Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı'nın, 2020 yılını değerlendirdiği son açıklamasında önemli detaylar vardı.
Krizi fırsata çeviren,
Avrupalı havayolları'nın aksine tek bir kişiyi bile işten çıkarmayan,
Gelirleri düşse de, giderlerini yüzde 53 oranında azaltan,
Avrupalı rakiplerinden on kat daha iyi mali performans sergileyen bir THY...
Göze de kulağa da hoş gelen açıklamalar bunlar... Peki ya gerçekler öyle mi?
Aycı'nın en büyük övünç kaynağı tabiki haklı olarak kimsenin iş kaybı yaşamaması... Böyle bir süreçte, Lufthansa, British Airways ve Air France gibi Avrupalı büyük şirketlerin, ilk olarak işçi çıkarma seçeneğini masaya koymasına karşın, THY bu seçeneği şu ana kadar kullanmadı. Ya da belki de kullanamadı. Açıkçası, işten çıkarma yasağı ve kısa çalışma ödeneği olmamış olsaydı, THY yine de, “ Geride tek bir arkadaşımızı bırakmayacağız” diyebilir miydi? Burası kocaman bir soru işareti!
Yakın geçmişte Turkish DO&CO dahil olmak üzere, binlerce kişinin işten çıkarıldığını bildiğimiz için açıkçası, bu işten çıkarma(ma) hadisesinin, bir tercih değil, zorunluluk olduğunu düşünüyoruz ister istemez. Dolayısıyla buradan bir puan toplama gayretinin yanıltıcı nitelikte olacağını kanısındayım... Kaldı ki, kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı kalktıktan sonra THY yine aynı görüşü savunuyor olacak mı, burası da çok büyük bir soru işareti... Öyle bir durumda, işten çıkarma seçeneğinin öncelikli yöntem olarak kullanılacağını düşünüyorum...
Giderlerin azaltılması konusuna gelince...
Orada da çok ciddi bir yanıltıcı söylem söz konusu.. Şu bir gerçek ki, THY'nin giderlerinin azalması da, tıpkı işten çıkarmada olduğu gibi bir tercih değil, zorunluluktu...
İkram veremeyen, operasyon yapamadığı için yakıt (Bu arada yakıt fiyatlarının da dip yaptığını belirtmekte fayda var), handling, konma-konaklama, seyrüsefer giderleri olmayan, çalışanları kısa çalışma ödeneğinden faydalandığı için maaş ödemesi yapmayan bir şirketin giderlerinin yüzde 53 oranında azalması, övünülecek bir şey değil, doğal bir sonuçtur...
O yüzden altı boş ama süslü cümleleri bir yana bırakalım ve gerçekleri konuşalım...
Tasarruf dediğiniz nasıl olur biliyor musunuz?
Malum kişilere ait taşeron şirketlere yapılan fazla fazla hizmet ödemelerini kesersiniz bu tasarruf olur...
Bir uçağa iki müdür düşüyorsa, müdür sayısını azaltırsınız bu tasarruf olur...
Hatır işi sponsorluk ve reklam anlaşmalarını kesersiniz bu tasarruf olur...
Lüks ve ihtiyaç fazlası makam araçlarını satarsınız, bu tasarruf olur...
Şimdi soruyorum, THY bugüne kadar bunların hangisinde tasarruf yapılabildi? Bize bunları anlatın...
Kabul edelim, Turkish Cargo pandemi döneminde THY için adeta can suyu oldu. Ancak pandemi döneminde kargo taşımacılığının popüler hale gelmesi bir başarı olarak lanse edilebilir mi? Yolcu taşımacılığı yapan havayollarının aksine, bu dönemde bütün dünya genelindeki kargo şirketleri altın dönemlerini yaşadılar ve yaşıyorlar. Bizim MNG Kargo ve ULS kargo şirketleri de dahil... THY'nin kargo filosunun geniş olmasından dolayı bu alanda öne çıktığını inkar edemeyiz ancak uluslar arası arenada Turkish Cargo'yu diğerlerinden ayrıcalıklı kılacak hangi anlaşmaya imza atıldı, hangi önemli hamle yapıldı bu dönemde açıkçası ben hatırlamıyorum. Üstelik, THY bu dönemde pozitif ayrımcılık yapılarak, devletin öncelikli taşımacı şirketi olarak hem tahliye uçuşlarında hem kısıtlı ülkelerdeki slot tahsisleri (Örneğin İran ve Irak uçuşları) hem de diğer kargo uçuşlarında tercih edildiğini de görmek gerekir. Zira aşıların taşınması konusunda da yine THY'nin öncelikli tercih olacağını da tahmin etmek zor değil...
Zarar konusunda ise yersiz bir abartı var. İlker Aycı diyor ki; “Avrupalı havayolları bizden on kat fazla zarar ettiler.” Kabul, Avrupalı büyük havayolu şirketleri bu dönemi istisnasız zararla kapattılar. Lufthansa, Air France, British Airways gibi şirketlerin üçüncü çeyrek dönemine ait mali tabloları normal olarak pek de iç açıcı olmadı. Ancak hiçbiri THY'nin on katı kadar zarar açıklamış değil. Türk lirası olarak 5.2 milyar TL zarar eden THY'nin, euro karşılığı zararı 576 milyon euro... Lufthansa'nın 2 milyar, Air France'nin zararı aynı dönem için 2.4 milyar euro...
Gördüğünüz gibi, ikisi de THY'nin on katı zararda değil... Diyebilirsiniz ki, Lufthansa 9 milyar euro devlet desteği aldı, Air France 7 milyar euro aldı... O zaman da British Airways örneğini verebilirim. Devlet desteği almadılar ancak zararları 1.5 milyar dolar civarında.. Yani o da THY'nin on katı zarar açıklamadı. Tabiki, THY'nin açıkladığı rakamın içerisinde; ötelenen kira, vergi ve uçak alım borçlarının olmadığını da vurgulamakta fayda var. Dolayısıyla böyle bir dönemde, mevcut durumun yıkıcı tablosuna rağmen, karşılaştırmalar üzerinden kendini olduğundan farklı gösterme merakının, iç kamuoyunu etkilemek dışında, pratikte şirketin işine yaramayacağı gerçeğini göz ardı etmeden, daha objektif bilgilerle paylaşım yapmak gerekiyor. Haksız mıyım?
Facebook Yorum