonra sektörün içindeki darboğaz daha da artacak. Şimdi düşünemiyorum bir kişinin 8500 TL asgari ücretle İstanbul’da yaşam kurmasını. Bir ev kirası dahi ki en kötü ev 5 bin liradan aşağı değil.
THY hariç diğer şirketlerin çalışanlarının memnun olduğunu söylemek mümkün değil. Keza THY çalışanları da memnun değil. Bugün bir yardımcı teknisyen ile görüştüm. “Abi çok alıyoruz gibi görünüyor ama gel gör ki yetmiyor” dedi. Yani para çok görünse de kıymeti az.
Hava-İş Sendikası başarılı olur mu olmaz mı bilemem ama ek zam talep etmesi THY çalışanları açısından bir umut kapısı olabilir. Lakin seçim ekonomisinin bir avantajı var bir de dezavantajı. Avantajı iktidar “açın kesenin ağzını” diyebilir veya “aman para seçim için bize lazım” da diyebilir.
Sendikanın bu konuda daha fazla baskı yapması gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada İstanbul Havalimanı ile ilgili değişik duyumlarım var. Ne derece doğru bilmiyorum ama zam oranını yüksek tutacak şeklinde bilgiler geliyor. Bu arada İstanbul Havalimanı geçen haftalarda da yazdığım büyük bir sürpriz yapacak. Bu sürprizi personel kendi açısından değerlendirmiş olabilir ama işin aslını bilmeme rağmen “şerh” düşülerek söylenmesi hesabıyla güvene esas bilgiyi sadece bu kadar işaretle dile getirebiliyorum.
Ama “Aaaaa” diyeceğiniz kadar önemli değil. Olması gereken bir şeyi gerçekleştirecek.
Gelelim sektöre çökmek isteyenlere…
Ankara’da çöreklenmiş, benim öteden beri üzerinde sık sık durduğum bazı kişiler el altından sektöre çökme girişimini sürdürüyor.
Bahri Kesici’nin başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Bu durum dahi onlarda korku yaratmış değil. DHMİ Genel Müdürü bu konuları biliyor. Ama henüz harekete geçmiş değil. Kendi geleceğini dahi tehlikeye atacak bu girişimlerin dışarıdan iş takipçilerini de besleyecek bir sistemle yürütüldüğü birinci ağızdan aktarıldı.
Hüseyin Keskin’den hasetsen rica ediyorum. Daha önce uyardığım durumlar aynen devam ediyor.
Kimseyi, kimsenin baskısı altında tutacak oluşumlara geçit vermeyin.
Son kez ben uyarıyorum. Zaman daralıyor. Bütün bunların hesabını sormak bana düşerse inanın çok can yanar.
Facebook Yorum