24 Temmuz 2017, Pazartesi
Servet BAŞOL
Servet BAŞOL [email protected]

Pozitif Bilimler ve Ahlak

Gündem Özel. CNN programından;

-Prof. Dr. Üstün Dökmen-

Neyi yanlış, neyi doğru yapıyoruz?

Bizler, yani Türkiye olarak, pozitif bilimlerden hızla uzaklaşıyoruz.

İnanılmaz bir hızla uzaklaşıyoruz.

Türkiye'de bizim televizyonlara bakan herhangi bir kimse, bu ülkede pozitif bilimlerin olmadığına karar verir.

Resmen hacamat merkezlerimiz var. Sülük çekiyoruz.

1969'da Ay'a gittiler, biz o zaman sülük çekiyorduk, 2020'de Mars'a gitmek üzereler, biz hala sülük çekiyor olacağız.

Bu sülükten çektiğimizi bir Allah bilir, bir de biz biliyoruz. Yani biz, sülük aşaması üzerine gidemedik.

Yıl 2017, sarılık olana sarı battaniye örtüyoruz. Bu, Şamanist dönem alışkanlıkları.

Hacamat da dini bir şey değil, milattan önce vardı zaten.

Sarılık olanın ensesine tokat atıyorlar mesela. Sanki tokatsızlıktan sarılık oldu.!

Dilinin altını kesiyorlar.

Komşu akşam kendi idrarına erik koyuyor, sabah hasta komşusuna içiriyor o saniye geçer diyerek.

Ya, hiç olmazsa adamın idrarına koy, hiç olmazsa kendi idrarı, yani hepatit falan varsa, onda kalır. Bir de ekstra mikrop alacak.

Mikrop fikrinden habersiz, düşünme yok.

Düşünme becerileri olmayınca mantıktan, felsefeden uzak bir toplum olunca bunların ortaya çıkması son derece doğal.

Niye böyle oluyor? Az okuyoruz. Okumuyoruz.

Az okuyunca farkındalık düzeyimiz azalıyor, düşünme becerimiz iyiden iyiye azalıyor.

Prof. Dr. Üstün Dökmen: "Pozitif bilimden hızla uzaklaşıyoruz."

https://www.youtube.com/watch?v=6b_UcANjNdI

- / -

Sıradışı Programından…

-Ali Akın-

Bu gün bütün İslam dünyası perişan, ilimden uzak, ahlaktan da uzak.

Diyebilirsiniz ki, ya ilimden uzak da ahlaki bir toplumdur. Hayır.

Ahlaken de çöküntü içerisindedir İslam dünyası.

En büyük sahtekârlık, en büyük yalan İslam dünyasında.

Ahlaki bir toplum da değildir. Ne yüzden?

Yahu, siz hiç bir kural tanımıyorsunuz ki.!

Siz diyorsunuz ki, bu kural size göredir, zahire göredir, batıl ehline göre değil.

Hatta eğilmiş bir kadının pencine bakıyor, edep yerine, müritleri yakalıyor, ondan sonra diyor ki;

-"Efendi hazretleri, haram değil mi?"

-"Aaa ben oraya bakmıyordum", hemen tevil ediyor, "oradan bir çocuk doğacak, onun gelecek nuruna bakıyorum.!"

Her şeyin tevili var. Yani tevili olmayan hiç bir şey, en gayri ahlaki olan şeyleri bile;

-"Siz anlamazsınız. Bu sizin gördüğünüz gibi değil.!" diyor.

-"Bunun bir izahı var.!" diyor.

E şimdi böyle bir din olur mu?

Böyle bir dinin mensupları ahlaki olur mu?

Baştanbaşa tutun, tüm İslam dünyası çöküntü içinde.

Yalnız gelişmemişlik olarak değil, ahlaki olarak de çöküntü içerisinde, çünkü belli bir kurala, kaideye bağlı kalmıyor.

-Abdülaziz Bayındır-

Bir Allahın indirdiği din var, bir de uydurulmuş olan bir din var.

Siz bu uydurulmuş dini haklı olarak tenkit ediyorsunuz.

Ama Allahın indirdiği din, bütün güzelliği ile duruyor, Kur'an ı kerim ortada, peygamberimizin örnekliği de ortada.

Onun için yapacağımız şey gayet açık, böyle büyük zatlara yapılan iftiralar da ortada,

-Ali Akın-

Büyük zatlara deyince, senin arkadaşlarınla Fetva amiriyken sen, yanında çalışanlar vardı, sen de orada mıydın bilmiyorum, senin arkadaşların bana anlattı.

Gelmiş bir genç mühendis, karısı mütesettire ve gelmiş fetva danışmaya.

Arkadaşların bana anlattı, kimler olduğunu bilirsin sen, fetva komisyonunda çalışanlar.

Dediler ki, geldi bu mühendis dedi ki;

-“Bu benim mütesettire hanımım, Şeyh'imle zina ediyor.! İki tane çocuğum vardır, bu çocuklar perişan olacak, onu yola getirmek için size getirdim, verin fetvanızı.!

Biz de dedik ki;

-"Yaa hanımefendi, kocanız çok ağır suçlamalarda bulunuyor, kendini savunsana.!"

-"Doğru söylüyor, ben Şeyh'imle zina ediyorum ama niçin? Çünkü Şeyh'im bana dedi ki, zamanın en büyük mürşidi, bizim ilişkimizden dünyaya gelecek!"

-Turgay Güler-

Ama şimdi Ali Kalkancı, Müslim Gündüz'leri gördük…

-Ali Akın-

Kardeşim, hangisini ayıracaksın. Bana diyor ki, Mühendis;

-“Siz hocalar bu toplumu aydınlatmıyorsunuz?”

-“Ne yapayım?” dedim.

-“E siz bu toplumun, bu devletin Ankara'dan yönetildiğini zannediyor bu toplum”.

-“Peki nerden yönetiliyor?”

-“Düzce'den tabii ki”.

-“Yav Düzce'de ne var?” dedim.

-“Benim Şeyh'im Düzce'de”, diyor. “Kainat oradan yönetiliyor”.

Bu mühendis, ben bakanlardan size örnek getireyim, generallerden örnek getireyim, bürokratlardan örnek getireyim.

Ben Hurafeler ve Gerçekler diye bir kitap yazdım. Hepsinin örnekleri var orada.

Yani sen şimdi "Kendini bilmezin teki…", hayır, ben öyle biliyorum ki, Kıbrıs müzakeresi ile görevli olan bakan, 11 yaşında bir çocuk var ve bu çocuğu, keşif keramet sahibi olduğu iddia ediliyor, vilayetini söylemeyeyim, Ege bölgesinde, o bakan özel olarak o çocuğu getirttirdi ve bu günlerde biz Kıbrıs Müzakereleri için masaya oturacağız;

-"Bize ne tavsiye edersin?"

Çocuk 11 yaşında.! 11 yaşında çocuk.!

https://www.youtube.com/watch?v=Mtzv7PU8bL4&index=6&list=PLCE05FE2EFE6AFD8D

- / -

Son yazılarımda artık görsel medyaya ağırlık vermeye başladım.

Birkaç sene önce yine mühendis bir arkadaşım beni ikaz! etmişti;

-“Çok uzun yazıyorsun, kısalt biraz yazılarını.!” diye.

Öğrencilerimin okumayışlarını anlayabiliyorum. Ezber bazlı bir eğitim sisteminden gelmeler. Onları okumaya yöneltmek için ne kadar çok çaba harcadığımı anlatamam. Ama iş hayatında, orta yaşlarda bir mühendisin hala bu düşüncede olması, tartışırken hala araştırmak yerine “Nerede? Göster!” diye hesap sormaları, çok üzücü.

Madem okumaya üşeniyorlar, bari bu görsel medyadan bir şeyler öğrensinler!

“Ne kadar bilirsen bil, anlattıkların karşındakinin anlayabildiği kadardır." Hz.Mevlana.

İlgi sahaları kalmadı gençlerin. Müzik, sanat, dans, folklor, el işleri, vs.. artık müfredatta değil. Ortaokulda kendi ellerimle ciltlediğim bir kitabı hala saklarım. Mandolinim ve kaval dediğimiz blok flütüm de vardı.! Bunları çalmayı para kazanmak için öğrenmedik. Hayal gücümüz gelişsin diye öğrendik.

Gelişen hayal gücü, düşünme becerisini arttırıyor. Düşünmek de akıl kullanımını.!

Hiç merak ettiniz mi ICAO kuralları nasıl oluşuyor, Ek’ler nasıl hazırlanıyor?

Hatırlayın JAA çıktığında NPA diye bir şey vardı hani, şimdilerde EASA da öyle çalışıyor.!

(Notice of Proposed Amendment –NPA)

Lisans sahipleri çalışırken bir eksiği, yanlışı, iyileştirmeyi, düzenlemeyi doğrudan teklif ederler.

ICAO’daki usta temsilciler, bu teklifi inceler, değerli bulduklarını üye ülke sivil havacıklarına gönderirler.

Ülke sivil havacılıkları da ilgili işletmelere bu teklifi gönderip görüş alırlar.

Bu görüşler toplanıp merkeze iletilir ve merkez bunlardan bir özet çıkarır.

Bu özet değişim, yenileme, düzenleme ve veya düzeltme olabilir.

Son şeklini aldığında devreye hukukçular ile akademisyenler girer ve tasarıya son şekli verilir.

Bu çalışmadan vazgeçtim, SHT-ICAO bile ancak 09.12.2014 tarihinde kabul edildi.

07.12.1944 – 09.12.2014. Aradan geçen seneleri bile hesaplaması zor.

Ama şu gerçek hiç değişmeyecek söyleyeni yaksanız bile!

"Eppur si muove" (Ama dünya yine de dönüyor).

www.servetbasol.com

Pozitif Bilimler ve Ahlak

Yorumlar

Meloş ~ 7 yıl önce
Servoş tatlım müthişsin.

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000