Referans gazetesi yazarı Ertuğ Yaşar, Türk Hava Yolları'nın 2010 Dünya Kupası'na sponsor olmamasını köşesine taşımış. İşte o yazı...
Güney Afrika'da yapılan Dünya Kupası'nı izliyor musunuz?
Tabii Türkiye olmayınca ilgimiz o kadar da fazla olmuyor. Gazetelerimizin spor sayfalarında bile Dünya Kupası haberleri üçüncü hatta dördüncü sayfalarda yer alıyor. Aynı politikada olduğu gibi sporda da Türk insanı uluslararası olayları pek yakından izlemiyor; yoğunlaşması, yerel ve ulusal olaylar üzerinde kalıyor.
Yani Beşiktaş'ın Quaresma transferi Dünya Kupası maçlarının önüne çıkabiliyor. Quaresma için "Türkiye'ye gelen en iyi oyuncu" diyorlar. Olabilir; anladığım bir konu değil. Peki ama öyle ise Quaresma neden Portekiz ulusal takımı ile G. Afrika'da değil? Biz mi çok safız yoksa bazı spor yöneticileri mi çok akıllı?
Her türlü uluslararası alanda gücü her geçen gün artan Türkiye, bir kere daha Dünya Kupası'nda olmamanın faturasını ağır ödüyor (2006'da Almanya'da olmamamıza da çok hayıflanmıştık).
Halbuki Gazze yardım konvoyu olayının ardından Türk ulusal takımı G. Afrika'da olsaydı sizce nasıl olurdu? 2008 Avrupa Şampiyonası'nın ‘King of Comeback'(geri dönüş kralı) unvanlı takımımız, Türkiye'nin popülaritesini en üste çıkarmaz mıydı? Yeni Zelanda, Kuzey Kore, Slovenya, … gibi dünya futbolunda adı pek duyulmamış takımların olduğu bir turnuvada olmamak ne kadar acı değil mi?
İşin bizce daha da acı olan kısmı, Türk ulusal takımının olmadığı turnuvada, ‘sözde' dünyanın her bölgesinde açılan Türk firmalarının da olmamasıdır.
İşte maçları seyrediyorsunuz. Statlardaki reklamlarda dünya devi firmalar var; Sony gibi, Coca-Coca gibi, Visa gibi, McDonalds gibi… Koreli otomotiv firmaları Hyundai ve Kia'yı kıskanarak izliyoruz. Bizim "Dünya çapında marka oldu" denen otomotiv sektörümüzde ulusal hiçbir marka olmadığı için Korelilerin bu başarısını kıskançlıkla takip ediyoruz.
Peki bizim bu düzeyde hiç firmamız yok mu? Otomotivcileri anladık; onlar uluslar üstü karar mekanizmalarının kararlarını uyguluyorlar. Ya beyaz ve kahverengi eşyacılar? Yani Beko ve Vestel sadece ulusal reklamlarla mı ürünlerini pazarlamayı düşünüyorlar? Eğer gerçekten uluslararası bir başarıları varsa bunu Dünya Kupası ile perçinlemeleri gerekmez mi? Acaba Dünya Kupası reklamları mı çok pahalı yoksa firmalarımızın ulaşmak istediği kitle bu mecrayı izlemiyor mu?
Peki ya Türk Hava Yolları (THY)? Son yılların en hızlı büyüyen ve kazançlı hava yolu firması THY; hem Afrika'da bu kadar iddialı iken hem de Barcelona ve Manchester United gibi iki dünya devi takıma sponsor olmuşken reklamları fıldır fıldır dönen Emirates gibi, Dünya Kupası'nda olmak istemez miydi? Takımımız orada olmasa da THY reklamlarını gördükçe ulusal onurumuz kabarmaz mıydı? "Aferin yahu, yine THY çok iyi iş çıkardı" demez miydik?
Yerel başarılarımızı kendi gazetelerimizde ballandıra ballandıra anlatmaktan ve kendimizi kandırmaktan yorulmadık mı? Her gün gazetelerde Türkiye'nin uluslararası rolünün ne kadar arttığını, etkinliğinin ne kadar güçlendiğini, itibarının ne kadar yükseldiğini … okuyoruz. O zaman bunun ekonomi ve iş yaşamına da yansıması gerekmez mi? Yoksa 2023 yılında 500 milyar dolar dışsatım hedefinde olan Türkiye bunu sadece onun bunun taşeronu ve alt yüklenicisi olarak mı sağlayacak? Hiçbir uluslararası markası olmadan, hiçbir uluslararası satış ağı olmadan, hiçbir uluslararası başarı öyküsü olmadan mı 500 milyar dolar dışsatım gerçekleşecek?
Bölgesinin ‘uzak ara' en büyük ve güçlü ekonomisi Türkiye'nin artık bu gücü kullanmayı bilmesi de gerekmez mi? ‘Çakma Ronaldo' lakaplı Quaresma'yı değil, gerçek Christiano Ronaldo'yu (yaşlanmadan) Türkiye'ye getirebilme zamanı yaklaşmadı mı?
Ertuğ Yaşar
Referans
Yorumlar Tüm Yorumlar (9)