Havacılık sektörünün Kurtuluş Savaşı
Çin'in Wuhan şehrinde ortaya çıkarak dünyaya yayılan Coronavirüs'ün havacılık sektörüne etkisi sanılandan çok daha ağır olacak gibi görünüyor. Uluslararası Havayolları Taşımacıları Birliği IATA, coronavirüsün havacılık sektörüne maliyetini önce 30 milyar dolar olarak öngördü. Fakat krizin derinleşmesi ile birlikte faturanın 113 milyar doları bulabileceğini açıkladı. Şu anda sanırım bu rakamın da çok üzerinde bir zararın hesapları yapılıyordur.
Dünyadaki birçok şehre, çok sayıda ülkeye uçuşların durmasına neden olan salgın hastalık riskinin havayolu sektörü açısından yıkıcı etkileri olacağı açıkça ortada... Her saat başı hatta her dakika yeni bir ülkenin sınırlarını ve hava sahalarını uçuşlara kapattığı bir dönem, havayolu şirketlerini her geçen gün daha da dar bir alana hapsediyor.
Ticari hava taşımacılığı tarihinin belki de en büyük krizi ile baş edebilmek kuşkusuz şirketler için kolay olmayacak. Bu yaşananlar, havayolu şirketleri için normal bir krizden öte, adeta bir kurtuluş savaşı... Kar ve zarar hesabından çok, ayakta kalma savaşı...
Bu süreçte, mali yapısı güçlü olmayan, daha doğrusu hazırda yedek akçesi bulunmayan şirketler, bu ağır buhrana daha ne kadar dayanabilecekler, şimdilerde herkesin aklındaki tek soru bu!
Ne zaman ve nerede duracağı bilinmeyen bir krizin yarattığı belirsizlik ortamında havayolu şirketlerinin bırakın orta-uzun vadeyi, kısa vadeli planlar yapması bile güçleşiyor. Sürekli güncellenen ve genişletilen uçuş yasakları ile artan operasyon maliyetleri havayolu şirketlerini operasyonu yürütebilme şansı vermezken mevcut hatlardaki yüzde 30-40 doluluk oranının da sürdürülebilir bir zarar olmadığı açık...
Havayollarının filo yapısının daha çok finansal ve operasyonel kiralama yöntemiyle oluştuğunu düşündüğümüzde, filosundaki uçaklar öz malı olmayan havayolu şirketlerinin bu süreci çok daha ağır yaşayacağını tahmin etmek zor değil. Türkiye'de bu tanıma uyan tek bir havayolu var ki, o da Tailwind...
Tailwind, normalde de kış aylarında Antalya'da 5 uçağını park eder, çalışanların bir kısmı ile yolları ayırır, yaz geldiğinde ise charter olarak operasyonlarına devam eder. Dolayısıyla coronavirüsün en az etkilediği şirketimiz Tailwind olabilir. Onun dışında Türk sivil havacılığına kayıtlı tüm şirketler, ciddi risk altında diyebiliriz.
Hacimleri açısından şu anda gözümüz kulağımız, Türkiye'nin en büyük iki havayolu şirketinde... Yani THY ve Pegasus Havayolları'nda...
Birinin filosunda 350, diğerinin filosunda 85 uçak var.
Koltuk kapasitesi açısından THY; Pegasus'a göre çok daha büyük ölçekte...
Her iki şirket de 2019 yılını iyi bir kârla kapattı...
Ancak THY, bu yılı kârla kapatsa da, geçmiş dönemlerden kalan 17 milyar TL borcu var. Dolayısıyla THY'nin mali yapısı için, bu yılki kârı gözeterek “güçlüdür” diyemeyiz.
Ayrıca THY'nin kendi içerisinde çok ciddi yönetim sorunları da mevcut. İkiye bölünen Kartal grubunun kendi arasındaki çatışma henüz sona ermiş değil. Geçen yılki genel kurul öncesinde zirveye ulaşan çatışmanın hali hazırda farklı güç çatışmaları şeklinde devam ettiğini biliyoruz. Genel Müdür Bilal Ekşi ise, operasyonu yürütmesi gerekirken tamamen sistemin dışına itilmiş durumda... Öyle ki, coronavirüs ile ilgili düzenlenen basın toplantısında bütün yöneticiler var ancak genel müdür böylesine hayati bir konuda o toplantıda yer almıyor ya da yer almasına izin verilmiyor!
Kendi içerisinde kriz yaşayan bir şirketin krizle mücadele edebilmesi çok kolay görünmüyor. Sadece bu açıdan Pegasus Havayolları'nın, birbiri ile uyumlu ve daha iyi bir yönetim organizasyonuna sahip olduğunu söylemek mümkün...
Görünen tabloda THY ve Pegasus Havayolları dahil, ücretsiz izinler, yıllık izinlerin kullandırılması, işten çıkarma, uçakların bir kısmının yere indirilmesi, AB'nin slot kurallarını askıya alması ile özellikle bazı slot sıkıntısı olan yurtdışındaki şehirlere bu haklarını kaybetmemek için uçan şirketlerin, bu karar sonrası doluluk oranları az olan uçuşları durdurması ve maaş kesintisi gibi formüllerin hayata geçirileceğini sanıyorum. Maaş kesintisi ve ücretsiz izin konusu yaşanırsa, özellikle üst yönetimin ayrı tutulup tutulmayacağını da takip etmek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü THY kâr açıkladığında müdür altı çalışanlara birer, müdür ve başkanlara ikişer, genel müdür ve genel müdür yardımcılarına üçer maaş prim veriliyor. Eğer bir kesinti sözkonusu olursa bu oranların aynen uygulanmasının daha adil olacağı kanısındayım. Çünkü yöneticilik bu tür kriz anlarında daha çok önemli hale gelir. Kaldı ki, coronavirüsün etkilediği bazı yabancı havayolu şirketlerinin üst düzey yöneticileri, maaşlarından feragat etmek istediklerini açıkladılar. Böyle bir kanaat, başta THY olmak üzere Türkiye'deki şirket çalışanları için de iyi bir motivasyon olur.
IATA'nın yıllar önce bir araştırmasında, önümüzdeki 40 yıl içerisinde dünyada sadece 12 havayolu kalacağına yönelik açıklaması, bu kriz sonrası büyük oranda gerçekleşebilir. Sadece güçlü ve iyi yönetilen şirketlerin ayakta kalacağı, sadece havayolu değil havalimanı işletmecilerinin de konsolide olacağı gerçeğine her geçen gün biraz daha yaklaşıyoruz. Temennimiz, 12 havayolu ve az sayıda havalimanı işletmecileri arasında, daha çok şirketimizin yer bulabilmesi...
Son olarak şu hatırlatmayı da yapalım. Bu hafta havayolu şirketlerimiz için kritik bir hafta olacak. Radikal kararların alındığı, şirketin devamlılığını sağlamak için üzücü de olsa bazı tedbirlerin hayata geçirildiği bir sürece giriliyor. Buna bir kurtuluş savaşı olarak bakmak gerekiyor. O savaşın galibi dileriz ki havayollarımız olur ve tüm şirketlerimiz eksiksiz ayakta kalır. Çalışanların da bu süreçte yaşadıkları mağduriyetler kuruşuna kadar giderilir.
Facebook Yorum