Dünya sivil havacılık sektörü, dibe vurduğu 2020 yılını geride bırakmaya hazırlanırken, covid 19'un etkisini uzun yıllar üzerinden atamayacak gibi görünüyor. Operasyon yoğunluğu, yolcu sayısı ve gelirler açısından, 2019 yılının oldukça uzağında kalan ve yılın ilk üç çeyreğinde neredeyse bütün havayollarının ve havalimanı işletmecilerinin (kargo şirketleri hariç) zarar ettiği bir dönem, sanıyorum sivil havacılık tarihinde hiç yaşanmamıştır. Böylesine ağır hasarın, Covid 19 aşısı sonrasında ne kadar sürede onarılacağına yönelik farklı senaryolar konuşulurken en iyimser tahminler hep 2024 yılını işaret ediyor.
Ancak bu iyimser senaryonun çok uzağında kalacak havayollarının, havalimanı işletmelerinin ve yardımcı/tamamlayıcı sektörlerin olacağı da hiç şüphesiz. 2020 yılının tahrip ettiği havacılık sektörünün 2021 yılında kendini yeniden bulması şu an için çok mümkün görünmemekle birlikte, kamuoyunda sanki 1 Ocak 2021 itibariyle yeni bir dünyaya uyanacağımıza yönelik yanlış bir his hakim... Şu bir gerçek ki, özellikle aşı konusundaki gelişmeleri göz önünde bulundurarak hızlı bir toparlanma beklentisi olsa da, 2021 yılı içerisinde, 2019 yılındaki gelirlerin ancak ve ancak yarısına ulaşılabilecek. Hem Uluslararası Havayolu Taşımacıları Birliği IATA'nın hem de Uluslar arası bazı havacılık organizasyonlarının araştırmaları, maalesef bu yönde bir tabloyu önümüze koyuyor.
Mart ayından bu yana ayakta kalma savaşı veren şirketlerin önünde, ölüm kalım savaşı verecekleri bir kış sezonu duruyor. Ayakta kalma savaşında en belirleyici etken, havayolu şirketlerinin nakit pozisyonunun güçlü ya da zayıf olması olacak. Ancak görünen o ki, özellikle kredi desteği alamayan birçok havayolu, bu kışın nakit krizi ile karşı karşıya kalacak ve bazılarının direnci kırılacak...
Havayolu sektörünün ayağa kalkması için olmazsa olmaz koşullardan biri, ülkeler arası seyahat kısıtlamalarının ve yeni seyahat prosedürlerinin kalkması olarak ortaya çıkıyor. Seyahat kurallarının baştan aşağı değişmesi ve bu konuda global bir geçerlilik olmaması, insanların uçaklara ve dolayısıyla havayolu ulaşımına olan mesafesini derinleştirecektir. Ve şununla yüzleşmemiz gerekir ki, uluslararası uçuşlarda, belirsiz süre ile bir istikrar olmayacak. Tabi bunun sonucu olarak da, havayolu şirketlerinin ayağa kalkma süreleri epey uzayacak. Kimilerine göre, toparlanma süresi dolaylı etkileriyle birlikte 10 yılı bulabilecek.
Gelirlerin azalmasına paralel olarak borçların arttığı bir dönemde, havacılık işletmelerinin maliyetlerini daha da kısmaları, (Buna işçi çıkarma dahil) kaçınılmaz duruyor. Bu noktada, özellikle low cost carrier dediğimiz düşük maliyetli havayolu şirketlerinin (Wizz Air ve Ryanair, krizde en iyi nakit durumuna sahip iki şirketti), nakit konusunda, full servis dediğimiz klasik havayolu şirketlerine göre, hem maliyetlerinin düşük olduğunu hem de kriz öncesinde nakit durumunun iyi olduğunu göz önüne alırsak, krizin etkilerinin full servis havayollarında daha ciddi hissedileceğini de görmemiz gerekir. Açıkçası, yakın zamanda hızla büyüyen birçok havayolu şirketinin, bu dönemde ciddi oranda küçüleceğini söylersek, yanlış olmaz. Aynı zamanda, krizin başından beri söylediğimiz ve bir kısmı gerçekleşen, havayolu birleşmelerinin de, 2021 yılı ve sonrasında daha da artacağı uzak bir ihtimal değil...
Dünya sivil havacılık sektörü, 2001 yılından itibaren terörizm ile mücadele etmek için birçok yeni normları uygulama koydu ve tam anlamıyla terörizm ile havacılık birbirinden ayrılmaz bütün haline geldi. Bundan sonrası için de, havacılık ve virüs olarak, benzer bir süreci birlikte yürütecek, tüm planlar bunun üzerine yapılacak gibi görünüyor. Kriz süresince, iş seyahatlerinin neredeyse sıfırlandığını ve bunun yerine çeşitli platformlar üzerinden, tele toplantıların yapılmasının da, alışkanlık haline gelmesi ve kriz sonrasında, bu alışkanlığın devam etmesi de, havayolu şirketleri için negatif etki yaratacaktır. Buna ilişkin Uluslar arası bir raporda, ünlü alışveriş şirketi Amazon'un, sadece iş seyahatlerinin sona ermesinden dolayı, krizin başından bu yana bir milyar dolarlık tasarruf elde ettiğini göz önüne alırsak, bu tercihin kriz sonrasında, havayollarını rahatsız edici boyuta geleceğini ve bunun önüne geçebilmek için seyahat alışkanlığının yeniden kazandırılması ve kolaylaştırlması noktasında, hem havayollarına hem de diğer paydaşlara büyük iş düştüğünü belirtmeliyim.
Özetle...
2020 yılı biterken, önümüzdeki yıla ilişkin umutlarımız çok fazla ancak, yukarıda da bahsettiğimiz gerçekleri de göz ardı etmememiz gerekiyor. Sadece havayolu şirketlerinin bir trilyon dolarlık filo değerleri göz önüne alındığında, sektörün hacminin ve yaşadığı ağır travmanın, sihirli bir değnek dokunmuş gibi, bir anda ortadan kalkacağını düşünecek kadar iyimser olmamak gerekiyor. Şu andan sonra yapılması gereken, maliyetleri ve nakit akışını kontrol ederek öncelikle ayakta kalabilmek, (gerekirse küçülmek) ve sonrasında yolcuların yeniden havayolu ulaşımına adapte olmasını sağlayacak adımları, hem güvenlik hem sağlık hem de fiyat açısından cazip hale getirerek, toparlanma sürecini hızlandırmak olmalı...
Facebook Yorum