Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun Atatürk Havalimanı ile ilgili yaptığı son açıklamadan şunu anladım ki, Atatürk Havalimanı'nın yolcu uçuşlarına kapatılmasından sonra lime lime edilmesi safhasına geçilmiş...
70 yıllık havalimanını, "Atatürk Havalimanı hikayesi kapandı, gitti" sözleriyle basite indirgemek, en hafif tabirle Atatürk Havalimanı'na yapılan ayıptır.
Atatürk Havalimanı'nın yetersiz olduğu fikrine katılıyordum.
Eğer büyütülemeyecek gibiyse, konumundan bağımsız olarak yeni bir havalimanı ihtiyacı olduğu konusundaki görüşlerin de destekçisiydim...
Hatta, bugün İstanbul Havalimanı'na yönelik eleştirilerin bir çoğuna da karşıyım...
Milyarlarca euro yatırım ile ortaya çıkan İstanbul Havalimanı'nı bu saatten sonra, konumundan yola çıkarak eleştirmek ve tabiri caizse "tu kaka" ilan etmek bana doğru da gelmiyor. Şu andan itibaren yapılması gereken, İstanbul Havalimanı'ndan en yüksek verimin alınması için el birliği ile çaba sarfetmek...
İstanbul Havalimanı konusundaki fikirlerim bu şekilde...
Asla karşı değilim. İhtiyaç vardı ve yapıldı. Yeri ile ilgili eleştirilerin bugün hiçbir faydası olmadığını da biliyorum. Dolayısıyla bugünkü tartışmaların havanda su dövmekten öte geçmeyeceğini düşünüyorum.
Fakat bu demek değil ki, "Yeni bir havalimanımız var ve artık Atatürk Havalimanı'nı yok edebiliriz!"
Bu anlayış, Sabiha Gökçen Havalimanı' na bırakın ikinci pisti yapmayı faal olan pisti devre dışı bırakmayı bile getirecek kadar tehlikeli bir gözü karalıktır!
Ukrayna-Rusya savaşında Rusların öncelikle hedeflerinin havalimanları olması canlı örnek olarak önümüzde dururken, son derece kritik bir noktada, stratejik öneme sahip bir havalimanını barış ortamında, kendi ellerinizle yok etmenin ancak bir gafletle ifade edilebileceği de açık...
Tam kapasite olarak faal tutmak hava sahalarından dolayı mümkün olmayabilir ancak tek başına bu, "iki pistin ortasına hastane yapılması" sonucunu doğurmamalı değil mi?
Türkiye'de son 20 yılda çok sayıda atıl havalimanı işler hale getirildi. Onların da bir çoğu, bir dönem "Artık kullanılamaz" denilerek pistinde fındık kurutulan havalimanları idi. Ama gün geldi, o havalimanlarına ve pistlere de ihtiyaç duyuldu ve küçük bir yatırım maliyeti ile üstelik davullu zurnalı bol propagandalı açılış törenleriyle hepsi işler hale getirildi.
Ancak tarihin hiçbir döneminde, herhangi bir havalimanına, üstelik bu ölçekte bir havalimanına, Atatürk Havalimanı'na yapılanların zerresi bile yapılmadı...
Bakan Karaismailoğlu'nun, son açıklamasındaki jest ve mimiklerinden şunu anlıyorum ki, artık konu Atatürk Havalimanı'nın fiziki, ekonomik ya da stratejik boyutunun çok ötesine geçmiş... Açıklama sırasındaki yüz ifadesi, bilinçaltındaki başka düşüncelerin, en yalın ve anlaşılır haliyle dışa vurması gibi... Atatürk Havalimanı'nın devre dışı bırakılmasından öte, lime lime edilme aşamasına geçildiğini marifet sayan bir üsttenci ve alaycı bakıştı Karaismailoğlu'nun müstehzi gülüşünün arkasındaki yüz ifadesi...
Bir zamanlar Atatürk Havalimanı'ndaki rakamlar üzerinden siyasi propaganda yapanların bugün Atatürk Havalimanı'nı tamamen yok etmeye ant içmiş gibi hareket etmesi, bir Türk vatandaşı olarak bana, Atatürk Havalimanı'nın salt uçuşlara kapatılmasından çok daha rahatsız edici geliyor.
Maddi karşılığını geçtim, maneviyatına saygının da ötesine geçilmiş artık...
Elbette ben bu saatten sonra Atatürk Havalimanı'nın tekrar uçuşlara açık hale getirilebileceğini düşünmüyorum. İstanbul Havalimanı'nın geleceğinin Atatürk Havalimanı'ndan daha açık olduğunu da görebiliyorum. Ancak bu demek değil ki, Atatürk Havalimanı'nı kırıp dökelim, pistine hastane yapalım, millet bahçesi yapalım... Bu mudur Atatürk Havalimanı'nın hakettiği?
Kaldı ki, halen orada milyonlarca dolarlık genel havacılık yatırımları var. Hava taksi şirketlerinin, her biri birkaç milyon dolar değerinde hangarları var.
Sanıyorum şu anda 24 tane hangar mevcut. Birkaç tanesi de, hala ihale edilerek satılıyor ve yeni hangar inşa edilmesine müsade ediliyor.
En önemlisi Türk Hava Yolları Teknik A.Ş'nin o bölgede koskoca hangarı ve milyonlarca dolarlık yatırımı var.
Pistlere millet bahçesi yapıldığında buradaki hangarlar ve içerisindeki teknik ekipmanlar ne olacak? Aynı hizmeti verebilecek muadil bir bakım merkezin var mı ki, bunu safdışı bırakabiliyorsunuz?
Bir de, işin en trajik yanı, genel havacılık apronunun olduğu bölgeyi de kapsayan yere millet bahçesi yapılması için ihale yapıldığını genel havacılık apronunda hangarı bulunan şirketlerin Bakan Karaismailoğlu'nun açıklamalarından öğrenmiş olmaları...
Hala inşaatı devam eden hangarlar varken, onlara bilgi verme gereği bile duymadan, " Biz buraya millet bahçesi yapıyoruz, ihalesini de yaptık" ne demektir?
Ne olacak o kadar hangar yatırımı? Nereye gidecekler, nasıl gidecekler? Birçok şirket o hangarları söküp başka yere taşıyacak maddi güce sahip değil... Kısa pist tarafına mı gidecekler, İstanbul Havalimanı'na mı taşınacaklar o bile belli değil...
Bizim her işimiz böyle plansız olmak zorunda mı gerçekten?
Facebook Yorum