03 Şubat 2020, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]
  • Deprem,çığ,uçak,tren,trafik kazaları,şiddet,suç bitmek bilmiyor ama önlem alması gerekenler,sorumsuz sorumlular ya fıtrat diyor ya da kader millet de durumu kuzu kuzu kabulleniyor. Dünya’nın birçok yerinde kar,fırtına,kaza,deprem var ama bizdeki kadar çok ve trajik olmuyor. Deprem kader tamam da çürük malzeme kullanılarak yapılan binanın çökmesi ,kontrol etmesi,denetlemesi gereken devletin görevini layıkıyle yapmaması,kanunlar koyup,uygulamaması,kurumlara vasıfsız,bilgisiz,tecrübesiz torpilli yandaşları doldurması,yönetici,karar alıcı,verici yapması kader mi? Ya da insanların kiraları,ev inşa masraflarını arttırarak fırsatçılık yapmaları ve devletin buna da seyirci kalması? Yıllardır bu ülkede bilhassa küçük şehirlerde öğrenci ve askerler yolunacak kaz görülmüştür,iktidar olarak kim,hangi önlemi aldı veya caydırıcı kanun koydu? Hiçbiri. İnsanımız çok kötü,demek ki eskiden de böyleymişiz,yoksa bir anda hiçbir toplum bu kadar kötüleşemez. Biz Japonların çeyreği olamayız. Depremden sonra millet anayolda arabalarıyla gidiyor emniyet şeridinde bir tane araç yok ya bizde? Yemek dağıtılıyor,herkes adam gibi sırasında,çıt yok,bizde de resmen yemek almak için savaş var. Mevcut iktidar 18 yıldır başta ama hala adam gibi eğitime zerre önem vermiyor,kutsal değerlerle insanları kandırmaya devam ediyor. Bir de deprem olunca iletişimin kesilmesi önlenemiyor. Bir de atıp tutuyorlar,teknolojik olarak şöyle büyüdük vs diye. İletişim olmazsa kimin,nerede olduğuna,neye ihtiyacı var ,ne olmuş kim nasıl bilecek? Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm oldu ama millet yine aynı kafaya oy verdi,durdu. Özellikle İstanbul'da acilen yıkılıp,yapılması gereken onbinlerce bina var ama hala tık yok. Biri de o kadar inşaat olursa zaten inşaat malzemelerinin çoğu ithal,iyice kıtlık olur,döviz,masraflar artar vs diyor iyi de bunun sorumlusu biz miyiz? Trajikomik bir ülkede yaşıyoruz,Allah hayır etsin.
  • Istanbulda bircok kisi mezarlarinda oturuyor farkinda degiller
  • Burada yazı yazanlar, yorum yapanlar, sizlerin zemininiz sağlammı? Yazdıklarınızı yaptınızmı?ailenizde yapabildimi? Dünyayı asıp kesmeyin, Nereden geldiğinize bakın, hatalarınızıda yazın, hala bu satırlarda hatalarını yazanları göremedik, Fabrikadan üretilmiş gibide konuşup, yazılmasın, İnsansın insan, İnsanız insan, Değerleri unutmayalım.
  • Bizim sorunumuz inşaatta kullanılan deniz kumu değil. Bizim sorunumuz,kafası deniz kumu ile dolu boş beleş insanların kontrolsüz hareketleri. adam bina yapıyor diyeli, yapı kontrol uzmanı nerede? O kaçırdı diyelim, expertiz nerede? O kaçırdı diyelim, Belediye kontrolleri nerede? O kaçırdı diyelim, Sigortacılar nerede? O kaçırdı diyelim ev sahipleri, binada çalışan ustalar nerede? Oda kaçırdı diyelim, Hukuk nerede? Herkes bilirken bu kadar boş kafalara sahip insanlar bununla yaşamaya mahkum.
  • Ülkeyi yönetmeyi beceremeyenlerden biri olasaydım şöyle derdim; “Deprem bir lütuftur. Kader bu ne yapalım!” Neredeyse bu ifadeye yakın cümleler sarfedenler oldu. Arkaş 20 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz; ekonomiyi çökerttiniz, eğitimi hallaç pamuğuna döndürdünüz, siyaseti ne hale getirdiğiniz ortada etik yok oldu, liyakatı öldürdünüz, ayrımcılığın dünyada eşi benzeri olmayan şeklini deruhte ettiniz vs. vs... Oysa sadece fay hattını o her türlü hileyi gören gözlerinizle görebilseydiniz, oraları güçlendirseydiniz, Elaziğ’da tek bir vatandaşımız, kardeşimiz ölmezdi. Ölenler keşke sizin akrabalarınız olsaydı, belki bundan sonra önlem alırdınız (çünkü yine tebirli olmayacksınız), ama yine unutulacak, yine unutulacak, yine unutulacak. Toplanan paralar sadece Elaziğ’da mağdur olanlara harcanacak ve sonrası değişmeyecek. Bunu yazın bir yere! İstanbulda deprem oldu bir anda emlak piyasası sessizliğe büründü. Aradan bir yıl geçti emlakçılar coştu. Halkımız unuttu gitti. Halk ne ise siyaset de o dur. Allah korusun İstanbul’da bir deprem olsa, Yeşiköy, Avcılar, Beylikdüzü ve bir çok ilçe çökecek. Özellikle eski binalar gerçi yenilerinin de ne olduğu meçhul. Erzincan’da market sahibi biri bugün inşata sektörüne hükmediyor. Kendi hileli olan birinin TORUNLAR’ı ne olur siz değerlendirin. İnsanda vicdan olacak, siyasi biri destek verdi diye hileli işe Allah’tan korkarak girmeyeceksin. Bugün asıl sorun olan bu işten böylece siyrilirsak geleceğimizi kurtaracağız. Minnet etmeyeceksin! Aç kalsan bile. O kayıranı beslemeyeceksin. Kendi inininde beslenemeyince geberip gidecek. Dirayet, asalet, basiretli, insan olmak budur işte. Yoksa çok depremler olacak çok canlar yanacak. Japon’la kendimizi kıyaslayamayız, bu cüce ile dev işi olur. Bu arada en büyük depremi havada bizler yaşıyoruz. Öyle türbülanslar oluyor ki 9 şiddetinde deprem neymiş. Biraz fazla dokundurdum, bu yazıyı yayınlamakta endişe duyabilirsin. Olsun hiç yoktan okumuş olursun. Güzel bir konuya temas etmişsin. Ellerinden öper saygılarımı sunarım.
  • Haberde resmi olan kişi deprem konusunda çalışma yapıyoruz diyor,18 yıldır baştasınız daha yeni mi yapıyorsunuz? Mazallah deprem olursa ve onbinlerce insanımız ölürse Türkiye ekonomik olarak çöker ve bu da iyice bitmemiz anlamına gelmez mi? Yalova'daki depremde bir tek emlakçı hapis yattı binaları yapanlara dokunulmadı,tek suçlu o muydu? 20 yılda onca vergi toplandı,iktidardan biri çıktı o parayla yol yaptık aynı partiden başkası da yol vs için vatandaşın cebinden tek kuruş çıkmadı dedi,peki kime inanalım ya da inanalım mı? Eski yapılara 7 kat inşa izni vermek için ne bekliyorsunuz? Felaket olmasını mı? Şu an 6 kata izin çıkmak üzere ki onda bile vatandaşlar gözü doymaz,aç müteahhitlere ciddi paralar ödemek zorundalar. Neden 18 yılda iktidarlar, deprem kuşağında olan şehirlerin kritik ilçelerindeki binalarda araştırma yapmadı? Yeni yapılan binalar için de tv'lerde birçok uzman çok güvenli değiller deniyor,neden adam gibi denetleme yapılmıyor? Bu ülkede en ucuz şey insan mı?İnsan kalitemiz geçmişten günümüze çok kötü,eskiden büyük şehirlerde nüfus azdı ,işsizlik ve terör iç göçe sebep oldu, oralar da onlarla ve son olarak da suriyelier,afganlar,kazaklar vs ile dolup taşınca herşey çığrından çıktı. Deprem vakti yağma yapanlar,binaları deniz kumu,eksik veya çürük demirle inşa edenler,tıkalı yolda ambulansın peşine takılanlar,taciz,tecavüzler,bilumum suç ne arasan hepsi bizde bolca mevcut.Bunun sorumlusu da koltuk ve iktidar için insanını cahil bıraktıran,gerçek ve doğru eğitime,insanına değer vermeyen,kindar ve dindar nesil yetiştirmek isteyen,küçük yaşta evlilikler yasaklandı diye deprem oluyor diyenlere profesör ünvanları veren,adam gibi caydırıcı,ağır cezaların olduğu kanunlar koyup,uygulamayan,adaleti yok eden devlettir başkası değil. Japonya'da Allah diye bir kavram yok,20 milyondan fazla Tanrı var,herşeyleri insanlık üstüne,bilim,eğitim,adalet,insana değer ve saygı en önemli şeyler,biz de güya Türk ve müslümanız diye kasılmaktan bir hal oluyoruz ama ne insanlığımız var ne vicdanımız ne eğitimimiz ne adaletimiz ne saygımız ne de sorumluluğumuz maalesef. Saygılarımla.
  • Abi bakıyorumda kimse den ses çıkmamış..Faydalı bilgiler ilgi çekmiyor herhalde Kalemine sağlık abi....

Depremin zamanı değil, etkisi belli. Gördük ki artık sallanacak vaktimiz yok



Evet, başlık İç işleri Bakanımız verdiği bu beyanat bizi rahatlattı mı? Olası İst. Depremi 7,5 şiddetinde. Bu senaryoyu ciddi biçimde çalışıyoruz. Bunu ilk kez duyduk. Detayları duyunca tabii ki nispeten de olsa ferahlayacağız. Çalışmaların sonucunu görünce biraz daha..

Sitede deprem konusunun ne işi var diyenleriniz çıkacaktır mutlak. Çoğunuz 1999 yılının 17 Ağustosunda Havalimanında değildiniz. 18 Ağustos sabahı havalimanındaki vardiyasına kaç kişi gelebildi? Evleri hasar görenlerin tümü çoluk çocuğunun telaşına düşmüştü. Evdekilerin durumunu sağlama alabilenler havalimanına koşmuştu yine de. Gelemeyenler için hepimiz merak içindeydik. Öğlen saatlerinde ilk yardım uçağı inmişti. Bunu diğerleri takip etti. Sanki o gün iki misli kuvvetliydik. Belki de daha fazla. Ve de çok şeyi üzüntüyü, yakınlarımız için meraklanmayı unutup işimize dalmıştık. Öyle bir sabah nöbeti yaşamıştık ki, unutulur gibi değildi. Aslında sabah nöbeti sözü doğru olmadı. Zira o gün mesainin saati yoktu. Benzeri günler birbirini takip etti DHMI ve TAV çalışanları, Askerler, Havalimanında görevli polisimiz, Sivil Havacılık kuruluşlarının yöneticileri, memur arkadaşlarımız ve işçi kardeşlerimiz herkes ama herkes gelen yardım malzemelerini uçaktan süratle boşaltmaktan başka bir şey düşünmüyordu.   Yaşanan büyük acıya rağmen Atatürk Hava Limanında çalışanlar o gün ve takip eden günlerde görevlerini yaşanan derin üzüntü içerisinde yaptılar. İşte bu konu,  bu nedenle Airporthaberde de yer buldu. Evet, bu konu tüm ülkemizin en önemli konusu her yere girmeli ve her yerde konuşulmalı.

Bizde bir söz var. “Deprem öldürmez bina öldürür”. Evet; Japonların böyle bir sıkıntısı yok. Zira ülkede hiç bir kimse inşaatta yıkanmamış deniz kumu kullanmıyor. Projeyi değiştirip bina yapımında demir veya çelik kalınlığını fazla kar etmek amacı ile değiştirip kullanan kimse de yok. Neticeten nedense Japonya’daki binalar öldürmüyor. Bizde öldüren ise depremde yıkılan binalarımızı yapan saygıdeğer müteahhit’ ler ve de İnşaatın tüm sorumluluğunu taşıması gereken İnşaat Kalite Kontrol mühendislerinde. Vakıa Kariyer.net’ e bakınca hiç kimsenin İnşaat Kalite Kontrol Mühendisi gibi bir uzman görevlendirmeğe ihtiyacının olmadığı ve böyle bir arayış içinde de olmadıkları görülüyor.

Yaşananların anlatımından deprem öncesi alınan tedbirler anlaşılıyor. Hükümetimiz bir Deprem Bakanlığı kurarsa, bu konuda deneyimli bir Japon’u bu göreve atayabilir mi?

 Japonya'da meydana gelen ve tarihin en büyük felaketlerinden kabul edilen 11 Mart'ta yaşanan deprem ve tsunami felaketinin ardından bölgeye ilk ulaşan yabancı ekiplerden olan AA, tekrar felaket bölgesine giderek uzmanlarla görüştü. İşte AA’nın bizim ajanslara geçtiği bilgi.

Japonya'da depremin hemen ardından alınan barınma tedbirleri çok hızlı ve programlı şekilde işliyor.  Devlet ve halk depreme hep hazırlıklı olduğu için, devlet barınma işlemlerinde ilk birkaç gün aktif bir faaliyet göstermiyor, zira felaket anında barınma için gerekli program yapılmış durumda. 

Devlet bütün enerjisini felaketin boyutlarını anlamada ve enkazdan hayat kurtarma için harcıyor, ilk üç gün boyunca yoğun bir şekilde enkazdan can kurtarmaya çalışıyor.  Depremden önce alınan önlemler ve programlı hareket etme hem devletin hem de afetzedelerin hayatını kolaylaştırıyor. 

Felaketin ardından kimse paniğe kapılmadığı gibi, çok planlı ve programlı hareket ettiği için binlerce hayatın kurtulması sağlanıyor.  Japonya'da depremin hemen ardından alınan barınma tedbirleri çok hızlı ve programlı şekilde işliyor. 

Devlet ve halk olarak depreme hep hazırlıklı olduğu için, devlet barınma işlemlerinde ilk birkaç gün aktif bir faaliyet göstermiyor, zira felaket öncesi barınma konusunda gerekli planlama yapılmış durumda. 

Tüm spor salonları aynı zamanda sığınak şeklinde inşa edilmiş. Japonya'da yaşanan herhangi bir afet durumunda, felaketin yaşandığı bölgede tüm okulların spor salonları da aynı zamanda sığınak olarak kullanılıyor.  Ülke yıllardır yaşadığı deprem tecrübeleri nedeniyle tüm dünyaya örnek olabilecek nitelikte. Japonya'nın son büyük deprem ve tsunami felaketinden etkilenen Miyagi eyaletinde 1800 sığınak bulunuyor. Yetkililer belediyelerin bu sığınakları kanunen yapma zorunluluğu olduğunu belirtiyor.

Sığınakların her zaman kullanıma hazır olduğu belirtilirken, insanların hangi sığınağa gideceğini bilmesi bu durumda çok büyük önem arz ediyor. Sığınaklar, bir felaket durumunda 9.0 büyüklüğündeki bir depreme dayanacak şekilde inşa edilmiş.

İnsanların afet durumunda böyle bir yere gitmesi devletin de işini kolaylaştırıyor ve böylelikle tüm yerel yönetimler insanlara toplu olarak nerede ve nasıl ulaşacağını biliyor. Bu sayede her sığınak belediye ve afet merkezleriyle irtibat halinde oluyor ve gerekli ihtiyacı bildiriyor. Her sığınağın ortalama hacmini ve kaç kişiyi kabul edebileceğini önceden tahmin edebilen belediyeler insani yardımların afetzedelere doğrudan ulaşması için gereken tedbiri alıyor. Böylelikle yardımlar tek elden bu merkezlere nizami bir şekilde dağıtılıyor.

Japonya'da 11 Mart'ta yaşanan deprem felaketinin ardından AA ve Kızılay ekibi ertesi gün felaket bölgesine ilk ulaşan yabancı ekiplerdendi. Bu sırada Kızılay'a telefonla ulaşan ve bölgede mahsur kalan bir Türk vatandaşı ile daha sonra bağlantı kurulamamış, fakat hangi sığınakta oldukları öğrenilerek, bir okulun içerisindeki sığınakta kendisine ulaşılarak su ve yiyecek temin edilmişti. Bu sisteme alışık olmayan ve yurt dışından gelen bir ekip bile rahatlıkla afetzedelere ulaşmıştı.

Yetkililer bu koordinasyonun sağlanması için insanların yaşadığı her yerde, binalarda, afet durumunda gidilecek en yakın sığınağın nerede bulunduğunun asılı olduğunu söylüyor. 

Bu prensipli hareket ve kimin önceden nereye sığınacağını, nereden ihtiyaçlarını tedarik edeceğini bilmesi, tarihin en büyük felaketlerinden birinde büyük bir keşmekeşi engellemişti. Halk öncelikli sığınma ve barınma işlemini hallettikten sonra sükûnetle devletin yardımlarını beklemeye başlamıştı.

Özel sektörle yapılan anlaşmalar, Ülkede barınma ve sığınak meselesinin halledilmesinin ardından önemli olan en büyük unsurlardan biri de insani yardımların zamanında ve doğru yerlere hızlı bir şekilde iletilmesi sağlıyor.  Japonya'da önceden yapılan anlaşmalar ve planlanan tedbirler sayesinde yardımlar afetten hemen sonra barınma ihtiyacı karşılanmış insanlara çok hızlı ve kolay ulaşıyor.

Yetkililer, başta depo şirketleri, ulaştırma şirketleri ve cemiyetleri, iş makinesi dernekleri, süpermarketler, kargo şirketleriyle ücretleri mukabili anlaşmalar yaptıklarını ve afet durumunda kendilerine öncelik vermelerini sağladıklarını anlattı. Önceden yapılan bu sözleşmeler sayesinde, özel sektörün mevcut yaygın ağlarını, güçlerini, stok imkânlarını felaket durumunda kullandıklarını söyleyen yetkililer, bu anlaşmaların önemini sık sık vurguluyor.

Zira devletin kendi imkânlarıyla bu boyuttaki bir felakete yetişmesinin mümkün olmadığını ifade eden Japon yetkililer, bu tür durumlarda özel şirketlerin kullanılmasının ve yapılan anlaşmaların çok önemli olduğunu söyledi.

Ülkede bunların yanında kentler arasında da anlaşmalar bulunuyor ve birbirine yakın olmayan şehirler arasında altyapıyla ilgili anlaşmalar yapılıyor. Böylelikle mesafe olarak birbirine yakın olmayan şehirler aynı afetten etkilenmeyeceği için herhangi bir afet ya da felaket durumunda nereye altyapı imkânı ve iş gücü sağlayacağını şimdiden biliyor.

Ülkede mart ayında 9 büyüklüğünde bir deprem ve bin yılda görülebilecek boyutta bir tsunami felaketi yaşanmasına rağmen, bugün geçici barınak ve sığınaklarda yaşayanların sayısı hayli az.. Yetkililer, felaketin en yoğun hissedildiği bölgede 2,3 milyon kişinin yaşadığını ve afetin ardından 1200 sığınağa 320 bin kişinin yerleştirildiğini anlattı.  Depremden bir ay sonra, yani 15 Nisan'da kullanılan sığınak sayısı 600'e, buralarda barınan afetzede sayısı da 70 bine kadar düşmüş. 

Sığınaklarda ilk anda böyle yüksek nüfusun barınmasının sebebi, ilk etapta elektrik, gaz, su gibi temel ihtiyaçların kesilmesinden kaynaklanıyor. Bir hafta içinde bölgeye elektrik gelmesinin ardından insanların çoğu evlerine geri dönmüş.              

Japonya’dan Gelen Mektup ve Galatasaray Liseli Arkadaşımız Necmi Dayday

Necmi Dayday isimli bir Galatasaray Liseli kardeşimizin mektubunun son paragrafını ve altındaki mektubu neden sizlerle paylaşmak istiyorum. Mektupta anlatılan, Japonların vakur duruşu bana, birkaç yıl önceki "İstanbul Seli" sırasında yapılan. Bizler için büyük bir zül olarak hissettiğim yağma olaylarını hatırlattı. Bir kere daha kahroldum! Dünyanın en vakur, sabırlı ve güvenilir insanlarının büyük çoğunlukta olduğu Türkiye’mizi, yıllar içinde yavaş yavaş düştüğü bu kabul edilemez durumdan en kısa zamanda kurtarmak, başta eğitimcilerimiz, bilim adamlarımız olmak üzere tüm aydınlarımızın en öncelikli görevi olduğuna inanıyorum diyordu Necmi Dayday. Bu da benim aklıma Elazığ da deprem öncesi aylık kirası 700 TL olan ev için, depremzedelerden 1500 ila 2000 TL arası aylık kira talep edildiğine ilişkin iki gün önce okuduğum haberi getirdi.

Ve de sonra Japonların deprem sonrası çalışabilir durumdaki marketlerde tek sıra olmaları ve de başkalarının da ihtiyaçlarını sağlayabilmeleri için hayli kısıntılı alış veriş yaptıklarını düşündüm.

Çeviri: Sebnem KESAF, MSc, Kumamoto University, Graduate School of Science and Technology ,Department of Biological Sciences, 2-39-1 Kurokami, Kumamoto, 860-8555 JAPAN ( Tercüme metin aynen aktarılmaktadır)

“Sengai'de olup bitenler daha çok gerçek üstü gibi. Ama bana çok yardımcı olan arkadaşlarım olduğu için şanslı hissediyorum kendimi. Artık salaş kulübem adına bile yakışmadığından, bir arkadaşımın yanında kalıyorum. Su, yiyecek, ısıtıcı gibi tedarikleri paylaşıyoruz birlikte. Bir odada sırayla yatıyoruz, mum ışığında yemek yiyoruz, hikâyelerimizi paylaşarak.

Gün içinde evlerdeki dağınıklıkları toplayabilmek için yardım ediyoruz birbirimize. İnsanlar arabalarında oturuyor, navigasyon ekranlarından haberleri izliyor, ya da bir kaynak açıldığında, içme suyu alabilmek için sıraya giriyorlar. Eğer birinin evinde musluktan su akarsa, hemen bir işaret koyuyor, diğerleri de kovalarını doldurabilsinler diye.

O kadar şaşırtıcı ki; benim bulunduğum yerde ne bir yağmalama oldu ne de sıralarda itiş kakış. İnsanlar ön kapılarını açık bırakıyorlar, çünkü bir deprem durumunda daha güvenli. İnsanlar sürekli, "Ah, tıpkı herkesin birbiriyle yardımlaştığı eski günlerdeki gibi..." diyorlar.

Sarsıntılar sürüyor. Dün gece her 15 dakikada bir sallandık. Sürekli sirenler çalıyor, sık sık helikopterler geçiyor başımızın üzerinden. Dün gece birkaç saatliğine su verildi evlerimize, şimdi ise yarım gün veriliyor. Elektrik bu öğleden sonra geldi. Gaz hala yok. Ama bunlar bölgelere bağlı. Bazılarının böyle şeyleri var, bazılarının yok. Günlerdir kimse yıkanmadı. Kendimizi pis hissediyoruz ama, şimdi bizim için daha önemli şeyler var. Gereksiz durumlardan kurtulmayı seviyorum. Tümüyle içgüdü, sezgi, şefkat düzeyinde yaşamak, sadece benim için değil, tüm grup için, hayatta kalmak adına gerekli şeyler için yaşamak.

Tuhaf paralel evrenler yaşanıyor. Bazı yerlerde evler viran olmuş, bazı evlerde, çamaşırlar kuruyor güneşin altında. İnsanlar su ve yiyecek için sıraya giriyorlar, ama birkaç kişi de köpeğini gezdiriyor. Hepsi aynı anda olmakta.

Beklenmedik güzelliklerden biri de, gecelerdeki sessizlik. Hiç araba yok. Sokaklar bomboş. Gecenin cennetine yıldızlar saçılmış. Genellikle bir iki tane görürdüm ama şimdi tüm gökyüzü yıldızla dolu. Sendai'nin dağları sık, aralıksız. Ve soğuk havada gökyüzüne düşen siluetini görüyoruz ihtişamla.

Ve Japonlar kendileri, harikalar. Her gün kulübeme geliyorum kontrol etmeye, şimdi de elektrik olduğundan bu e-maili yollamak için geldim, girişte benim için bırakılmış su ve yiyecek buldum. Kimin getirdiğiyle ilgili bir fikrim yok, ama orada duruyor. Yeşil şapkalı yaşlı adamlar kapı kapı dolaşıp, herkesin nasıl olduğunu kontrol ediyor. İnsanlar hiç tanımadıklarına yardıma ihtiyaçları olup olmadığını soruyor. Korkuya dair hiçbir işaret görmüyorum. Boyun eğme evet, ama korku ya da panik, hayır.

Bize artçı şoklar geleceğini söylediler, hatta bir ay daha büyük sallantılar... Sürekli sarsıntı, titreme, çalkantı hissediyoruz. Ben Sendai'nin biraz daha yüksek bir bölümünde yaşadığımdan şanslı hissediyorum kendimi, burası diğer yerlerden biraz daha sağlam. Burası diğer bölgelerden bir derece daha iyi.  Dün gece arkadaşımın kocası banliyöden geldi, yiyecek ve su getirdi. Bir kez daha kutsanmış olduk.

Bir şekilde, tam şu andaki doğrudan deneyimimden anlıyorum ki; tüm dünyada, gerçekten muazzam bir kozmik evrim yaşanıyor tam şu anda. Bir şekilde, Japonya'da olanları deneyimlerken, kalbimin gittikçe büyüdüğünü, genişlediğini hissediyorum. Kardeşim, tüm olanlar karşısında kendimi küçülmüş hissedip hissetmediğimi sordu, Hayır. Daha çok; kendimden çok daha büyük olan bir şeyin parçası gibi hissediyorum kendimi.

İlginiz ve sevginiz için tekrar teşekkür ederim.”

Depremin zamanı değil, etkisi belli. Gördük ki artık sallanacak vaktimiz yok

Yorumlar Tüm Yorumlar (14)

Üstad ~ 4 yıl önce
Deprem,çığ,uçak,tren,trafik kazaları,şiddet,suç bitmek bilmiyor ama önlem alması gerekenler,sorumsuz sorumlular ya fıtrat diyor ya da kader millet de durumu kuzu kuzu kabulleniyor. Dünya’nın birçok yerinde kar,fırtına,kaza,deprem var ama bizdeki kadar çok ve trajik olmuyor. Deprem kader tamam da çürük malzeme kullanılarak yapılan binanın çökmesi ,kontrol etmesi,denetlemesi gereken devletin görevini layıkıyle yapmaması,kanunlar koyup,uygulamaması,kurumlara vasıfsız,bilgisiz,tecrübesiz torpilli yandaşları doldurması,yönetici,karar alıcı,verici yapması kader mi? Ya da insanların kiraları,ev inşa masraflarını arttırarak fırsatçılık yapmaları ve devletin buna da seyirci kalması? Yıllardır bu ülkede bilhassa küçük şehirlerde öğrenci ve askerler yolunacak kaz görülmüştür,iktidar olarak kim,hangi önlemi aldı veya caydırıcı kanun koydu? Hiçbiri. İnsanımız çok kötü,demek ki eskiden de böyleymişiz,yoksa bir anda hiçbir toplum bu kadar kötüleşemez. Biz Japonların çeyreği olamayız. Depremden sonra millet anayolda arabalarıyla gidiyor emniyet şeridinde bir tane araç yok ya bizde? Yemek dağıtılıyor,herkes adam gibi sırasında,çıt yok,bizde de resmen yemek almak için savaş var. Mevcut iktidar 18 yıldır başta ama hala adam gibi eğitime zerre önem vermiyor,kutsal değerlerle insanları kandırmaya devam ediyor. Bir de deprem olunca iletişimin kesilmesi önlenemiyor. Bir de atıp tutuyorlar,teknolojik olarak şöyle büyüdük vs diye. İletişim olmazsa kimin,nerede olduğuna,neye ihtiyacı var ,ne olmuş kim nasıl bilecek? Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm oldu ama millet yine aynı kafaya oy verdi,durdu. Özellikle İstanbul'da acilen yıkılıp,yapılması gereken onbinlerce bina var ama hala tık yok. Biri de o kadar inşaat olursa zaten inşaat malzemelerinin çoğu ithal,iyice kıtlık olur,döviz,masraflar artar vs diyor iyi de bunun sorumlusu biz miyiz? Trajikomik bir ülkede yaşıyoruz,Allah hayır etsin.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Guzel yazi ~ 4 yıl önce
Istanbulda bircok kisi mezarlarinda oturuyor farkinda degiller

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Güzel yazı'ya ~ 4 yıl önce
Farkındalar da yapabilecekleri ne var? İlave 2 kat inşa hakkı vermeden kentsel dönüşüm olsa dünya para, kredi çekseler geri ödemeleri mümkün değil. Sen herhalde herkesi zengin sanıyorsun.
Ahmed ~ 4 yıl önce
Burada yazı yazanlar, yorum yapanlar, sizlerin zemininiz sağlammı? Yazdıklarınızı yaptınızmı?ailenizde yapabildimi? Dünyayı asıp kesmeyin, Nereden geldiğinize bakın, hatalarınızıda yazın, hala bu satırlarda hatalarını yazanları göremedik, Fabrikadan üretilmiş gibide konuşup, yazılmasın, İnsansın insan, İnsanız insan, Değerleri unutmayalım.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Ahmed yazana ~ 4 yıl önce
Yazdıklarınızı yaptınız mı,zemininiz sağlam mı,aileniz yaptı mı falan diyorsun da neyi,nasıl yapalım, devlet binanız eski 50 yıllık,yıkılıp yapılması lazım diyor müteahhit daire başı 350 bin tl alırım diyor,devlet de sana düşük faizli kredi veririm diyor ama o paranın aylık ödemesinin ailenin gelirinden fazla olduğunu ya unutuyor ya umursamıyor! İnsanız doğru ve abuk sabuk ahkam keseceğine bunları git iktidara ve gözü aç müteahhitlere söyle olur mu?
Türk Pilotu ~ 4 yıl önce
Bizim sorunumuz inşaatta kullanılan deniz kumu değil. Bizim sorunumuz,kafası deniz kumu ile dolu boş beleş insanların kontrolsüz hareketleri. adam bina yapıyor diyeli, yapı kontrol uzmanı nerede? O kaçırdı diyelim, expertiz nerede? O kaçırdı diyelim, Belediye kontrolleri nerede? O kaçırdı diyelim, Sigortacılar nerede? O kaçırdı diyelim ev sahipleri, binada çalışan ustalar nerede? Oda kaçırdı diyelim, Hukuk nerede? Herkes bilirken bu kadar boş kafalara sahip insanlar bununla yaşamaya mahkum.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP TÜRK PİLOTU ~ 4 yıl önce
ÜZGÜNÜM.MAALESEF HAKLISINIZ.
CVP AHMET ~ 4 yıl önce
AHMET BEY, BU YAZIDA DÜNYAYI ASIP KESEN YOK. YORUMUNUZU ANLAMADIM. BAHSETTİĞİNİZ KONULARLA DEPREMİN NASIL BİR İLİNTİSİ VAR? İNSANİ DEĞERLERİ KİM UNUTUYOR?
Kaptan ~ 4 yıl önce
Ülkeyi yönetmeyi beceremeyenlerden biri olasaydım şöyle derdim; “Deprem bir lütuftur. Kader bu ne yapalım!” Neredeyse bu ifadeye yakın cümleler sarfedenler oldu. Arkaş 20 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz; ekonomiyi çökerttiniz, eğitimi hallaç pamuğuna döndürdünüz, siyaseti ne hale getirdiğiniz ortada etik yok oldu, liyakatı öldürdünüz, ayrımcılığın dünyada eşi benzeri olmayan şeklini deruhte ettiniz vs. vs... Oysa sadece fay hattını o her türlü hileyi gören gözlerinizle görebilseydiniz, oraları güçlendirseydiniz, Elaziğ’da tek bir vatandaşımız, kardeşimiz ölmezdi. Ölenler keşke sizin akrabalarınız olsaydı, belki bundan sonra önlem alırdınız (çünkü yine tebirli olmayacksınız), ama yine unutulacak, yine unutulacak, yine unutulacak. Toplanan paralar sadece Elaziğ’da mağdur olanlara harcanacak ve sonrası değişmeyecek. Bunu yazın bir yere! İstanbulda deprem oldu bir anda emlak piyasası sessizliğe büründü. Aradan bir yıl geçti emlakçılar coştu. Halkımız unuttu gitti. Halk ne ise siyaset de o dur. Allah korusun İstanbul’da bir deprem olsa, Yeşiköy, Avcılar, Beylikdüzü ve bir çok ilçe çökecek. Özellikle eski binalar gerçi yenilerinin de ne olduğu meçhul. Erzincan’da market sahibi biri bugün inşata sektörüne hükmediyor. Kendi hileli olan birinin TORUNLAR’ı ne olur siz değerlendirin. İnsanda vicdan olacak, siyasi biri destek verdi diye hileli işe Allah’tan korkarak girmeyeceksin. Bugün asıl sorun olan bu işten böylece siyrilirsak geleceğimizi kurtaracağız. Minnet etmeyeceksin! Aç kalsan bile. O kayıranı beslemeyeceksin. Kendi inininde beslenemeyince geberip gidecek. Dirayet, asalet, basiretli, insan olmak budur işte. Yoksa çok depremler olacak çok canlar yanacak. Japon’la kendimizi kıyaslayamayız, bu cüce ile dev işi olur. Bu arada en büyük depremi havada bizler yaşıyoruz. Öyle türbülanslar oluyor ki 9 şiddetinde deprem neymiş. Biraz fazla dokundurdum, bu yazıyı yayınlamakta endişe duyabilirsin. Olsun hiç yoktan okumuş olursun. Güzel bir konuya temas etmişsin. Ellerinden öper saygılarımı sunarım.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
KAPTAN ~ 4 yıl önce
SİYASET MALUM DA BİZLER DE İNSANLAR, BİR TAKIM DUYGULARIMIZI YİTİRMİŞİZ.GAZETELERDE OKUDUM. ELAZIĞ'DA 700 tl AYLIK KİRASI OLAN EVLERİN KİRASI 1500-2000 TL' NA ÇIKMIŞ. BEN JAPONLARLA KENDİMİZİ KIYASLAMIYORUM. ONLARI ÖRNEK ALALIM DİYORUM. EVET, ARTIK SALLANACAK VAKTİMİZİN OLMADIĞI MEYDANDA. SİZE GÜVENLİ UÇUŞLAR DİLİYOR SAYGILAR SUNUYORUM.
Sn Çetin bey ~ 4 yıl önce
Haberde resmi olan kişi deprem konusunda çalışma yapıyoruz diyor,18 yıldır baştasınız daha yeni mi yapıyorsunuz? Mazallah deprem olursa ve onbinlerce insanımız ölürse Türkiye ekonomik olarak çöker ve bu da iyice bitmemiz anlamına gelmez mi? Yalova'daki depremde bir tek emlakçı hapis yattı binaları yapanlara dokunulmadı,tek suçlu o muydu? 20 yılda onca vergi toplandı,iktidardan biri çıktı o parayla yol yaptık aynı partiden başkası da yol vs için vatandaşın cebinden tek kuruş çıkmadı dedi,peki kime inanalım ya da inanalım mı? Eski yapılara 7 kat inşa izni vermek için ne bekliyorsunuz? Felaket olmasını mı? Şu an 6 kata izin çıkmak üzere ki onda bile vatandaşlar gözü doymaz,aç müteahhitlere ciddi paralar ödemek zorundalar. Neden 18 yılda iktidarlar, deprem kuşağında olan şehirlerin kritik ilçelerindeki binalarda araştırma yapmadı? Yeni yapılan binalar için de tv'lerde birçok uzman çok güvenli değiller deniyor,neden adam gibi denetleme yapılmıyor? Bu ülkede en ucuz şey insan mı?İnsan kalitemiz geçmişten günümüze çok kötü,eskiden büyük şehirlerde nüfus azdı ,işsizlik ve terör iç göçe sebep oldu, oralar da onlarla ve son olarak da suriyelier,afganlar,kazaklar vs ile dolup taşınca herşey çığrından çıktı. Deprem vakti yağma yapanlar,binaları deniz kumu,eksik veya çürük demirle inşa edenler,tıkalı yolda ambulansın peşine takılanlar,taciz,tecavüzler,bilumum suç ne arasan hepsi bizde bolca mevcut.Bunun sorumlusu da koltuk ve iktidar için insanını cahil bıraktıran,gerçek ve doğru eğitime,insanına değer vermeyen,kindar ve dindar nesil yetiştirmek isteyen,küçük yaşta evlilikler yasaklandı diye deprem oluyor diyenlere profesör ünvanları veren,adam gibi caydırıcı,ağır cezaların olduğu kanunlar koyup,uygulamayan,adaleti yok eden devlettir başkası değil. Japonya'da Allah diye bir kavram yok,20 milyondan fazla Tanrı var,herşeyleri insanlık üstüne,bilim,eğitim,adalet,insana değer ve saygı en önemli şeyler,biz de güya Türk ve müslümanız diye kasılmaktan bir hal oluyoruz ama ne insanlığımız var ne vicdanımız ne eğitimimiz ne adaletimiz ne saygımız ne de sorumluluğumuz maalesef. Saygılarımla.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP SN. ÇETİN ~ 4 yıl önce
KEŞKE YAZDIKLARIN ÇOĞU DOĞRU DEĞİL, GERİ KALANLARDA KISA BİR SÜREDE TOPARLANIR DİYEBİLSEM.MAALESEF Kİ TÜMÜNDE HAKLISIN.
Bülent ~ 4 yıl önce
Abi bakıyorumda kimse den ses çıkmamış..Faydalı bilgiler ilgi çekmiyor herhalde Kalemine sağlık abi....

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP BÜLENT ~ 4 yıl önce
HAKLISIN ŞUNU DA GÖZE ALMAK GEREK.SES ÇIKARTACAK, İTİRAZ VE TENKİT EDECEK BİR KONU DA YOK SATIRLARDA,BİZE HAYLİ YABANCI OLAN TERİMLER VAR .AHLAK, KÜLTÜR VB.. HERKES ÖZELLİKLE SAHİP OLMAYANLARIN BUNLARI ANLAMASI ZOR.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000