Uçağa binip Mekke’ye gitmek (misal ki, tam) 4 saat... Fakat Kâbe’nin bulunduğu şehre ineceğinden tam 4 saat önce havaalanına gel bakalım, uçakla birlikte havalanabilecek misin?
Yolcuların alınmasıyla tekerleklerin pistten koptuğu an arasındaki fark “temkin vakti” ve en azından 15-20 dakika... Ancak bir ölüm kalım meselesi veya hayatî öneme haiz bir memleket işi olacak ki, kapılardan biri son dakikada açılıp kapanacak...
*
Yirmi yaşından küçükler büyüklerine sorsun; eskiden minarelerden salâ okunurdu “oruç tutacak olanlar yemeyi kessin” diye. 15-20 dakika sonra ise sabah ezanı okunurdu; “namaz kılma vaktinin girdiği anlaşılsın” diye.
Titanik filmini izlemek için bile, filmin başlamasından 15-20 dakika önce sinema salonunun koltuklarında hazır olanlar; gemiyi, uçağı, seni götürecek vasıtayı, orucu kaçırma konusunda neden bu kadar laubaliler!
Misal: 04.30 yolcularından, uçağa 15-20 dakika önce oturan herkes havada, ama “temkin vaktine ne gerek var” saçmalığına aldananlar ise hâlâ havaalanı koltuklarında: “Ben şuna oturdum, e hadi uçsun artık!..”
Hatta çoğu da kemerlerini bağlamış, gözlerini kapatmış, kendilerini havada hayal etmekteler! Daha da acayip olan; saatler sonra gözlerini açınca karşılarında Kâbe’yi göreceklerini ummaktalar, vaahhh!.. Bazıları ise; “bana söyleyenler güvenilir kaynaklardı, valla ben karışmam mesuliyet onlarda” sayıklamasında!
Bugünkü gitti arkadaşım, bari yarınki uçağı kaçırma!
*
Hâlbuki üç şartı vardır bu işin: 1- Ne yaptığını bileceksin... 2- Temkinli (yani ölçülü, dikkatli) davranıp, havalanmadan “ÖNCE” uçağa binmiş olacaksın... 3- Piste inip kapılarını açmadan evvel uçaktan çıkmayacaksın!
Muammer ERKUL
Türkiye Gazetesi
Yorumlar Tüm Yorumlar (19)