20 Şubat 2023, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]

Acı çekmenin ortak duygusu bütün insanları birleştirir (?): Schopenhauer



Her ne kadar aramızda içinde bulunduğumuz ortama uygun hareket etmeyen çirkin yaratıklar (insanlar) mevcut ise de yine de depremin insanlarımızı birbirine yakınlaştırdı ve de bir noktada kardeş olduğumuzu hatırlattı bizlere. Ne kadar sürer ne kadar sonra depremin yarattığı bu kaynaşma küllenir eski halimize döneriz bilmiyorum?

Arama ve kurtarma ekipleri göçmüş evlerden kazazedeleri çıkartırken “sessizlik “isteminde az mı bulundular?  Bazı insanların ısrarla en yüksek perdeden hep birlikte tekbir getirmesinin yeri miydi orası? Oysa ki dini yayınlarda tekbirin hangi durumlarda hangi şartlarda ve de ne zaman getirileceği açık bir şekilde belirtiliyor. (BKNZ: https://islamansiklopedisi.org.tr/tekbir) Bir siyasimiz, üstelik bir siyasi partinin sözcüsü bu konuda televizyonda ne söylüyor? Allah’ın adını her vesile ile anacağız vb. Size Allah’ın adını anmayın diyen yok. Biz her vesile ile anmıyor muyuz? Bir konu ancak bu kadar saptırılabilir. İnsaf. Ayıptır. Kurtarmaları takiben “Allaha şükretmek”, tekbir getirmekten daha uygun gibime geliyor. Her insanın şükrünü sessizce ifa etmesi de mümkün tabii. Sen din ile ilgili konuları bırak, haddini bil diyebilirsiniz. Ben de bir

Müslümanım ve de bu konuyu açıklayıp insanları sessizliğe davet etmesi gerekenler, o makamda oturanlar bu görevini yapmaz ise durumdan vazife çıkartan her Müslüman bu konuda fikrini söyleyebilir.

Esas konumuz insanların, insanlarımızın dayanışması birbirine yakınlaşması. Kendimize geldik demek istiyorum içimden.

Kederlerde Bütün Yüzler Birleşir Diyor Sn. Edip Cansever.

Ve de devam ediyor, Elazığ’da yaşanan deprem sonrasında bir vatandaşımız şöyle yazmış: ‘’Dün akşam çıplak ayakla sokağa fırladığımda, bu dünyada bize ait olan bir şey var mıymış yok muymuş anladım.’’ Bahsettiğim kabul işte tam olarak bu. Sahip olmakla ve zapt etmekle övündüğümüz dünya aslında bize ait değil ve aslında insan bu dünya karşısında çaresiz.

İnsanlara konuyu yaşayanlara, mağdurlara, bu felaketi yaşamış olmaları ve etkilerini halen yaşıyor olmaları nedeni ile her şeyin doğrusunu bilenlere hitap ederken neden hakikat dışı beyanlarda bulunurlar anlamıyorum. Bir Sn. Bakanımız deprem yöresinde talan ve hırsızlığa hiç rastlamadım, talan yok ama yalan var derken tüm televizyonlar ekranın altında kayan bant duyurusu ile hırsızlık ve talan nedeni ile (X) kadar insanın göz altına alındığını ve bunların (Y) adedinin tutuklandığı haberini geçiyordu. Bunlara gerek var mı?

Acı bizi savunmasız kılar ve diğer insanlara ihtiyacımızı arttırır. Bu anlarda kendisine uzanacak elin, ‘korkma, geçecek’ diyen bir sesin varlığına her şeyden daha fazla ihtiyaç duyar. Acıya eğer el uzatılırsa, yaşanılan acıyı beraber yaşamak teklif edilirse, kişi bu yıkım karşısında tek başına olmadığını fark eder, dünyada yalnız olmadığını anlar ve yaşamış olduğu bu talihsizlikle baş etmek için daha fazla çabalar. ‘Acı paylaşmakla azalmaz’ minvalindeki sözleri unutun gitsin, bunlar süslü söz söyleme kaygısı ile kurulmuş cümleler. İnsan acısını ancak paylaşarak, anlatarak, beraber olarak hafifletebilir. Aksi halde dünyadaki kötülük oklarının sadece gelip kendisine isabet ettiğini ve bunun büyük bir haksızlık olduğunu düşünerek acıyla ağırlaşır ve nihayetinde ruhun karanlık sularına gömülür.

Aklıma 1999 depremi geliyor. Elâzığ depremi geliyor. İzmir depremini düşünüyorum. Ev kiralarının iki günde nasıl arttığı geliyor Aklıma? Elim kilitleniyor. Neyse ki İnternette güzel bir uygulama okudum. Depremin etkilediği şehirlerimizde ev kirasını fahiş artırmak isteyen ler ALO 175 Numaralı telefona bildirilmesi halinde bahis konusu evin mühürleneceği ve bu mührün 2 sene boyunca kaldırılmayacağı ifade ediliyordu. Kanaatimce bunda bir eksiklik var. Bir de bunu yapan şerefsizler ismen ilan edilse ve o evler hep boş kalsa. Tabii ki bu hukuken hedef göstermek mi sayılır bilmiyorum. Eğer sayılırsa söylemedim farz edin.

1999 Marmara depremi bu konuda ülkemizin miladı olacaktı ya. Yaşadığımız İzmir ve Elâzığ depremlerini bir kenara mı koyalım? Şimdi de bizi 40.000 can kaybına uğratan yaşadığımız bu depremin vuku bulduğu 2023 yılını mı milat kabul edeceğiz.

Yapılan TV ortak programında, insanların SMS ile yaptıkları küçük yardımların çokluğu dikkatimi çekti. Küçüklerin kumbaralarındaki paraları bağışlaması vb. Bu arada yetkililerce benimsenmeyen (?) kişilerin bağışlarının programa kabul edilmemesi bu güzelliği gölgelemedi mi sizce?  Böylesine büyük bir acı yaşanırken insanları şu veya bu şekilde ayrıştırmak hiç yakışmadı.

Acı çekmenin ortak duygusu bütün insanları birleştirir (?): Schopenhauer

Yorumlar

çeto ~ 1 yıl önce
depremin üzüntüsü yazıları iyice okunmaz kıldı. Yine de yazı güzel.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Hayir ~ 1 yıl önce
O aciyi ceken kisileri birlestirir

Yanıtla

Kalan karakter 1000
çetin ağabey, ~ 1 yıl önce
sen olmasan bu basın çalışanlarına teşekkür eden kimse olmayacaktı. Arkadaşlar adına teşekkür ediyorum.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP ÇETİN AĞABEY ~ 1 yıl önce
ONLARDA ÇOK YORULDULAR. HALEN DE YORULUYORLAR. FARK ETMİŞ OLMANIZDAN ÖTÜRÜ MÜTEŞEKKİRİM. SAĞOLUNUZ.
Hımm ~ 1 yıl önce
Olaganüstü durumlarda bile p tepsiyi beklemeniz takdire şayan.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
cvp Hımm ~ 1 yıl önce
doğrusunu isterseniz p tepsi'yi anlamadım. Yine de tks.
Özet.. ~ 1 yıl önce
Bilgisizlik,tedbirsizlik,ihmal,denetimsizlik ve afet(mi?)

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Kurtulmaliyiz ~ 1 yıl önce
Bu ayaktakiminin bu ulkeye verdigi zarari kimse vermedi, bunlardan kurtulmaliyiz, ulkede dogru durust calisan hicbirsey kalmadi

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000