Vatan gazetesi köşe yazarlarından Can Ataklı, havaalanında bulunduğu ve check-in yaptırmasına rağmen kaçırdığı uçak nedeniyle yaşadığı THY personel tartışmasını köşesine taşıdı. İşte Can Ataklı'nın yaşadığı o olay...
Uçağa ilk kez 55 yıl önce bindim. 40 günlükmüşüm, Diyarbakır’dan İstanbul’a gelmişim. İkinci kez 4 yaşında bindim. Hatırlıyorum, pervaneli uçaktı, midem çok bulanmıştı. Sonra ilkokuldayken bindim. Orta ve lisede de bindim. Ardından gazeteciliğe başladıktan sonra kaç kez uçağa bindiğimin hesabını tutamam.
Bir kere bile uçak kaçırmadım. Son Ankara seyahati hariç.
Biliyorsunuz cuma günleri Beyaz TV yayını için Ankara’ya uçuyorum. Programı tehlikeye atmamak için 16.40 uçağına biniyorum genellikle. Geçen hafta da hep yaptığım gibi tam bir saat önce alana gittim, biniş kartımı aldım, hatta her seferinde ertesi günkü dönüş kartımı da alıyorum ki kolaylık olsun.
Ekranda uçağa çağrı anonsunu görünce salona gittim, oturdum, kitap okudum, sık sık da anonsları dinliyorum ve ekrana da bakıyorum. Nihayet son çağrı yazdı, kalktım, kapıya yürüdüm, kartımı uzattım, görevli “kapılar kapandı” dedi. “Nasıl olur daha 12 dakika var” dedim. “Kural böyle 15 dakika önce kapı kapanıyor” cevabını verdiler.
Oysa uçak körükte duruyor, aramızda 20 metre var. Ama mümkün değilmiş. “Yahu” diyorum “Şurada oturuyorum, her hafta her cuma mutlaka, ama çoğu kez hafta içinde de uçuyorum, bir kere bile gecikmedim ve böyle bir uygulama görmedim, ayrıca biriniz inisiyatif kullansanız ne olur?”
Nuh diyorlar peygamber demiyorlar. Ayrıca tanıyorlar da, biri telsizle müdür diye birini aradı. Oradan da kesin cevap geldi. “Uçağa almayın.”
Almayın tamam da, ne olacak peki? Programa gideceğim. Eğer daha sonraki uçaklarda yer varsa yeniden bilet alacakmışım. Ya yoksa.
Gerçekten de 17.00’de yer yok, 18.00’de yok, 19.00’da var. Ondan sonrakilerde yine yok.
Derken “müdür” denilen kişi geldi. Hiç gülmeyen, apronda deve kesen zihniyetin görüntüsünde biri. Bir müşteri ile sıcak ilişki kurmak yerine “Kural böyle kardeşim” dedi.
Sinirlendiğimi görünce de “Hemen adımı alın” dedi.
Yani “git şikâyet et, bir de sütlü kahve söyle” misalindeki gibi.
Ne şikâyet edeceğim be güzel kardeşim, tavır ortada, amaç ortada, bir tür intikam alıyorsunuz işte, ayrıca belli ki “gelsin şikâyet etsin, bir de biz hakaret ederiz” talimatı aldığı da görünüyor.
Şu hale bakın, THY öyle bir kadrolaşmış durumda ki, kişisel hesaplaşmaları bile kaçırmıyorlar artık. Yazık...
(VATAN)
Facebook Yorum