Küresel havacılık endüstrisi, tüm zamanların en büyük zorluklarından birini yaşıyor: COVID-19.
Ülkeler sınırlarını kapattıkça, seyahat kısıtlamaları ve prosedürler yoğunlaştıkça; birçok havayolu, tam kapasite ile gökyüzüne ne zaman döneceğine dair bir takvim öngöremiyor ve gelecekle ilgili projeksiyon çizmekten uzak duruyorlar.
Bu süreçte benim sıklıkla üzerinde durduğum konulardan biri, sektörün yeniden hızlı toparlanma sürecine girdiğinde, temini güç meslek gruplarından olduğu için, pilot talebinin karşılanıp karşılanamayacağı ve pilot istihdamının hangi koşullarda gerçekleşeceği...
Bu konuda sistemin içerisinde bulunan konuştuğum bazı pilotların, maalesef negatif bir ön yargıları mevcut ve dünyanın en büyük uçak üreticilerinden Boeing ve Airbus'ın projeksiyonlarının aksine (2039 yılına kadar 760 bin pilota ihtiyaç duyulacağı öngörülüyor), önümüzdeki yıllarda havayolu endüstrisinin pilot talebi olmayacağı görüşündeler.
Olağanüstü ve benzeri görülmemiş bir süreçten geçtiğimizin farkındayım. Covid 19 etkisinin başladığı 2020 yılının Mart ayından bugüne, uçaklar yere indi, havayolları iflas etti, birçok havacılık çalışanı işini kaybetti. Birçok çalışan ise yarı zamanlı ve düşük maaşla işlerine devam etmek durumunda kaldı.
Son bir yıl içerisinde işsiz kalan binlerce pilot için ise, artık piyasada daha az iş mevcut ve bu sebeple havacılıktaki belirsiz geleceklerinden endişe duyuyorlar.
Ancak havacılık sektörü bugüne kadar karamsar düşünenleri her zaman haksız, sektöre umutla bakanları ise haklı çıkarmıştır. Geçmişte bunun birçok örneği mevcut olduğu gibi, gelecekte de örnekleri olacaktır. Her zaman yağmur yağmasını beklemek nasıl ki gerçekçi bir yaklaşım değilse, havacılık sektörünün her zaman yukarı doğru ivmelenmesini beklemek de çok gerçekçi değil. Zaman içerisinde inişler -çıkışlar olmuştur, olacaktır... Ve şu anda iniş sürecindeyiz.
Evet, hepimiz bir noktada fırtınaya yakalandık ve fırtınada savrulmaya devam ediyoruz. Ancak sonsuza kadar devam eden bir fırtına olmadığı gibi, sonsuza kadar devam eden bir kriz olmayacağını da biliyoruz. Herhangi bir tarihten bağımsız olarak söylüyorum, havacılık endüstrisi mutlaka iyileşecek ve eski günlerine dönecek. Bundan en küçük bir kuşkum yok. Bugün sert düşüşler yaşayan ve belki de ayakta kalmakta zorlanan havayolu şirketlerinin, tünelin ucunda ışığı gördükleri anda (Krizin mali etkileri uzun yıllara yayılabilir) hızlı bir toparlanma sürecine gireceklerini biliyorum.
İşte o gün geldiğinde, buna hazır olmak ve treni kaçırmamak gerekiyor. Havayolu endüstrisi normale döndüğünde, bugün neredeyse durma noktasına gelen işe alım süreçlerinin bir anda hızlanacağına yönelik, geçmişte somut örnekler ve benim de buna yönelik güçlü hislerim var. İşte o zaman geldiğinde, herkesin kendisine şunu sorması gerekiyor: “ Buna hazır mıyım?”
Bu açıdan, sektörün yerle bir olduğu dönemi karamsarlığa kapılarak değil, kendine yatırımla geçirmek ve birçok nitelikli adayın işe girebilmek için sıraya girdiği bir dönemde, onların arasında yer alabilmek için çaba sarfetmek gerektiğini düşünüyorum.
Burada yine en kritik iş alanı, pilotlar olacak. Bir pilotun yetişmesinin iki yıllık bir zaman alacağından yola çıkarsak, kriz sürecinde eğitimden vazgeçenler, tünelin ucundaki ışığın göründüğü anda, treni kaçıracak olanlardır. Krizde eğitim alanlar ise her zaman bir adım önde olmaya devam edecekler...
Havacılık sektörü, anlık krizlerde belki çalışanları üzebilir ancak o krizlerin sonsuza kadar devam edeceğini düşünenlere de ciddi pişmanlıklar yaşatabilir. Örneğin 11 Eylül krizi sırasında, havacılıkta kariyer planlarını öteleyenlerin, aynı krizde kariyer planlarından vazgeçmeyenlerin birkaç yıl gerisinde kaldığını gösteren birçok örnek vardır. Elbette pilot arzı ve havayolu şirketlerinin talebi hassas bir denge olarak gözetilmesi gerektiği için, önümüzdeki bir kaç yılda, pilotların maaş ve sosyal haklar konusunda, pandemi öncesindeki koşulları sağlaması ilk fırsatta mümkün olmayacaktır. Ancak havayolu sektörünün pilot talebi arttıkça, bahsettiğim maaş ve sosyal haklar meselesinin tekrar pilotlar lehine işleyeceğini de unutmamak gerekir.
Buna ilişkin bazı platformlarda çeşitli öngörüler de var. Pandemi sonrasındaki süreçte havayolu şirketlerinin pilot istihdamı konusunda, alışılagelmiş istihdam yöntemlerinden farklı olarak kısa süreli sözleşmeli istihdam yöntemini seçmesinin olası olduğu görüşü ağır basıyor gibi... Sektörün toparlanması sürecinde, rekabet şartlarını karşılayabilmek için maliyetleri düşürmek isteyen havayollarının, bu amaçla düşük maaşlı istihdam politikası ile birlikte kısa süreli sözleşmelerle tazminat yükü almak istemeyeceğini de öngörebiliriz.
Geçtiğimiz günlerde Swiss International Airlines'in, pilotların toplu iş sözleşmesini feshetmesi de, gelecekte pilotların sendikal haklarının ellerinden alınması için olumsuz bir örnek teşkil edebilir. Ancak sektör yeniden eski günlerine döndüğünde, bu hakların teker teker geri alınacağını da unutmamak gerekir.
Burada en çok dikkat edilmesi gereken nokta, maliyetleri düşürmek ve belki önümüzdeki süreçte yeni pilot istihdamının artırılmasını sağlamak için pilotların erken emekli edilmesinin getireceği negatif etkenler... Dünya genelinde normal koşullarda yılda 4 bin civarında pilot, emeklilik dolayısıyla sistemin dışına çıkıyor. Bu dönemde hem yaşı geldiği için hem de yaşı gelmemiş olsa da, mesleğinin son döneminde işi bırakmayı tercih edenler ve bazı şirketlerin emeklilik yaşını öne çekmesinden dolayı bu sayı biraz daha artacaktır. Bu yöntem istihdam piyasası için bir hareketlilik getirecektir ancak sektörde bir deneyim eksikliğini de ortaya çıkarması olasıdır. Bu deneyim eksikliğinin giderilmesi için de mevcut pilotların iyi eğitimlerden geçirilmesi bir önlem olarak değerlendirilmelidir.
Özetle, önümüzdeki süreç hem işi olan pilotlar hem de pilot olmayı hedefleyenler için zor olacak fakat ben inanıyorum ki, orta vadede pilotluk mesleği geçerliliğini sürdürmeye devam edecektir.
Facebook Yorum