Soyadı ile müsemma şeker gibi bir insan. Ne yazık ki yine gittiğinde kıymetini anlayabildiklerimizden. Başta hiç tanımadan, ön yargı ile karşılamıştık. Sanki THY’de birilerinin bir şeyi sadece o gibi, başkaları tırnağıyla kazıyarak gelmiş de bir tek o siyaset kontenjanından gibi, sadece onu sığdıramadık o makama. Halbuki kendisi tek bir kez bile, bilmem kimin yeğeni olmasını nüfuz olarak kullanmayı bırakın, en yakın arkadaşlarına bile söylemedi.
90’lı yılların sonuna doğru, üniversiteyi yeni bitirmişti. Aileden hanlar hamamlar olmadığı için bir an önce çalışma hayatına atılması ve para kazanması gerekiyordu. Hasbelkader yolu THY ile kesişti. Yıllar önce Sedat Şekerci olarak THY’de kabin memuru olarak işe girdi. Yeni ülkeler görüyor, para da kazanıyordu. Ancak kabin memurluğu işinde kalıcı olmayı hiç düşünmüyordu. Hedefi kokpitti, kafasına koymuştu. Sadece kendisi böyle düşünmüyor, yakın arkadaşlarını da teşvik ediyordu. O dönem bugünkü gibi de değildi üstelik. Kabin memurunun kokpite geçebilmesi katı hiyerarşik sistemde telaffuz bile edilemezdi. Ancak o çok istiyordu. Kendisi gibi kabin memuru arkadaşlarını da yönlendirdi. Birkaç arkadaşıyla THY’nin mülakatlarına girdi. Başarılı da oldu. Pilotaj eğitimi aldı.
Bir süre sonra kabinden kokpite geçtiğinde belki de kendisinden sonra kabinden kokpite geçecek onlarca genç meslektaşının önünü de açtı. Sedat Şekerci bir hayalini gerçekleştirirken saçma bir önyargıyı da kırdı. En iyi üniversiteden de mezun olsan “kabin memuruysan kabin memurluğunu bil otur oturduğun yerde” gibi yersiz bir düşüncenin esiri olmadı. İlk başta burun kıvırdılar, kabul edemediler. Ancak azimliydi, çalışkandı, kararlıydı. Başardı… Kendini iyi bir pilot olarak yetiştirdi. Bütün bunları yaparken en iyi referansı, iyi niyetiyle sadece çalışmaktı.
Dedim ya, hiçbir zaman siyasetçi yakını etiketini kullanmadı. Bir gün emeklerinin karşılığını THY’de yönetici olarak atanarak aldı. Çok başarılı bir ismin, Menderes Çakıcı’nın peşinden Uçuş Eğitim Başkanı olarak atanmak kolay değildi. Çakıcı’yı aratmadı. Siyasetçi yakını kontenjanından o koltuğa atandığı sözlerine hep kulak tıkadı. İşine baktı… Alçak gönüllü ve güler yüzlüydü. Egosunu hiçbir zaman yaka cebinde taşımadı. Koltuğunun ağırlığının altında ezilmedi, kimseyi de ezmedi. Makamına birkaç kez gittiğimde hep makam koltuğundan kalkıp karşı sandalyeye geçerek sohbete devam etti. Misafirlerini kapıya kadar uğurladığına çok kez şahit oldum.
Simulatör merkezi onun bebeği gibiydi. Küçük kızını görmesi gereken zamanlarda, vaktinin büyük bölümünü simülatör merkezine ayırdı. Bir an önce bitmesini istiyor, o projeden bahsederken gözleri parlıyordu. Son kez de zaten oranın açılışında karşılaştık. Doğumhane kapısında birkaç dakika önce çocuğunun doğduğu haberini alan taze baba heyecanı vardı gözlerinde… Protokoldekilerle tek tek ilgileniyor, birçoğu için anlam ifade etmeyen ancak onun için her santimetrekaresi ayrı anlam içeren tesisi en ince ayrıntısına kadar anlatmaya çalışıyordu. Çünkü çok emeği vardı. Gecesi gündüzü orada geçmişti. Protokol yoğunluğu sırasında kendisini tebrik ettim. Bu güzel tesisin yapımındaki emeklerinden dolayı kutladım. Her zamanki naif ve kibirden uzak tavrı ve mahcup ifadesiyle övgüleri kabul etti.
En kısa zamanda simülatörde uçalım diyerek sözleştik. “Görüşürüz” diyerek vedalaştık. Ama o gün “görüşürüz” diye ayrılırken birkaç hafta sonra tesislerin önünde bir tabutun içinde onlarca insanın gözyaşı arasında boylu boyunca yatarak beni karşılayacağını hiç hesaba katmamıştım.
Güzel insandın, güzel izler bıraktın… Bu sektörde herkese böyle güzel sözlerle, sitayişlerle uğurlanmak nasip olmaz. Sen bunu da başardın… Yattığın yerde rahat uyu Sedat kaptan…
Facebook Yorum