Daha önce bu köşeden defalarca THY'nin süregelen kriz ortamında bile gerek ülkesel konumu gerekse konjonktürel şansının yardımıyla ticari olarak başarılı olduğuna değinmiştik. Bugün ise THY'ye yolcu gözüyle yapıcı eleştirilerde bulunmak isterim.
Bu eleştirilerin kaynağı pek çok farklı havayolunda sık seyahat eden bir yolcu olarak son zamanlarda gerçekleştirdiğim THY uçuşları, çevremden gelen bilgi ve gözlemlere dayanıyor. 13 Mayıs günü yolcu olarak TK1070 kod'lu uçuşta, Air Jamaica'dan kiralanmış Airbus 340 uçaklarından biri ile uçtum. Business Class'taki 12 koltuğun birden müzik sistemleri arızalı olduğu gibi, kabin içi eğlence sistemleri de teknik olarak THY'nin vaatlerinden çok uzaktı. Bu uçaklar zaten eski, ayrıca THY'nin teknik tarafı da bu uçaklara yeteri kadar özen göstermiyor gibi. Yönetim bugünlerde ne kadar farkında bilmiyorum zira özellikle uçucu personel, uçak içinde oluşan küçük sorunları güler yüz ve yapıcılıkla yerinde çözerek bazı teknik sorunların yukarılara yansımasını önleyebiliyor. İlaveten Türk yolcular genelde tepkilerini yazmaya üşendikleri için de şanslılar.
Çevremde sık seyahat eden birçok kişinin THY ile ilgili bir diğer sıkıntısı ise her uçuşta uçağa biniş esnasında statü kart (classic plus, elite ve elite plus) sahiplerine biniş önceliğinin vaat edilen şekilde uygulanamıyor olması. Bu sistem bazı havalimanlarında ne yazık ki uygulanmıyor. Oysa statü kartları, tüketicinin bir havayoluna bağlılığın en doğal getirilerinden biridir ve THY'nin tüm StarAlliance partnerleri ve diğer rakiplerince uygulanmaktadır.
BUSINESS CLASS'TA PEYNİR YOKTU
Süregelen ekonomik resesyonda yolcularına ve insan kaynağına doğru yatırım yapan havayolları orta-uzun vadede çok daha başarılı olacaktır. THY'nin servis standardı genel olarak zengin olmakla beraber kanımca özellikle 4-7 saatlik uçuşlarda bazı hususların revize edilmesinde fayda var. Orta menzil denebilecek bu uçuşlarda eğer business sınıfında 20'den fazla yolcu varsa 'hoş geldin içkisi' verilemiyor ki bu gerçekten tuhaf. Ne demek yani, yolcu biletini alırken hoş geldin içkisi alabilmek üzere kaç business yolcusu var diye mi sormalı? Hatırlamak gerekir ki uçuş fobisi olan çoğu kişi uçağa biner binmez bir kadeh içki ile rahatlamak isteyeceği gibi, bir an evvel uykuya geçmek isteyen yolcular da hemen içkilerini alabilmeyi tercih eder. Zira business sınıfında uçan yolcular ilave koltuk aralığının yanı sıra zaten ekstra hatta butik hizmet alacaklarını düşünerek ekonomi sınıfının genelde üç dört katı bilet ücreti ödemekteler. Hal böyle olursa bu segmentin yolcuları da yavaş yavaş düşük maliyetli havayollarını (DMH) tercih etmeye başlayacaktır, zira bu takdirde diledikleri zaman ücret karşılığı istedikleri yiyecek veya içeceği (seçenekler kısıtlı olabilir) satın alabilirler. 13 Mayıs TK1070 ile yaptığım uçuşta business sınıfında ekstra peynir isteğinde bulundum, ancak başarılı kabin görevlileri söz konusu hattın 6 saatlik uçuş olduğu için ilave peynir yüklenmediği cevabını verdi. THY yönetimine buradan seslenmek isterim. Bir taraftan 5 yıldız olacağız diyorsunuz, diğer taraftan size en fazla gelir sağlayan yolcu grubunuz eğer rakı veya şarap içiyorsa birkaç dilim peyniri servis etmiyorsunuz. Size de tuhaf gelmiyor mu?
TÜRSAB'dan Savarona atağı
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, geçtiğimiz günlerde M. Kemal Atatürk'ün en sevdiği oyuncağı ve gözbebeği Savarona yatının müze haline getirilmesi ile ilgili, çok yerinde bir çıkış yaptı. Gerçekten bravo! Hatta ekonomik gücü olan iş dünyası örgütlerine çağrıda bulunarak herkesin bu hususun gerçekleştirilmesi için elini taşın altına koyması gerektiğini söyledi. Savarona, hatırlanacağı üzere 1989 yılında hurdaya çıkacakken yap-işlet modeli ile 49 yıllığına Kahraman Sadıkoğlu tarafından kiralanmıştı. Bu tarihi yat zamanının en önemli yatlarından olduğu gibi, ayrıca bir mühendislik harikası. Ancak en büyük önemi hiç şüphesiz Ata'mızın ebediyete göç etmeden önce sayılı son güzel günlerini geçirdiği bir mekan olmasından kaynaklanıyor.
Geçtiğimiz aylarda ABD'nin San Diego kentine gittiğimde neredeyse bir tam günü sadece 50 yıllık tarihi olan USS Midway isimli bir uçak gemisinde geçirmiş, Amerikalılara tarihleri kısa da olsa geçmişlerine ve değerlerine sahip çıkmalarından ötürü bir kez daha saygı duymuştum. Bizse yeri gelince dilimizden düşürmediğimiz, Ata'mızın sevgi duyduğu müzelik değeri olan bir yata bile sahip çıkmadığımız gibi milli bir değer olarak turizme de kazandıramıyoruz. Gerçekten bize yazıklar olsun. 2010 yılında İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olacağını varsayarak en kısa sürede Savarona yatını da Dolmabahçe Sarayı'nın önünde müze olarak değerlendirsek fena mı olur?
Günlük ziyaretler haricinde ülkemizi ziyaret eden yabancı devlet büyükleri için Savarona'da resepsiyonlar ve farklı organizasyonlar düzenleyerek hem gelir elde edilmiş olur hem de değerli Ata'mıza ve geçmişimize sahip çıkmış oluruz. Tabii ki bu sözlerim sadece gerek geçmişine gerek maddi ve manevi emanetlerine sahip çıkamamanın utancını hissedebilecek yürek ve dimağlara...
Tolga TURGUT
AKŞAM
Yorumlar Tüm Yorumlar (47)