Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin’in AirportHaber’e yaptığı açıklamalardan sonra muhalif Gökkuşağı Hareketi’nden açıklama geldi.
İşte Gökkuşağı Hareketi’nin o açıklaması:
Yayınlanan söyleşide Hava İş genel başkanının sergilediği üslup dikkat çekicidir. Kişisel iktidarını her şeyin üzerinde gören, dolayısıyla söyleşi boyunca en çok kullanılan sözcüğün "Ben" olduğu bir fotoğraf gözleniyor. Atilay Ayçin, işçi kitlesinin, madalyonun arka yüzünü artık gördüğünü farketmenin telaşı içinde, onların zekalarına hakaret sayılacak çarpıtmalar yapmaktadır.
Sadece bir kaç örnek bile gerçeklerin görülmesi için yeterlidir:
8.madde konusunda muhalefet çok açıkça, sadece bu maddeye sonradan eklenen "ikale sözleşmesi" bendini eleştirmektedir. Muhalefet "başlangıçtaki bölümün doğru ve gerekli olduğunu, davaların bu nedenle kazanıldığını, işçilerin yine aynı nedenle ikale sözleşmesini imzalamayarak toplu sözleşme düzenini bireysel anlaşmalara dönüştürmemek gerektiğini" söylüyor. İşçiler de "ikaleyi" red ediyor ve imzalamıyorlar zaten. Bu gerçekler ortadayken A. Ayçin, sanki maddenin bütünü eleştiriliyormuş gibi, olmayan bir şey üzerinden hakaretler yağdırarak kendini savunmaya çalışmaktadır. Bu üslup yine muhalefetin hiçbir şekilde sözünü etmediği konularda "Bunu diyen şerefsizdir!" şeklinde yel değirmenlerine saldırarak hezeyan içinde kendini ele veriyor.
Mali konularda sendikanın durumunu devlet de, işveren de biliyor. Parayı zaten sendika kasasına işveren yatırıyor. Muhalefet ise ısrarla "İşçiler de bilmeli" diyor. Laf kalabalığı ve muhasebeci diliyle eşit bilançolar değil, aidatların nerelere harcandığını soruyor.
Ayçin, "Devlet beni şöyle izliyor, böyle denetliyor!" derken işçilere yine hiçbir şey açıklayamıyor. Bunların neden açıklanmadığının yanıtını kamuoyunun değerlendirmesine bırakıyoruz.
Gökkuşağı Hareketi mali şeffaflık derken tam da bunu söylemektedir. Bizler devletin ve sermayenin bildiğini işçilerden saklamanın iyi niyetle bağdaşmadığı düşüncesindeyiz. İşçilere "85 metrekare evde oturuyorum!" nutukları atılırken bu konuda söyleşide hiçbir şeyin söylenmemesi dikkat çekicidir.
A.Ayçin, sözcümüz Bahadır Altan THY patronlarınca işten atıldığında söz konusu olan pilot eylemini neden durduğunu "kendisine sorun" diyor. Bunu B.Altan daha önce açıklamıştı ancak tekrarlamakta yarar var.
Bu eylemin, kabin memurları ve diğer işçiler dışlanarak sadece pilotların üzerinden organize edildiği son anda anlaşılmıştır. Sendikanın eylemin yapılacağı günün hemen öncesinde hazırladığı yazılı açıklamasında "Bu, sendikamızın bir eylem çağrısı değildir. Pilotlar kendi iradeleriyle 'Bir gün uçuşa hazır hissetmeme hakkını kullanacaklardır!." ifadesindeki tuzak çok açıktır. Bunun hukuki sonuçları, bizzat Hukuk Danışmanı Abdi Pesok'a sorularak değerlendirilmiş ve ortada başka bir oyun olduğu anlaşılmıştır. İşverenin daha önce başaramadığı "pilotları sindirme" hedefine, bu eylemle muhalif pilotların tümünü işten atma fırsatı bularak ulaşması ve pilotların yargıda ağır cezalara çarptırılması söz konusuydu. Sendika yönetimi her zaman olduğu gibi bu eylemle sol kamuoyuna reklamını yapacak ama zararlı çıkan yine sadece işçiler olacaktı. B. Altan bu oyunu zamanında görerek sorumluluğu üzerine almış ve eylemi durdurmuştur.
Bu eylem sadece kendisi için gösterilen bir duyarlılıktı ve sendikal mücadelenin geleceği, işçilerin kazanımları açısından bir hedefi yoktu. Bu anlamda esas olarak amacına ulaşmıştı. Bu olay ve perde arkasındaki gerçekler iktidar hırsının ulaştığı boyutu gözler önüne sermektedir. Bizlerin ise her türlü kişisel iktidarı reddederek sendikamızı yüceltmeye çalıştığımız ortadadır. Bu gerçeği en iyi bilen de, kafa karıştırma amacıyla çamur atan da kendisidir.
Bu olaydan önce ve sonra işten çıkarılan diğer temsilci ve yöneticiler için neden başka hiçbir eylem örgütlemediğinin yanıtı yoktur.
B. Altan'a hitaben "Şimdi çalıştığı Pegasus’tan bana bir üye getirsin!" derken de, işçileri sürü yerine koyan anlayışını ortaya koymaktadır. İşçiler sendikal örgütlülüğün kendilerine sağlayacağı yararları ve karşılarında güvenilir bir sendika gördüklerinde kendi iradeleriyle üye olurlar, birilerinin sürüklemesiyle değil. Bu kirli yönetim anlayışına rağmen, işçilerin sendikaya gelmelerini beklemek olası değildir. Sendikamız, demokratik, şeffaf, temiz bir yönetime kavuştuktan sonra bu davetin yapılabileceği çok açıktır. Gökkuşağı Hareketinin çabası da budur.
Önce bu kirli yapı temizlenecek ve sonra birleştirici demokratik bir anlayışla bütün sektör kucaklanacaktır.
A. Ayçin, Gökkuşağı Hareketi sözcülerinin Tekel işçilerini desteklemeye, hem de sendikamız Hava İş kimliğle gitmelerinden söz ederek kendiyle çelişen ifadeler kullanıyor: "Neden Hava-İş'in şapkasını kullandınız? Gökkuşağısınız... Adam gibi kendi adınla çıkacaksın. Bir başka kurumun bayrağını açarak bu kuruma muhalefet yapamazsın. Dışarıda nerede direniş var, nerede eylem var oradalar." diyor!
Hem bir başka kurumun bayrağını açarak muhalefet yapılmaz diyor, hem de bunu yapmadığımız için rahatsızlık duyuyor. Hava İş kimsenin şirketi, malı değildir. Bu örgütün gerçek sahibi aidat ödeyen biz işçileriz. Yönetim Kurulu ise onu emanet ettiğimiz kişilerdir. Kuşkusuz nerede işçiler haksızlığa uğramış, nerede bir direniş var elimizden geldiğince sınıf kardeşlerimizin yanına koşacağız. Bundan rahatsızlık duyacaklar da sadece patronlardır ve Ayçin'in rahatsızlığı da bundandır!
Muhalefetin sözleşme döneminde, grev oylaması tartışmalarında aldığı net tutuma rağmen ve kendilerinin TİS masasında muhalefeti işverene hedef gösteren, B kapısında bildiri dağıtmamızı işverene ihbar eden tutumları ortadayken, kaynaksız dedikodularla "işverenin muhalefeti desteklediği!" şeklindeki yalan beyanlara, bizleri geçmişteki mücadelemizden tanıyan THY çaşışanlarını inandırma çabaları boşunadır. Delege seçimlerinde apron kartı olmayan işçilerin oy kullanamayacağı için iki sandık önerimizi red ettiklerine, sandığı belirtilen saatten yarım saat önce tek taraflı oluşturarak seçime başladıklarına bütün işçiler tanıktır.
Özetle, A. Ayçin çok konuşmuş ama hiçbirşey söylememiştir.
Sendikalar işçilerin örgütleridir. Kişisel iktidar hırsıyla düştüğü telaş, A.Ayçin'in sözcüklerine yansıyor. Komplo teorileri üreterek, Hava İş'in tarihi mirasına sığınarak, işçileri kendisine acındırarak koltukta kalmaya çalışmak o kuruma yapılacak en büyük kötülüktür. Bu yolla da iktidarını koruması mümkün değildir.
İşçilerin değişim isteği artık geri dönülemez bir süreç başlatmıştır. Gökkuşağı Hareketi tüzük ve kanunu açıkça ihlal eden Hava İş yönetimine karşı, değerli Avukat Ercüment Tahiroğlu önderliğinde iş hukuku uzmanlarından oluşan profesyonel, güçlü bir ekiple yargı sürecini başlatmıştır. Hava İş üyesi işçilerin A.Ayçin'in üslubuna yansıyan bu anlayıştan daha iyisini hak ettiklerine inanıyoruz.
Yorumlar Tüm Yorumlar (17)