11 Eylül saldırıları sonrası havacılık sektörü, karada ve havada emniyeti artırıcı bir dizi yeni kuralla tanıştı. İkiz kule saldırılarındaki gibi, uçakların tekrar kamikaze olarak kullanılmasının önüne geçmek için kokpit kapılarının uçuş boyunca kilitli olması kuralı da onlardan biriydi.
Bu düzenlemeden sonra, uçak üreticileri, yeni kurala uygun olarak teknik sistemler geliştirdi ve ancak şifre ile açılabilen kokpit kapıları üretti. Fakat, dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı tam koruma sağlayan bu sistemin, bir gün kokpit içerisinden gelebilecek tehlikelerde tam aksi bir sonuç ortaya çıkarabileceği maalesef atlandı. Havayolları bu açığa karşı kendilerince formül geliştirdi ve pilotlardan biri kokpitten ayrılmak zorunda kalınca, diğer pilotun kokpitte yalnız kalmaması için kabinden bir kişinin kokpitte olması kuralı getirdiler.
Aslında Germanwings uçak kazasının, oluş şekli açısından tıpa tıp aynısını 29 Kasım 2013 yılında Mozambik Havayolları yaşamıştı. Bir uçuş sırasında bu kez ikinci pilot tuvalete gidince, uçağın kaptan pilotu, otopilottan çıkardığı uçağı dalışa geçirerek tüm yolcuların ölümüne sebep olmuştu.
Uçağın ait olduğu ülke Mozambik, ölenler de Afrikalı olunca o dönem bu uçak kazasının üzerinde çok fazla durulmadı. Olay sessiz sedasız kapandı, gitti.
Uçağın ait olduğu ülke Almanya, ölenlerin neredeyse tamamı da Avrupalı olunca Germanwings kazasından sonra ise adeta fırtına koptu. Avrupa Havacılık Emniyet Teşkilatı EASA başta olmak üzere, konu ile ilintili her kurum güvenlik açığını kapatmak için derhal çalışmalar başlattı. Havayolu şirketleri birbiri ardına kokpitte güvenliği artırıcı tedbirler aldı. Böyle olunca aklıma şu geldi: " Eğer Mozambik'teki olay ciddiye alınmış olsaydı, bugün belki de o tedbirler çok önceden alınmış olduğu için Germanwings pilotu kokpitte yalnız kalmayacak ve bu kaza da yaşanmayacaktı" Hep diyoruz ya, 'havacılıkta kurallar kanla yazılmıştır' diye... Ancak görüyoruz ki, o kan bir Afrikalı'ya aitse başka, bir Avrupalı'ya aitse başka kurallar geçerli oluyor. Bu iki olay bunun en somut kanıtıdır.
THY KOKPİTTEKİ O KURALI NASIL UYGULUYOR?
Germanwings kazasından sonra ister istemez aklımıza Türk havayolu şirketleri geliyor. Acaba bizim havayolu şirketleri kokpitte en az iki kişi kuralını nasıl uyguluyor?
Kağıt üzerinde havayolu şirketlerimizin neredeyse tamamında bu kural uzun yıllardır uygulanıyor. Ancak hatırlarsanız geçtiğimiz yıl Kasım ayında Türk Hava Yolları, kokpit ve kabin ekipleri için bir uyarı yayınladı. Yazıda diyordu ki, " Kabin ekiplerinin anormal, acil durum ve brifing dışında kokpitte kalış süreleri en fazla 5 dakika olarak sınırlanmıştır"
THY o dönemde bu kısıtlamayla ilgili olarak bir detay vermiyor ancak düzenlemenin içerisine, "operasyonun sağlıklı ve emniyetli yürütülebilmesi" notunu düşüyordu. Bu cümleden anladığımız kadarıyla kabin ekiplerinin kokpitte olmaları emniyet açısından sıkıntı yaratıyor. Germanwings'in uygulamadığı için bin pişman olduğu bir kuralı THY, " emniyetsiz" olarak nitelendirirken kokpite girişin kısıtlanmasının nasıl bir emniyetsizlik yarattığını bir türlü çözemiyoruz. Aslında bu konuda muhtelif senaryolar mevcut. Kokpit ile kabin arasında uçuş sırasında yaşanmış olması muhtemel tatsız bir durumun bu kararın alınmasında etkili olduğunu sanıyorum ancak THY'nin sadece OML diye bildiğimiz kısıtlı bir pilotun kokpitte yalnız kalmaması için uyguladığı kokpitte kabin ekibi uygulamasının genişletilmesi artık zorunludur. Kabin ekiplerinin kokpite girişine kısıtlama getiren Kasım ayındaki kural da yeniden gözden geçirilmelidir. Tabi bunu söylerken, asıl görevleri uçuş emniyeti olmasına rağmen ağır ikram yükü verilen kabin ekipleri özellikle kısa iç hat uçuşlarında kokpite nasıl vakit ayıracak orası da ayrı bir tartışma konusu!
İNANMIYORUZ!
Türk toplumunda son dönemdeki yeni akım, 'inanmamak'... Hiçbir açıklama, hiçbir belge, hiçbir teyid bizi tatmin etmiyor.
Germanwings kazasından sonra adına uzman denilen abuk sabuk adamların akla hayale gelmeyecek komplo teorilerine inanıyoruz ancak uçağının pilotunun kapıyı kilitlediğine ve uçağın bu sebeple düştüğüne inanmıyoruz.
"Kokpitten ses kaydı yayınlıyorlar", montaj diyoruz, dublaj diyoruz.
"Sağlık raporu vardı, uçmaması gerekiyordu" diyorlar, yemezler diyoruz.
"Eski sevgilisine 'bir gün herkes beni konuşacak'" dediğini hatırlatıyorlar, eski sevgilisine kaç para verdiler acaba diyoruz?
Biz galiba herkesi kendimiz gibi sanıyoruz...!
Facebook Yorum