Uçuş ekipleri için, belirli limitler içerisinde, ne kadar çok uçarsan (özellikle tatil günlerinde) ve ne kadar çok yatı görevinde bulunursan maaşın da o oranda yükselir. Ama içinde bulunduğumuz dönem itibariyle uçuş ekipleri bazı aylarda, birkaç uçuşla tüm ayı kapatmak zorunda kaldı, kalıyor... Mart -Ekim ayları arasını kısa çalışma ödeneği ile geçiren uçuş ekipleri, bu süre içerisinde her bir ayın çok küçük bir dilimini görevli olarak, yani uçarak geçirdi. Bu süre içerisinde de birçok uçuş ekibine, bir kaç saatlik uçuşlar verilirken, bazıları her nedense uzun süreli yatı görevlerine ve uzun uçuşlara planlanarak, ciddi maaş avantajı sağladı.
Peki kim bunlar?
Neden herkes uçuşa ve yüksek maaşlara hasretken onlar hem uçuyor hem de diğerlerinden daha çok para kazanıyor?
Pandemi döneminde, ekonomik açıdan zor günler geçiren milyonlar gibi, uçuş ekipleri de standartlarının altında gelir elde ettikleri için epey zorlandılar. Her biri, fazladan bir uçuşa gidebilmek ve yatı yapabilmek için her zamankinden daha hevesliydiler. Çünkü uçmak demek para kazanmak demek, yatı demek harcırah demekti...
Ancak bu dönemde, planlamada öyle haksızlıklar, öyle adaletsizlikler yaşandı ki, kimileri normal zamana yakın uçuşlar yaparak pandemi öncesi maaşlarına yakın paralar kazanırken, kimileri de uçamadığı için evini, arabasını sattı, kirasını ödeyemedi ve bazıları ise standartlarını yakalayabilmek adına ek iş yapmak zorunda kaldı.
THY'de normal zamanda planlamada yaşanan iltimaslar, bu dönemde adeta ayyuka çıktı. Başımıza bir iş gelir korkusuyla kimse ağzını açamadığı için, aymazlıkla planlamadaki adaletsizliğe devam edildi. Uçuş ekipleri kendi aralarında homurdansalar da, seslerini, şikayetlerini duyuramadılar. Duyursalar da belli ki çözüm bulamadılar. Kimi birkaç saat uçuş ve minimum maaşla tüm ayı kapatırken, ballı zümre, neredeyse hem maaşta hem uçuşlarda üst limitlere dayandı.
Peki kim yapıyor bu planlamayı?
En adil olması gereken noktada, ne tür haksızlıklar dönüyor?
Birkaç isim üzerinde yoğunlaşılıyor. Viyana grubu adını verdikleri ve birçoğu şef-müdür pozisyonunda konuşlanmış yöneticiler, ekip planlama işini de keyfince yapıyor. Özel(!) ilişkiler de öne çıkıyor, ahbap çavuş ilişkileri de...
Hatta kendisine, sevdikleri ile birlikte kısa uçuşlar, uzun yatılar yazdıran yöneticiler de bu istismarın içerisindeler...
Kabin planlamada bir şef tarafından, kabin amiri olan eşi ve hatta eşinin arkadaşları için ballı aylık planlar çıkarmak da, kişiye özel uçuş planları karşılığı kaçamak tatiller de bu istismarın içerisinde...
Bir tarafta geçinebilmek için uçmak isteyen ancak uçuş programı boş çıkanlar, diğer tarafta bir eli yağda bir eli balda, sürekli yüksek harcırahlı Uzakdoğu yatılarına gönderilip maaş hesapları şişirilenler..
Başıboşluğun, adam kayırmacılığın, haksızlık ve adaletsizliğin kol gezdiği ekip planlamada, bu iddialar herkesin dilindeyken, THY yönetimi neden kulağının üzerine yatıyor dersiniz?
Bize kadar gelen şikayetlerin onlara gitmiyor olması mümkün mü?
Hele ki böylesine hassas bir dönemde, daha eşit, daha adil paylaşımın olması gerektiği bir süreçte, böylesine keyfiliğe neden müsaade ediliyor?
Eğer bir tarafta, uçamadığı ve yatı yapamadığı için en alt seviyede maaş alanlar, diğer tarafta özel ilişkilerinden dolayı ballı yatılarla pandeminin yanına uğramadığı iltimaslı kişiler varsa, buradaki adaletsizliğe “dur” demek, THY yönetiminin öncelikli görevidir.
Ben yazımda tek tek isim vermek istemedim. Elbette bu kayırmacılığı kimlerin yaptığı isim isim bende mevcut... Aynı isimlerin THY yönetiminde olduğundan da şüphem yok. Dolayısıyla ekip planlamadaki adaletsizliğe dur demek de, bizlerin değil THY'yi yönetenlerin görevi... Tam da bu sebeple, THY yönetiminin, kendi aralarındaki kavgaları bir kenara bırakıp biraz da aşağılarda neler olduğuna bakması gerekmiyor mu?
Biraz baksalar, kimin eli kimin cebinde görecekler ama, keşke bir baksalar...
Facebook Yorum