Bu satırları Atlanik’in üzerinde yazıyorum. Büyük kızımın okul başvuruları için New York yolundayız. Geçen haftasonu da İsviçre’deydim. Son zamanlarda Atatürk Havalimanı resmen çilenin adresi oldu.
Geçen hafta TAV, uçuş kapı bilgilerini saatlerce monitörlere veremeyince ortalık binlerce kişilik insan pazarına dönmüştü. Biz uçağımızı, bir Twitter takipçimin çok güzel ifade ettiği gibi ‘Otogar usulü’ bulduk.
Anlatayım; uzaklarda birilerine “Zürih’in kapısıııı?” diye bağırmak suretiyle bir cevap alabildik: ‘Galiba ikiyüzondöööört’. Şansımızı denedik. Uçağa bir bindik ki, ne görelim? Daha 150 yolcu gelecek. O da, eğer uçağı bulabilirlerse... Bir saatlik gecikmeden sonra ancak kalkabildik. Bir açıklama mı? Elbette yapılmadı.
VASATIN ALTINDA
Bu sabahsa.. Kolay olur diye sabahın 07.00’sine bilet alayım dedim ama nafile... Tatilci akını var resmen. Bir hazırlık var mı? Yok. THY’nin CIP salonuna girdik. Aynı geçen haftaki gibi. Şıklık, hava müthiş ama oturacak yer yok. Döndük dolaştık, ailece ayrıldık, ancak oturabildik. İkram deseniz, vasatın altı. Taş gibi ekmekler. Kötü espresso. Acımış çay. Yardım istediğinizde kalabalıktan sizden daha çok şikayetçi olan elemanlar...
Yer bulduk, iki lokma yedik deyinceye kadar, zaten ‘son çağrı’ yapılmıştı. Belli ki kapasite yetmiyor. Alt kata bir salon daha açacaklarmış. Bir yolcu söyleniyordu: “Herkese kart verilirse böyle olur!”
FİYATLAR UÇMUŞ
O, ‘herkes’, uçarak dünyanın milini kazanıyorsa, kartı da alacak. Ben de Elite yolcu olduğum için kullandım CIP salonunu. Yoksa business bilet falan almadım. THY’nin bu fiyat politikasıyla hayatta da almam! Dört kişilik ekonomi bilet 10 bin lira. Eğer comfort uçsaydık, kişi başı 7 bin 500 lira ödememiz gerekecekti. Business ne kadar mı? Valla en son tek kişi 11 bin TL’nin üzerindeydi tabii euro ve dolar bu kadar fırlamamıştı.
Velhasıl... Ne havaalanında istediğim servisi alabildim, ne de uçakta memnunum. THY, hiç kusura bakmasın, bu uçuşa giden hiç bir kuruşa “Helal olsun” dedirtecek konfor ve ikram sağlamıyor. Felaket bir kahvaltı ettik... Ekonomi bilete verilen para da para değil mi?
Ya business uçuşlar? Kuş mu konduruluyor? Haydi, örneği körfezden verelim, onlarım şaşaasını seviyoruz ya: THY, bir Etihad değil. Lüks dediğiniz öyle olur. ‘Tatlı arabası’ ve ‘meze çeşitleri’yle, ‘Globally Yours’ demekle olmuyor...
‘MİL’İ ANLAMADIM
Bankalar uçuş milini kaşıkla verip, kepçeyle almaya başladı, dikkat... ‘Çaktırmadan’ protokol değiştiriyorlar, eskiden sözgelimi 150 bin mile Akbank’ın Wings’iyle business bilet alabilirken, şimdi bir tane ekonomi bilet bile alamıyorsunuz. Garanti’nin Miles and Smiles’ı ise başka alem. Böyle tatil zamanlarında mille yer bulabilmek için ne yapmak lazım, 1 yıl önceden ayırmak Sfalan mı?
Valla ben hiç beceremedim. Kartımda dünyanın mili yüklü. Ne zaman kullanmaya kalksam-alakasız bir tarih seçmezsem eğer-iki bilet için öyle bir mil istiyorlar ki. “Nee, bir kişi için 90 bin mil miii?” cümlesini herhalde onlarca kez söylemişimdir.
Şimdi hemen açıklama gelir uzun uzuuun... “Şirket politikası çerçevesinde millerin falancaya göre nasıl belirlendiği, vs.” diye. Aynı şifreli kanal paketleri gibi. Detay, detay, detay... O ‘makul’ millerle alınan biletler nasıl ve kimlere gidiyor çok merak ediyorum.
Ben, bir yolcu ve vatandaş olarak bu işte haksızlığa uğradığımı, bana vaat edilen avantajı hiç hissetmediğimi söylüyorum. Önemli olan, müşteri memnuniyeti değil miydi? Memnun değilim işte.
Defne Samyeli / Milliyet-Cadde
Facebook Yorum