Son günlerde THY’nin yeni uçuş ekibi kıyafetleri ve bazı seferlerde başlattığı alkol yasağı hususları gerek ulusal, gerekse uluslararası medyada haklı olarak çok tartışılıyor. Köşemizin konusu havacılık olduğundan, konuyu bu açıdan değerlendirmezsek görevimizi hakkıyla yerine getirmemiş olacağımızı düşünüyor ve görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
THY’nin son yıllarda inkâr edilemeyecek bir ticari başarı öyküsü var. Bu başarının en önemli sebebiyse yarattıkları marka imajı. Bunu pekiştirebilmek için Kobe Bryant, Lionel Messi, Manchester United, Barcelona ve diğer çok önemli küresel marka değeri olan kişi ve gruplara sponsor oldular. İlaveten zengin ikramlarıyla Türk misafirperverliğinden örnekler sundular. Rekabetin çok yoğun olduğu bir sektörde başarının ayrıntılarda gizli olduğunu bizlere tekrar hatırlattılar.
Ancak ne var ki ayrıntılarla başarıya gidilen yolda makro tablodan uzaklaşırsanız tökezlemeye başlarsınız. Tıpkı bugünlerde THY’nin yarattığı marka algısının erozyona uğraması gibi… Aslında ilk sinyaller geçtiğimiz yıl yaşanan gerilimli ve agresif işten çıkartmalarla başlamıştı, şimdi de uçuş ekiplerinin kıyafetleri ve bazı seferlerde alkol ikramının kaldırılmasıyla süregeliyor. Tuhaf olan, THY üst yönetiminin gelen tepkilere karşı aldığı tavır ve kamuoyunu yanlış yönlendirmesi. Yabancı basında son haftalarda THY ile ilgili makalelerde sürekli bir muhafazakârlık ve dini kimliğe vurgu yapılmasını takip ediyorum. Korkarım ki bu şekilde bir algı yaratmak ülkemizin en değerli markalarından olan THY’ye ticari anlamda başarı getirmez. Açıkçası tasarlanan örnek kıyafet çalışmalarının basında gündeme gelmesinin hemen ardından, iç hatlarda ‘business class’ yolcularına, 6 hat dışında içki servisinin kaldırılması ve dış hatlarda 8 ülkeye (toplamda 20 hat) içki servisinin yapılmaması, “THY acaba ‘Globally Yours’ sloganını ‘Globally Ottoman’ olarak mı değiştiriyor?” sorusunu aklıma getirdi.
Dünyadan örnekler
THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’nun Habertürk’te yayınlanan mülakatını izledim. Kendisine bazı bilgiler yanlış iletilmiş.
Topçu “ABD’de 4 saate kadar olan iç hat uçuşlarda içki servisi yok” dedi. Ancak bu bilgi tamamen yanlış, zira ABD’de tüm iç hat uçuşlarında business (ABD de iç hatlarda first class olarak uygulanır) sınıfında içki ikramı vardır. Ekonomi sınıfında ise ücret karşılığı yapılmaktadır. Bu uygulama çoğu Avrupalı ve diğer havayollarında da benzerdir. İlaveten dünyada birçok düşük maliyetli havayolu kısa uçuşlarda ekonomi sınıfında alkol satışı yaparak ciddi cirolar elde etmektedir. Dubai ve Abudabi merkezli havayollarında bile bir iki katı İslam ülkesine olan seferler hariç alkol servisi zengin bir şekilde mevcuttur. Aynı mülakatta Topçu iç hatlarda az business yolcu olduğunu, alkol yüklemesi yapmanın ticari ve lojistik olarak doğru olmadığına vurgu yaptı. Ticari olarak bu kadar başarılı bir şirketin bir miktar küçük alkol şişesinin yarattığı lojistik ve ticari kayıptan çok, business class doluluğunu arttırma konusuna odaklanması gerekmez mi? İlaveten daha verimli bir gelir yönetimiyle bu küçük giderler kâra bile dönüştürülebilir. Zira uzun hat uçuşlarında THY’yi başarılı kılan en önemli neden zengin ikram çeşitlerinin olmasıdır. Alkol ikramı polemiğiyle THY bu zenginliği kısıtlamaya gidiyor, konuyu dini-politik bir eksene çekerek marka değerine zarar veriyor.
Özetle THY yönetiminin değiştirmeyi planladığı uçuş ekip kıyafet tasarımları ve alkol servisini bazı hatlarda kaldırmasıyla ilgili ortaya attığı gerekçeler ikna edici olmaktan maalesef çok uzak. Böyle polemiksel hususlarla harcamak yerine enerjisini sendika, yakıt giderleri, alt yapı yatırımları ve uçuş emniyetini arttırmak gibi çok daha elzem hususlara yoğunlaştırırlar.
İngilizce bir deyim vardır “If it ain’t broke, don’t try to fix it”, tercüme etmek gerekirse “Bir şey bozuk değilse düzeltmeye çalışmayın.”
Yorumlar Tüm Yorumlar (23)