28 Ağustos günü, UTED’in yıllardır aralıksız olarak verdiği, gelenekselleşmiş iftar şölenlerinden birine katıldım. UTED’de başkanlık yaptığım dönemlerde başlattığımız bu geleneği, yeni yönetimin de aynen ve daha da katılımlı olarak uygulamasından son derece etkilendim, sevindim.
İkinci şölen 3 Eylül 2009 günü yine Kasaba Restaurant’ta verilecek.
Asıl konuya girmeden önce, eşini başka bir yerde göremediğim bir uygulamayı sizlerin bilgisine sunmak istiyorum:
UTED bu iftar şölenlerinde; emekli olmuş, ülkenin her tarafına dağılmış emekli üyeleriyle birlikte genç nesli, aynı masalarda buluşturmaya devam ediyor. 1975 yılında THY’ye girdiğim halde, benim bile tanıyamadığım, bazılarının yaşları 90’a yaklaşmış sayıları yüze yakın emekli teknisyeni, oturdukları kent neresi olursa olsun oraya kadar getirebilen ve yeni nesil ile aynı masaları paylaştıran başka bir sivil toplum örgütü var mıdır? Doğrusu merak ediyorum.
3 hatta 4 nesil’in bir araya geldiği bu iftar yemeklerinde, masalardaki sohbetin güzelliğini sanırım anlatmaya gerek bile yok. Bu yemeklerde genç teknisyenler; kendilerinden önceki kuşakları, onların çalışmalarını, deneyimlerini, birikimlerini sohbet ortamında canlı olarak duymak fırsatı yakalamış oluyorlar, böylece kurumsal kimlik pekişmiş oluyor.
Bu iftar yemeğinde de, her zaman olduğu gibi, oturduğum masaya kadar gelerek hatırımı sormak isteyen meslektaşlarımın akınına uğradım. Ayrıca, Maliye Bakanlığımız tarafından yasalara uygun olduğu halde kendilerine ödenmeyen alacaklarını tahsil etmeye önayak olmuş olmam nedeniyle, teşekkürlerini yineleyenlerin çoğunlukla çevremi sarması, bu dernekte yaptıklarımızla ve şimdi yapılanlarla yeniden gurur duymama neden oldu. Allah her toplum liderine iktidar döneminden sonrada bu görüntüyü nasip etsin.
Cuma günkü iftar yemeğinde görüştüğüm birçok genç arkadaştan Teknik A.Ş’de yaşanan yeni gelişmelerden çok rahatsız oldukları izlenimini edindim. Örneğin; ilk altı ayda % 6 zam yapan Teknik A.Ş, bu rakamı, çalışanların vardiya sisteminde yaptığı değişikliklerle; uçuşa katılan revizyon teknisyenlerinin uçuşlarını keserek ve onların C/S olmalarına karşın aldıkları ek ödemeleri kaldırarak, değil % 6’yı çıkarmak, kara bile geçmiş görünmektedir. Bu arada hat bakım ve revizyon bölümlerindeki farklı uygulamaların iş barışını bozacağı verim düşürmeye neden olacağını belirtmeye gerek bile yok.
Bu aralar Teknik A.Ş’de, aynı THY’de olduğu gibi, ileriye dönük beklenti planlamalarının yanlışlığından kaynaklandığını defalarca belirttiğim, komik uygulamalar yaşanıyor. 63 yaşında emekli ettiği pilotları, yönetmelik değiştirerek 65 yaşına çıkartmak zorunda kalan THY’nin son numarası,46 yaşındaki teknisyenlerini emekli ederken, 1946 doğumlu teknisyen ağabeylerimizin ikisine iş başı yaptırmak üzere olması(!)
Cuma günkü iftar yemeğinde masalarda yaşanan esprilerin ana temasını bu konu oluşturdu. Bu arada Teknik A.Ş yönetimine bir müjdem olacak; Cumhuriyetimizin kuruluş tarihiyle aynı sene doğan 1923 doğumlu Ahmet Unutulmaz ağabeyimizi de aman ha unutmayalım. Kendisinin lisans numarası 2 imiş, ancak 1 numaralı lisans sahibi ağabeyimiz öldüğünden, “Artık, 1 numara benim!” diyor. Sağlıklı ve dinç görünümlü bir ağabeyimiz.
Sanırım iş teklifi bekliyor. Unutulmaz ağabeyimizin, unutulmamasını rica ediyorum.
**********************
Gelelim bugünümüze ve çalışma hayatımızın her geçen gün eskisini aratırcasına gittikçe zorlanan koşullarına ve getirdiklerine…
Sektörümüzdeki çalışma hayatında sendikalı ve sendikasız çalışan binlerce işçi var. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, sendikal haklar şüphesiz olmazsa olmaz’ların başında gelir. Ancak, bu hakları kullanan sendikalar ve hakların kullandırılmasında muhatap olan işverenler, bilerek veya bilmeyerek karşılıklı birçok yanlışlar yapmaktadırlar.
İşverenler ve Sendikalar hakkında bu sitede daha önce çok yazı yazdığımdan, konuyu bir kez daha burada açmayı ve irdelemeyi uygun görmemekle birlikte, son yaşanan işkolu tespit davalarında gerek Teknik A.Ş’nin gerekse ISG’nin hatalı olduğunu yinelemekte yarar var.
Mahkeme kanalıyla yapılan bu başvurular doğaldır ki bilirkişi marifetiyle izlenmektedir. Hiçbir bilirkişi işyeri tespit davasındaki inceleme aşamasında, bu iki işyerimizin havacılık dalı olması dışında karar veremez. Mahkemenin de, bilirkişinin vereceği raporu göz önüne almadan karar vermesi çok zor olacağından, Teknik A.Ş’deki bilirkişi raporunun da kaybeden Teknik A.Ş gibi ISG’ için de bilirkişi raporunun Hava-İş lehine çıkacağını düşünüyorum. Tabii ki son kararı mahkeme verecektir. Doğal olarak, mahkeme kararı nasıl çıkarsa çıksın bu davalar üst mahkemeye gitme durumunda… Buna karşın, ben bu davaları sendikanın kazanacağını düşünüyorum.
Ancak; bu davayı Teknik A.Ş yitirse bile, THY ile Teknik A.Ş’nin toplu iş sözleşmesi gibi başlama ve bitiş tarihleri farklı zamanlara yayılacağından, işveren tarafından istenen başarı sağlanmış görünüyor. Kısaca, olası bir grevde; THY ile Teknik A.Ş çalışanlarının bir araya gelerek birlikte mücadeleleri engellenmiş oldu! Böylece, işçilerin üretimden gelen ve işverene karşı kullanabildikleri birlikte davranma, karşı güç olmaları, çok demokratik(!) bir şekilde önlenmiş oldu…
Aslına bakacak olursak, Sendikaların kaos ortamlarından beslenmekte olduğunu gözlemleyebiliriz. İşverenin mükemmel olduğu, hak ve adalet kavramlarının iyice yerleştiği, insanca ücretin ve çalışma koşullarının oluştuğu bir işletmede, sendika iş yapamaz. Sendika, her çalışan için son derece önemlidir. Ancak, bazı kişiler sendikacılığa karşı olmakla, (kötü) sendika yönetimine karşı olmayı karıştırıyorlar.
Sendika yönetiminin başarısızlığı ile ilgili yazdığım yazılara, bazı okurlar sendika düşmanlığı olarak bakarak sapla samanı karıştırmaktadırlar.
İşverenler ise, senelerin sendikacılarına, bunu adeta meslek haline getirmiş profesyonel kadrolara karşı mücadele ederken son derece acemi davranıyor ve adeta sendika yönetimlerinin kaos ortamlarından hoşlandığını unutup, ekmeklerine istemeden de olsa yağ sürmeye devam ediyorlar. Yani; yaptıkları anlamsız ve amatör girişimlerle, tam ölmüşlerken, tekrar diriltmede üstlerine yok.
Oysaki sendika yönetimleri her zaman haklı değillerdir. Bazen seçim stratejileri gereği, tribüne oynamak adına karşılığını alamayacaklarını bile, bile anormal isteklerde bulundukları da bir gerçektir.
Burada önemli olan sendika yönetiminin ne istediği değil, işçinin gerçekteki beklentisini işveren olarak bilebilmekten geçiyor. Siz, -işçiye sorduk “Allaha Şükür, bundan iyisi can sağlığı efendim” lafına inanır da işçi bizden yana der ve üstünde durmadan geçerseniz, maçı peşinen verirsiniz. Maalesef birçok yönetici, işyerlerinde kullanılan alet, edevat kadar işçisini dolayısıyla insanı tanımıyor.
Son yıllarda çalışma yaşamımızda gerçekleşen olaylara baktığımızda, işçiler arasında korkunç bir yalnızlık, umutsuzluk ve korkunun hüküm sürdüğü görülmektedir.
Sen; işçini yasal süreç dışına çıkarak fazla çalıştırır bir de fazla mesai ücretini,vermezsen
Sen; bir kınama, uyarı veya ücret kesimi cezası vermeden, üstelik eğitmediğin ve hata yapılan işlemle ilgili yönetmeliğini, önce değil, işçiyi bu hata nedeniyle attıktan sonra yazdığın bir görevde, o personelinin özverisine karşın istemeyerek gelişen ve çalışan insanın hata yapma olasılığı gerçeğini önemsemeden, anında 5 senelik personelini direk olarak kapı dışına atarsan,
Sen; çalışanının zamanında aldığı hakları “bundan sonra böyle” “ben ne dersem o olacak” mantığı ile kaldırırsan, zamanında sendikal hak olarak aldığı mazeret izinlerini mazereti olduğu zaman kullandırtmazsan,
Sendikanın önemini çalışanlarına bir kez daha anımsatmış olur, o işletmede sendika varsa güçlenmesine, yoksa gelmesine davet çıkarmış olursun. Bu da çok doğal bir gelişmedir ve sen nasıl kendi çıkarların açısından işçiyi maksimumda çalıştırmak istiyorsan, onlar da haklarını almak, senin antidemokratik davranışlarına karşı kendilerini savunmak için örgütleneceklerdir.
Sonra anlaşmazlık aşaması grev durumuna geldiğinde, ortaya konan sandıktan çıkan sonucun, yaptıklarının karşılığı olarak sana “yol, su, elektrik “ olarak geri döndüğünü görürsün!
Sonuç olarak; Mübarek Ramazan ayının hepinize hayırlı olmasını dilerken, özellikle kul hakkının yenmesinin en büyük günahlardan biri olduğunu, bu mübarek günlerde sektörümüzdeki tüm şirket yöneticilerine hatırlatırım.
Facebook Yorum