Türk Hava Yolları’nın kabin memuru seçme sınavlarına giren genç bir kabin memuru adayı, havacılık tutkusunu, mülakattan elenme sürecini ve hayallerinin nasıl yok olup gittiğini satırlara döktü. İşte 38 adayın tamanının elendiği mülakatlardan sonra o adayın Airporthaber’e gönderdiği duygusal mektup..
Bugün 15 Şubat 2011
İsmim ...., 21 yaşındayım. İstanbul’da bir annem ve iki kedimle birlikte yaşıyorum.
İstanbul üniversitesi klasik Filoloji 2. sınıf öğrencisiyim. Üniversite sınavına yeteri kadar önem vermediğim için asla istemediğim bir bölüme girdim. Şimdi maddi imkansızlıklar yüzünden bana hiç birşey kazandırmayacak olan bu bölüme devam etmiyorum. Okulu bıraktım, üniversite mezunu olmaya ant içerek.
Annem ve babam ben iki yaşındayken ayrılmışlar. Annem bir dergici. 2 yıl önce bizim tek gelirimiz olan dergisi, ona yapılan haksızlıklar yüzünden battı. 44 yaşında, konuştuğu her an zeka dağıtan bir kadın... ve işsiz. Bütün niteliklerine, bütün özelliklerine rağmen işsiz. Her anı iş aramakla ve bana destek olup beni büyütmeye devam etmekle geçiyor.
Ergenliğimin bitiş dönemlerine doğru havacılık ilgimi çekti. Okudum , öğrendim, araştırdım, bir sürü insanla tanıştım. Öğrendikçe içine girdim, öğrendikçe bir parçası olmak için inanılmaz bir şevkle vaktinin gelmesini bekledim. Vakti geldi. Başlayacağım yerin kabin memurluğu olduğuna karar verdim. Araştırdım. 8 yıldır aralıksız ingilizce ders alıyorum, ortalamanın üzerinde bir görsele, diksiyona ve zekaya sahibim. Bütün bunlar birer iddia değil, hepsini karşımdakine gösterebilmem için 15 dakikaya ihtiyacım var sadece. Öğrendim ki aradıkları herşeyi yerine getirebilecek nitelikteyim. Nerede çalışırsam en iyisi olabilirim dedim? Nerede çalışırsam gerçekten bu işi yapabilirim? dedim. Türk Hava Yolları çıktı karşıma. Pırıl pırıl, disiplinli, yükselen bir havayolu şirketi.
Budur dedim. ‘Üniformasını giyip, havacılığı layıkıyla yerine getireceğim yer’ budur.
Bunu söylediğimde 20 yaşındaydım, bir yıl daha bekledim, sabırsızlıktan kıvrana kıvrana, kendimi elimden geldiği kadar sivil havacılıkla ilgili bilgiyle doldura doldura, gözlerim okumaktan acıyana kadar... Ve bütün bunların sonucunda mülakatlara 1 ay kala havacılıkla ilgili “uçmak” dışında herşeyi bilen biri haline geldim. Ama asıl numara uçabilmekteydi. Ben istediğim kadar bilgi sahibi olayım, o dünya güzeli uçakların birinde uçmadıkça, yolcu olmak dışında o uçağın kolu, bacağı,kalbi, bir uzantısı olmadıkça, bütün bu bilgiler bana ne kadar yetecekti?
Tatmin olamadım öğrendiklerimle. Türk Hava Yolları herkesin beklediği tarihlerde sitesinde ilan yayınladı. “THY A.O kabin memuru arıyor”. İçimden ‘beni arıyorsunuz’ dedim, başvurdum. 14 Şubat Sevgililer Günü’ydü. En büyük sevgilim havacılık ya benim, işte bu yüzden bugüne aldım randevumu, ‘sevgilime kavuşacağım gün bugün olsun’ dedim içimden. 14 Şubat 2011, saat 14.00’e aldım.
Gecelerim, gündüzlerim birbirine karıştı. O çok sevdiğim uçaklarımı yastığıma koyarak uyudum, onlarla uyandım, her gece uyumadan önce okuyabildiğim kadar çok şeyi okuyup, uzun uzun ağladım. Hayalime ağladım, bir insanın bir şeyi bu kadar istemesinin şaşkınlığı ile ağladım.
14 Şubat sabahı, ellerim titreyerek, bu titremeye heyecanlanmak nedir bilmeyen ben şaşırarak uyandım. Bu parasız günlerimizde yediğimizden, içtiğimizden arttırarak zar zor aldığım döpiyesimi, çoraplarımı, ayakkabılarımı giydim. Kedilerimi öptüm, uçaklarımı sevdim dakikalarca. Evdeki her bir eşyanın şans dilekleri eşliğinde annemle gittim Türk Hava Yolları’na.
Bahçeye girdiğimde 200 kadar kız vardı. Çoğu güzeldi. Herkes gözleri pırıl pırıl mülakatlara girmeyi bekledi. Saat 13.00’te gittim. 14.00’teydi mülakatım. Daha ancak saat 09.00 randevulu insanların mülakatlarına başlamışlardı. Sistemdeki bir problem yüzünden bir çok kişinin ismi yoktu listede. Sinirlendiler, kızdılar, beklediler... ‘Açıklama yapacağız’ dendi.
Sıra 14.00’teki randevulara geldi. Listeye baktım, tekrar tekrar kontrol ettirdim, adım yoktu. İlk büyük şokumu burada yaşadım. Ya beni almazlarsa, ya ben hiç kendimi gösterecek o fırsata sahip olamazsam? Ya parçası olmak istediğim bu yerin dökümanları arasındaki bir T.C kimlik numarası olarak eskiyip gidersem? Hep bunları düşündüm. İsmi listede olan herkes girdi. Bir biz kaldık. Bir avuç kız.
Geldiler, ‘buyrun sizin sıranız’ dendi. İçeri girdim. Ellerimin titremesi geçti bir anda, adımlarım sağlamlaştı, gülümsedim. Ben hep gülümserim zaten...
Bana çok iyi davranan bir grup görevliyle karşılaştım. Boyumu ölçtüler, 1.71 çıktım. 53 kiloydum. ‘Bilgisayara geçin’ dediler. Girdim, hemen yaptım testlerimi. Teke tek mülakata girdim. Bir beyefendi ile karşılaştım. Okulum ile ilgili sohbet ettik. Hala gülümsüyordum. Sıcacıktı hissettiklerim. Öyle inançlıydım ki. Öyle inanıyordum ki bu şirketin bir parçası olmam gerektiğine... Teşekkür etti, odadan ayrıldım. Grup mülakatına girdik. Beş kız vardı, bir de bayan. Bir metin okuduk, konuştuk tartıştık, ben kendimi açıkça ifade edip bekledim. Sözcü seçmemiz gerekti. Herkes bana döndü. Kimse ağzını bile açmadı. Normalden uzun süren bir sessizlikten sonra, bunu yapmam gerek diye düşündüm. Bir kız ‘sen yap istersen’ dedi. ‘Peki’ dedim anlattım. ‘Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı’ diye sordu bayan. Kimse sesini çıkarmadı, teşekkür ettiler ayrıldık. Saat 17.30’du. Saat 18.00’de sonuçlar açıklanacak dediler. Eve gitmem 40 dakikaydı. Annemle koşa koşa Şişli’ye geldik. Evin sokağına girerken elektrikler kesildi. ‘Nasıl bakıcam’ dedim. Türk Hava Yolları’nda kabin memuru olarak çalışan bir arkadaşımı aradım. ‘Bakıyorum ben hemen’ dedi. Saniyeler sonra bir mesaj geldi. “olumlu...” Yarın beni 11.30’da bekliyorlardı.
Nasıl uyuduğumu bilemedim. Saat 07.00’de uyandım bugün. Giyindim, hazırdım herşeye. Bütün sınavlara. Binaya vardığımızda içeride 40 kişilik bir kız grubu vardı, ingilizce mülakat için yaklaşık 3,5 saat bekledim. Bekledik... Bir sürü tatlı kızla tanıştım. Bir kısmı yetersiz, bir kısmı yeterli, hepsi tertemiz kızlar, yaprak gibi titriyorlardı. Ben biliyordum, bu iş benim sahip olmam gereken bir iş. Bu benim artık hayalim değil, hedefim, yolum... Heyecanlanmadım bile. Tatlı bir his vardı içimde sadece, istediğim yerde olmamın adımlarını atıyordum. İngilizce mülakata girdim. David bey ve Hülya hanım karşıladı beni. Aralarında konuştular bir süre, tatlı tatlı gülümseyip onları dinliyordum. Sonra bana döndüler, 10 dakika kadar sohbet ettik, gülüştük. Bir iş görüşmesinden çok sıcak ve samimi bir sohbetti. David kedilerime selam söylememi isteyip, İngilizcem için beni tebrik ederek ve alkışlayarak teşekkür etti. Ben de onlara teşekkür edip odadan ayrıldım.
Herkes İngilizce mülakatlarının ne kadar kötü geçtiği ile ilgili yakınıyordu, halbuki zor birşey olmuyordu içeride, biraz sohbet ediyordunuz. Yukarı çıktım, Türkçe heyet mülakatı için uzun süre sıramı bekledim. Yorgunluktan ayakta duramıyordum ama toparladım kendimi içeri girdim. Üç insanın tam karşısına oturdum, gülümsedim. ‘Kendini anlat’ dediler anlattım. Okulumun engel olup olmayacağını sordular. Açıkça bölümümü sevmediğimi ve değiştirmek istediğimi söyledim. ‘Gidip sınava gir tekrar o zaman’ dediler. Havacı olmak istediğimi ama mutlaka üniversite mezunu olmak istediğimi söyledim. Bu gerçekti, benim gerçeğim... Teşekkür ettiler, odadan ayrıldım.
Çıktığımda kötü bir görüşme olmadığını ama mükemmel olabilirdi dediğimi hatırlıyorum. Sonra oturdum, hepimiz sonuçları bekledik. Artık çok yakındım mesleğime, çok az kalmıştı adım atmama.
Bir salon dolusu kız kaderini değiştirecek kağıdı bekledi, kağıt asıldı, annem ‘kalabalık geçsin öyle bak’ dedi. Oturdum. Kızların uğultusu yükseldi, “böyle birşey nasıl olabilir?” , “daha neler” cümleleri kulağımda büyüdükçe büyüdü ve bir de baktım ki 38 kızın tamamı da elenmişti. Olumsuz adaylar listesinde en baştaydı adım. Yaşadığım şoku hala atlatabilmiş değilim. Uçaklarım, kanatlarım, hepsi elimden bir kararla alınmıştı. Hatamın ne olabileceğini düşündüm, başarılı olduğum zamanlarda bile hata yapmış olduğum anları göz önünde tutan ben, hata bulamadım. Kızlar koridorda kahkahalar atarken ben bu mesleğin ciddiyetine yakışmak için sadece orada bulunma amacıma odaklandım.
Ben 21 yaşında tek aşkı havacılık olan bir genç kızım. Geleceğim dün bilmediğim bir sebepten ellerimden alındı, her yönümü bu iş için en üst seviyeye çekmek 3 yılımı aldı. Ve ben Türk Hava Yolları’na sadece yolcu olabilecek bir insan olarak uyuyorum bugün. Yaşadığım şey hayal kırıklığı değil, çünkü bu benim hayalim değil.
Yaşadığım şey bir insanın tek yolunun, tek hedefinin elinden alınması. Ölmekten farksız...
Kabin memuru olmak benim için bir meslekten, bir hevesten öteydi her zaman. Bir uçağın parçası olmak olarak baktım.
Şimdi sadece kafamın içinde uçuyorlar ve ben hakettiğim ve her şeyden cok istediğim dünyalar güzeli mesleğimi yerine getiremiyorum.
Havacı olacaktım ben, yeryüzüne ayaklarım çok az basacaktı, olmadı... Olmama sebebi ben değilim bunu biliyorum. Gözümün önünde mülakatı yapan hocaların bir adaydan aldığı telefon numarası ve sonuçlar asıldığında aynı adayın kulağına söylenen bir cümle benim mesleğime, en büyük aşkıma kavuşamama sebebim.
Ben uçaklarımdan asla vazgeçmiyorum, ancak daha bu kadar başındayken yoluma taş koyulması yaşayabileceğim en kötü şeydi kısacık ömrümde. Bugüne kadar sadece havacı olmak istedim. Bekliyorum..
©AirportHaber.com
Yorumlar Tüm Yorumlar (145)