Pandeminin havacılık endüstrisini sert bir şekilde vurmasından sonra dünya genelinde pilot istihdamı azaldı, sektörü pilot arzı da ciddi sekteye uğradı. Mevcut koşullarda, pandeminin etkisini yitirmesi ile birlikte havayolları filo planlamaları çerçevesinde pilot istihdamını sağlamak için hızlıca aksiyon aldılar ve birçok havayolu istihdam sürecini başlattı.
İki yıllık bir duraksama döneminden sonra pilot eğitimine olan talebin yavaş yavaş geri geldiğini söylemek mümkün. Bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de pilot eğitimlerine olan talebin artmaya başladığını, birkaç kişi ile açılan eğitim sınıflarındaki öğrenci sayısının pandemi öncesi seviyelere gelmeye başladığını gözlemleyebiliyorum.
Bu yazımda pilot eğitimi almak isteyenler için bazı yol gösterici bilgiler vermek istiyorum.
Her zaman dile getirdiğim gibi, pilotların sermayesi sağlığıdır. İyi bir sağlık geçmişi ve sorunsuz bir sağlık geleceği, pilotların daha uzun süre işlerini yapabilmeleri için en önemli kriterlerden biridir. Pilot olmaya karar veren birinin öncelikli olarak ticari havayolu pilotu olmak istiyorsa birinci sınıf sağlık sertifikası alabilecek seviyede sağlık kriterlerini karşılaması gerekir. Ancak bilinenin aksine, sağlık lisansı da tek başına işe girebilmek için yeterli olmayabiliyor. Pilot adayı, birinci sınıf sağlık sertifikasını alsa dahi, havayolu şirketlerinin bazı sağlık ve ilaç kullanım geçmişi konusunda hassasiyeti olduğunu unutmamak gerekir. Özellikle psikolojik geçmişin havayolu şirketleri tarafından son derece önemli olduğunu, ergenlik dönemindeki psikolojik tedavilerin dahi karşısına çıkabileceğini, sınav dönemlerinde çocuğunuzun dikkatinin dağılmasına engel olmak için kullandığı bir ilacın, havayollarının yasaklı ilaçlar listesinde olabileceğini de bilmek lazım...
Yolcu uçağı uçurma hayali ile başlayan pilotluk serüveninde öncelikle tek motorlu küçük uçaklarla eğitimlere başlanacağını da aklınızdan çıkarmayın. Böyle bir uçakla eğitim almaya başlamadan önce, eğitim almayı planladığınız uçuş okulu ile bir deneyim uçuşu yapmak, bu uçak tipinde uçma konusunda hassasiyetinizin ( uçuş fobisi, bulantı, vertigo vs) olup olmadığını anlayabilmeniz açısından faydalı olacaktır.
En önemlisi ise, sizi vaadedilen eğitim süresinde mezun edebilecek, paranızın ve zamanınızın karşılığını verebilecek bir uçuş okulu seçimi... Bu aşamada en önemli referans, o eğitim kurumundan daha önce mezun olan pilotlardır. Okul tercihinden önce mutlaka, deneyim sahibi bir öğrenciden okulla ilgili bilgi almak, ileride oluşabilecek mağduriyetlerin önüne geçebilecektir.
Okulla ilgili kararı verdikten sonra eğitimlere başlamak için önünüzde farklı eğitim seçenekleri çıkacak. Modüler, entegre ve MPL (çoklu pilot lisansı)
Bu üç modele geçmeden önce, bunların dışında havayollarının zaman zaman ilan açarak öğrenci kabul ettikleri, pilot yetiştirme programları da (Cadet) özellikle ekonomik olarak gücü olmayan adaylar için iyi bir yöntem olabilir.
Cadet programlarına katılmak için, yaş (genellikle maksimum 30 yaş), iyi seviye ingilizce ve lisans mezunu olma şartı arandığının ve eğitim borcu karşılığı belirli bir süre çalışma zorunluluğu olduğunun da altını çizmeliyim.
Eğer zamanı kendiniz yönetmek isterseniz her bir eğitim modülünü ayrı ayrı alabileceğiniz modüler eğitimi tercih edebilirsiniz. Bu size sadece zamanı yönetme avantajı değil, aynı zamanda eğitimleri daha uyguna mâl etme şansı da verebilir. Aynı zamanda başka bir işte çalışanlar için bu model, iyi bir tercih olabilir.
Entegre eğitim ise tam zamanlı bir kurs anlamına gelir. Modüler eğitimin aksine eğitimler daha hızlı tamamlanır, ancak daha maliyetlidir. Tam olarak zamanınızı bu eğitime ayırmanız gerekeceği için ikinci bir işinizin olması seçeneği uygun olmayabilir. Türkiye'deki uçuş okullarında modüler ve entegre eğitimler için 40 bin euro ile 70 bin euro gibi geniş bir aralıkta fiyat seçenekleri bulunabilir. "Ucuz etin yahnisi yenmez" sözünde olduğu gibi, uçuş eğitiminde de çok ucuza kaçmanın, ileride sıkıntılar yaratabileceğini de aklınızdan çıkarmayın.
MPL modeli eğitim ise diğer modellere göre en yeni pilot olma metodudur. Bireysel tercihten ziyade havayollarının pilot yetiştirme programı için kullandığı metoddur. 2006 yılından beri uygulanan bir sistemdir. Henüz havayollarının bu sistemi tam olarak benimsediğini söylemek zor. Türkiye'de Sunexpress ve Pegasus gibi şirketler bu metodu tercih ediyorlar. Hali hazırda iki şirketin de bu programa ait ilanları ve sisteme dahil ettikleri adayları var. MPL sayesinde, doğrudan havayollarına entegre olacak şekilde, daha çok simülatör ağırlıklı eğitimle yetişen pilotlar, havayolları için iyi bir tercih sebebidir ancak bu süreçte havayolu iflas eder ya da sizinle çalışmak istemezse aldığınız MPL lisansının bir geçerliliği de olmayacağı için başka şirketlere geçişi mümkün olmayan pilotlar açısından önemli bir riski de barındırır.
Risk demişken şunu da eklemekte yarar görüyorum. Havacılık, döngüsel bir endüstridir. Birkaç yıl olağanüstü şekilde büyüyen sektör, sonrasında kırılmalar ve sert çöküşler yaşayabilir. Böyle durumlarda havayollarının küçülme ve istihdamı azaltma durumlarının ortaya çıkabileceğini de bilmek gerekir. Bu sebeple, hayatta hiçbir şeyin garantisi olmadığı gibi, aldığınız lisans ile işe gireceğinizin garantisinin olmadığını da bilmelisiniz ve mutlaka bu opsiyona göre kendinize bir B planı yapmanız gerekir. Özellikle üniversitelerin pilotaj bölümünde okuyan öğrencilerin, bütün yumurtaları aynı sepete koymak yerine mutlaka bir yan dal yapmalarını da tavsiye edebilirim.
Minimum 15/16 ay süren eğitimin sonunda alınan lisansın tek başına işe girebilmek için yeterli olmadığını bilerek hareket etmek ve havayollarının bunun dışında pilot adaylarından bir takım beklentileri olduğunu ön görmek zorundasınız. Bugün lisans sahibi birçok pilot adayının temel hatası bu noktada ortaya çıkıyor. Elde edilen lisansın işe girebilmek için yeterli olduğu düşüncesi, adayların kolaycı yaklaşımından kaynaklanıyor. Halbuki, havayolu şirketlerinin pilot adaylarından tek beklentisi geçerli pilot lisansı değil, onun yanı sıra durumsal farkındalık, liderlik ve takım çalışmasına yatkınlık, iletişim becerisi, iş yükü yönetimi, problem çözme, karar verebilme yeteneği, elbette uçuş becerisi ve prosedür bilgilerinin yeterli olması gibi beklentileri olduğunu da aklınızdan çıkarmamanız gerekir.
Olmazsa olmaz bir başka konu ise İngilizce. Bugün uçuş eğitim kurumları pilot adaylarında ingilizce kriterini dikkate almıyor ancak eğitim sırasında pek de ihtiyaç duyulmayan ingilizce konusu, işe giriş konusunda adayların karşısına çıkıyor. Çünkü havayolları, pilot adaylarından iyi seviyede ingilizce bilmelerini istiyor. Bazı şirketlerde seviyenin üst düzeyde olduğunu da belirtmem gerek.
Son yıllarda dünya genelinde pilot sıkıntısı yaşanması, global meslek olan pilotluk için farklı ülkelerde çalışma fırsatı da sunabilir. Tabiki bunun için o ülkede geçerli olan bir pilot lisansına sahip olmak gerekir. Türkiye’de aldığınız lisans, Türkiye’nin doğusundaki bazı ülkelerde geçerli olsa da Avrupa’da ya da ABD’de uçabilmeniz mümkün olmuyor. Ancak görünen tabloda, pilot sıkıntısını çözmek açısından, lisansların dönüşümü ve çalışma imkanı sağlanmasına yönelik hamlelerin geleceğini umuyorum. ABD’nin Avustralyalı pilotları çalıştırabilmek için yaptığı kolaylığın herhangi bir Avrupalı ülke ve havayolunun da yapması halinde, Türk lisansı sahibi pilotların iş alanının genişlemesi olasılığı da var. Ben açıkçası böyle bir eğilimin çok uzak olmayan zamanda gerçekleşeceğini ve EASA ya da FAA lisanlarına dönüştürülen Türk lisanslarının Avrupa ve ABD’de geçerli olabileceğini öngörüyorum.
Umarım bu yazı, bir gün kokpitte olma hayali kuran pilot adayları için yol gösterici olur.
Facebook Yorum