25 Temmuz 2010, Pazar 08:44:12

DÜNYANIN TÜM UÇAKLARI LONDRA'DAN GEÇİYOR

Haziran ayında British Council'in davetlisi olarak İstanbul'a gelen Paul Priestman, Genç Yaratıcı Girişimciler Kulübü'nün ilk buluşmasında kendi başarı öyküsünü genç girişimcilerle paylaştı.
Birçok ülkenin ekonomisinde büyümeye yol açan yaratıcı sektörlerin gelişmesini sağlamak için bu alanda Türkiye'de aktif olarak iki senedir çalışmalarına devam eden British Council, bugüne kadar tasarım, moda, yayıncılık ve interaktif medya olmak üzere 4 alanda toplam 5 Genç Yaratıcı Girişimci yarışması düzenledi. Yarışmaların finalistleri, İngiltere'ye giderek geniş kapsamlı sektör turlarına katılarak İngiltere pazarını yakından tanıma, uluslararası fuarlara katılma ve kendi alanlarının önde gelen sektör liderleriyle ve firmalarla tanışma ve işbirliği yapma fırsatını yakaladılar. Bu süreçte, yarışmaların Türkiye'deki finallerine katılan pek çok farklı disiplinde başarılı iş sahibi olan genç girişimcilerin birbirleriyle tanışıp yeni işbirliklerine imza atabilmelerini sağlamak amacıyla British Council, Genç Yaratıcı Girişimciler Kulübü'nü (Young Creative Entrepreneurs Club) Türkiye'de kurmaya karar verdi. 23 Haziran'da gerçekleştirilen ilk toplantıda İngiltere'nin başarılı tasarım girişimcilerinden Paul Priestman girişimci olma ve başlangıçtan bugüne Priestmangoode hakkında konuştu.

Paul Priestman konuşmasına küçük bir prizmayı duvara koyup düğmesine basarak oluşturduğu sanal klavyeyi kullanarak başladı.

Yatırımı Hong Kong'da yapılmış, tasarım ve mühendislik süreci Londra'da Priestmangoode tarafından yürütülmüş olan ve Kuzey Amerika pazarı için geliştirilen bu ürün Çin'de üretilmiş. Günümüzün modern ürün tasarımı hikâyelerine ve büyük tasarım ofislerinin çalışma biçimlerine bir örnek bu klavyenin hayata geçmesi. Benzeri pek çok günlük hayata pratik çözümler sunan ürünlerin yanı sıra, Priestmangoode'un asıl uzmanlık alanı bugünün teknolojiye meydan okuyan ulaşım araçlarını tasarlamak. Bunların arasında süper hızlı trenler, gemiler ve Airbus ve Boeing gibi uçak üreticileri için geliştirdikleri konseptler ve dünyanın dört bir yanında havayollarına yaptıkları tasarımlar yer alıyor.

Ulaşım sektöründe çalışmaya başlamaları, İngiltere'de Virgin'in kendileri için bir tren tasarlamalarını istemeleri ile başlamış.

İnsanları arabalarından ve uçaklardan indirip trenin konforlu yolculuğuna davet etmeleri istenmiş kendilerinden. Böylece 10 yıl önce, tüm tasarım süreci yaklaşık 5-6 yıl süren proje tamamlanmış. Bu projede önemli olan trenin baştan ayağa tasarlanmasının yanı sıra markanın ve markanın çevresinin de yeniden tasarlanmış olması. Aslında artık tasarımcılar ürünlerin çevrelerini de markaya göre düzenliyorlar ve kullanıcılar o markaya dair kişisel dokunuşları daha çok görüyor, hissediyor.

Bu projede de trenin içindeki yolcu bilgilendirme kartlarından trende satılacak yemek seçeneklerine ve onların ambalajlarına kadar her şey markaya göre tasarlanıp kontrollü bir çevre oluşturulmuş. Bunu takiben Priestmangoode'un Airbus A380'in iç tasarımı için yaptığı projeden Lufthansa, Malezya ve Katar Havayolları gibi şirketlerle yürüttükleri çalışmalarda da Priestmangoode, uçakların içlerindeki en ince detaylardan, havayolları şirketlerinin kullandıkları özel yolcu salonlarına, üretilecek basılı veya dijital tüm mecralara kadar markanın kullanımını da yeniden oluşturuyor. Priestmangoode'un en yeni müşterilerinden biri de Türk Hava Yolları.

Bir araştırma ekibi Türkiye'ye ziyaretler düzenleyip pek çok alanda araştırma yapmaya başlamışlar bile. Paul Priestman'ın verdiği ipuçlarına göre birkaç yıl içinde Türkiye'de günlük hayatımız içinde fazlasıyla alışık olduğumuz desenlerden, sık kullanılan renklerden yola çıkacak yeni bir Türk Hava Yolları markası ile karşılaşacağız.

Priestman, teknolojiyi tasarımcıların en büyük silahı olarak görüyor. Uçakların ve trenlerin birebir ölçekte modelini yapıp bunları müşteriye sunmanın, yeni malzemeler geliştirebilmenin tasarımcı için büyük bir özgürlük alanı yarattığı görüşünde.

Pek çok özel jet de tasarlayan firmaya son zamanlarda otel tasarımları için de talepler gelmeye başlamış. Onlar da iç mekân tasarımı yapmaktaki deneyimlerini ve uçak tasarımından öğrendiklerini, her ürünün aynı anda 3 şeyi sağlaması gerektiği bilgisini; ağırlıktan tasarruf etme, maliyetten tasarruf etme ve dayanıklı olma; otel ve cruise gemisi tasarımlarına yansıtıyorlar. Geçtiğimiz günlerde New York'ta suya inen, 19 güvertesiyle dünyanın en büyük yolcu gemilerinden birinin kabinlerini, tamamen gençleri gemiyle çıkılacak uzun seyahatlere çekebilmek üzere tasarlamışlar.

Londra Heathrow Havaalanının 5 numaralı yeni terminali de bu başarılı ofisin çalışmalarından biri. Paul Priestman, tüm bu çalışmaların sadece markaların kendi değerlerini değil, ülkelerinin önemli birer sembolü olan bu markaların geliştirilmesiyle aslında ülkelerin marka değerlerini de yükselttiği görüşünde.

Priestmangoode'un iş modelinde ilgi çeken bir nokta da 26 kişilik ekipte 24 kişinin tasarımcı olması. Ekip oluşturulurken tasarımcıların müşterilerle doğrudan ilişki halinde olması gerektiğine ve kendi müşteri hesaplarını yürütebileceğine inandıkları için müşteri ilişkileri ve proje takibi için ayrı ekipler kurmayı düşünmemişler.
DÜNYANIN TÜM UÇAKLARI LONDRA'DAN GEÇİYOR

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000