Üyelerin parasıyla kendisine, bugünkü değeriyle 5,8 milyon liralık BMW 7.40 makam aracı alan Özçelik İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci'nin koltuğu sallandıkça tutumu da aynı şiddette, anti demokratikleşiyor. Kendisine muhalif olarak adaylığını açıklayan Recep Akyel'in, geçtiğimiz hafta yapılan şube seçimlerinde konuşmasına dahi izin vermemesi, tedirginliğinin ve korkusunun açık bir ifadesi gibi görünüyor. Bir sendika başkanının kendisine güveni yoksa, üyelerin ona güveni hiç olmaz, bunu biliyor olması gerekiyor aslında...
Özçelik İş Sendikası'nın bugüne kadar üyeler nezdinde, "güvendiği ve inandığı" bir sendika olamamasında en büyük etken, elbetteki tek başına Başkan Yunus Değirmenci'dir.
Sık sık basına malzeme olan, gösterişli ve abartılı yaşamı, siyasi bağlantıları, para akışı konusunda zaman zaman basına haber olması gibi birçok negatif faktör, üyelerin sendika başkanına güvenini eksilten haklı unsurlardı.
Üyelere başka, yönetimine başka, işverene başka türlü davranan Değirmenci'nin, son toplu iş sözleşmesindeki, kıvrak manevralarını biliyorsunuz.
Üyelere, " sizin görüşünüz değerli, TİS maddelerini oyunuza sunuyoruz" dediğinde, aslında toplu iş sözleşmesini çoktan imzalamış olduğunun ortaya çıkması bile, üyelerin sendika başkanına güvenmemesi gerektiğinin açık bir göstergesi değil mi?
Demekki o anketten "olumsuz" sonuç çıksa bile, "olumlu" denilerek aslında attığı imzayı, üyeler istediği için attığı şeklinde yorumlanmasını sağlayacaktı ama hesabı tutmadı...
Birkaç gün önce, lüks BMW'sinin konuşulduğu yetmezmiş gibi, şimdi de sendika aidatlarının farklı hesaplara aktarılması ile gündeme geldi başkan Değirmenci...
İddiaların sahibi de dışarıdan biri değil, içeriden... Yani sendikanın içerisinden...
Kimlere gitti bol sıfırlı o paralar, kimler değirmecinin değirmenine su taşıdı, bunun karşılığında ne aldı bilmiyorum. Ancak, puzzle'ın parçalarını birleştirince, bizim mahallede sendika güzellemesi yapanların neden böyle güzellemeler yaptığına dair bir fikir oluştu bende... Demekki mesele tamamen duygusalmış!
Zaten bu şahsın, para konusundaki hassasiyeti herkesçe maruf!
Sanıyorum bazı kişiler için, " Nereden geliyor bu değirmenin suyu" sorusunu sorma vakti geldi. Bu soruyu sorduğumuzda karşımıza, sendika ile bu kişiler arasında uzanan para hattı çıkacağından şüphem yok.
Tabiki her iki taraftan da, "al şu parayı " diyerek yasal yollardan hesaplarına para aktarmalarını beklemiyorum. Böyle bir amatörlük yapma olasılıkları yok. Yüksek ihtimal, para transferleri üçüncü kişiler üzerinden yapıldığı için de, "hadi ıspatla" türünden efelikler yapılması çok normal...
Nasıl olsa eşeği sağlam kazığa bağladığınızı düşünüyorsunuz. "Ispat edemezler" diyerek sallayın sallayabildiğiniz kadar...
İma ettiğim kişinin kim olduğunu az çok tahmin edebiliyorsunuzdur. Kendisi de çok iyi biliyor bu kişinin aslında kendisi olduğunu... Öyle olmasa, burada yazılan başka iddiaları, " beni kastediyor" diyerek mahkemelere koşmazdı değil mi?
Kişi kendini bilir, tanır, ne yaptığının farkındadır...
Üzerine alınması ondandır...
Madem yazıda tasvir edilen kişi sensin, iftira yok, neden mahkemeye koşuyorsun, madem değilsin o zaman neden üzerine alınıyorsun demezler mi?
Şimdi de koşa koşa mahkemeye gidebilirsin, sen parayı aldığını inkar edeceksin ben de seni kastettiğimi...
Ya da şöyle yapalım...
Eğer bir korkun yoksa, ikimiz de banka hesaplarımızı ortaya dökelim... Bakalım kim tehdit ve şantajla sektörü haraca kesmiş, kimin hesaplarına nerelerden paralar gelmiş.
Hadi bakalım var mı cesaretin?
Facebook Yorum