Çocukluğum, gençliğim ve olgunluk dönemim hep aynı tartışmayla geçti. Siz de hatırlarsınız, bu ülkede her Kurban Bayramı öncesi deri ve bağırsak kavgası yapılırdı. Sonu karakolda bitecek itiş-kakışlar yaşanırdı.
Tartışılmasına tartışılırdı, kavgalar edilirdi ama...
Sonuç hiç değişmezdi. Herkes allem eder, kalem eder, kestiği kurbanın derisini istediği yere verirdi. Tabii dileyen de Türk Hava Kurumu’na bağışlardı.
Üstelik, bunu sadece ben söylemiyorum. Türk Hava Kurumu Başkanı Osman Yıldırım da aynı görüşte:
-Türkiye’de 10 milyonun üzerinde kurban kesilir. Bunun sadece yüzde 15’inin derisi bize gelir.
***
Asıl önemlisi de ne biliyor musunuz?..
Yıllar boyunca bu ülkede THK denince herkesin aklına deri ve bağırsak geldi. Koca kurumun adı deri, bağırsak ve kavgalarla anıldı.
THK’ya da yazık edildi!
İşte bu yüzden, yeni düzenleme yapılmadan önce THK Başkanı Osman Yıldırım, İçişleri Bakanı Muammer Güler’e “itirazımız yok” dedi:
-Siz düzenlemeyi yapın. Zaten bundan önce de herkes derisini istediği yere veriyordu, bundan sonra da öyle olacak.
Böylece deri toplama işinde THK’nın tekeli kalktı. Türkiye anlamsız bir tartışmadan, gereksiz bir itiş-kakıştan kurtulmuş oldu.
Ayrıca, bu düzenlemeden THK’nın bir zararı da olmayacak. Başkan Osman Yıldırım “Bize verilecek olan deri yine gelecek” dedi:
- Derisini bağışlamak isteyen vatandaş onu bir şekilde bize ulaştırıyor. Vermek istemeyenden de zorla alınamıyor.
Durum değişmedi ama vatandaşın üzerindeki baskı kalkmış oldu. Zorlama devri kapandı.
***
Türkiye, 1940’lı yıllarda uçak üreten bir ülke...
Marshall Yardımı ile bize “Siz üretmeyin, biz veririz” dediler. Türkkuşu’ndaki tesislerimizi kapattık, yoğurt fabrikası yaptık. Hem bize “hibe” diye verilen uçakların yedek parçalarına daha fazla para ödedik. Hem de İskandinav ülkelerine sattığımız uçakları, parayla geri almak zorunda kaldık.
Biz öyle bir ülkeydik ki, Körfez Savaşı’nda kullanılan ve “tasarım harikası” denilen “hayalet uçakların” aynısını 1940’larda yaptık. O tesisler kapatılmasaydı, bugün belki de Boeing ya da Airbus ayarında uçaklar üretiyor olacaktık.
Ama biz bunu yapamadık. Bu işle ilgilenmesi gereken THK gibi kurumları deri ve bağırsak toplamakla görevlendirdik!
***
Geç kaldık, çok zaman kaybettik ama nihayet her şey yerli yerine oturmaya başladı...
THK’nın bugün Havacılık ve Uzay Üniversitesi var. Pilot, teknik eleman ve kabin görevlisi yetiştiriyor. Dünyanın pek çok ülkesinden gelen öğrencilere eğitim veriyor.
Yangın söndürme uçakları var. Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerindeki yangınlara müdahale ediyor.
Uçak bakım merkezleri kuruyor.
Türkiye’nin dört bir yanında havacılık eğitim faaliyetleri yapıyor.
En önemlisi de uçak üretmek için kolları sıvamış durumda.
Deri toplama tekeli elinden alınmasına rağmen, yeni kaynaklar buluyor, bütçesi sürekli olarak büyüyor.
Bunları nasıl yaptığına gelince... Dudak uçuklatacak tek bir örnek vermek bile yeterli. İstanbul’daki Crowne Plaza, THK’nın malı. Geçmişte 40 bin liraya peşkeş çekilmişti. Şimdi 3,7 milyon dolar para getiriyor!
Yani taşlar yerine oturuyor.
Şimdi “Ya yasadışı örgütler devreye girer ve o toplanan deriler bize kurşun olarak dönerse?” diyebilirsiniz. Doğru, var böyle bir ihtimal. Onu önlemek de polisin görevi.
Yorumlar Tüm Yorumlar (24)