Geçtiğimiz haftalarda, Brezilya'dan kalkıp Atlas okyanusuna düşen uçağın haberine, görsel medyada günde 10 saate yakın süren canlı yayınlar yapan Türk medyası, düşen Yemen uçağı olunca son dakikada görmekle yetindi.
Türk Medyası, düşen Fransa uçağından yüzlerce insan hikayesi çıkartıp, bir de kaza haberlerindeki olmazsa olmazı yani 'uçakta Türk var mı' sorusunu da sorup, oluşturulan dramatik kurgusuyla kaza haberine gösterilebilecek azami değeri göstermişti.
Brezilya'dan kalkan Air France uçağının uzun süre kayboluşuyla ilgili olarak, ünlü dizi LOST'un kurgusuna gönderme yapan Türk Medyası, habere uzun yıllar 'efsaneler' arasında hatırı sayılır bir yeri olan 'Kara delik', 'Bermuda şeytan üçgeni' kurgularını da ekleyip, düşüşün gizemliliğini günlerce devam ettirdi. Türk Medyası, ABD'nin düşen Air France'a donanımlı bir ekip gönderdiği iddialarına bile, 'Uçak düşürülmüş' başlıklı komplolarla yaklaşmış, daha önce Hollanda'da düşen THY uçağının kriz yönetimiyle, Fransa'nın 'proaktif' kriz iletişimini de karşılaştırarak, Türk izleyicisine geniş açılımlı bir haber olarak sunmuştu.
Aynı Türk Medyası, okyanusa düşen uçak Yemen'in olunca, hemen 'Yemen nereye düşer, usta!' moduna geçti, ölenlere hiç ilgi göstermedi. Avrupa merkezli bakış açısı, haberde ve ölümlerde bile kendini gösterdi.
Batılı haber ajanslarının haber akışını kendi mutlak gündemi kabul eden Türk Medyası, düşen Yemen uçağını, haberlerden bir haber olarak gündemine koymakla yetindi.
Dünya Bülteni
Yorumlar Tüm Yorumlar (6)