Şeker Bayramı’nda Borusan Filarmoni Orkestrası’nın Royal Albert Hall’deki konseri için 2 günlüğüne Londra’ya gitmiştik. Dönüşte Heathrow Havaalanı’nda bavullarımız ve çantalarımız 2 ayrı kontrol noktasında X-Ray cihazından geçirilip kendimiz de kapı dedektörlerini öttürmeden geçtikten sonra, sadece İstanbul yolcularının alındığı son salona girmiştim ki 2 güvenlik görevlisi durdurdu. Üzerime saldıkları bir köpek, bilgisayar çantamla pek ilgilenmezken, el çantamı önce kokladı; sonra defalarca yaladı. (Herhalde derisini beğenmiş olmalı!)
1500 pound olsaydı...
Bu arada güvenlikçilerden biri çantamda ne kadar para olduğunu sordu. “Herhalde 200-250 pound vardır” cevabını alınca “buyurun geçin” dedi. Ama buyurup geçmedim tabii! Bu kez soru sorma sırası bendeydi...
Israrla ne aradıklarını sordum; onlar kem-küm ettikçe gazeteci olduğumu söyleyerek üsteledim. Onların beni böyle aşağılayarak arama hakları varsa, benim de nedenini öğrenme hakkım olmalıydı! Ben bastırınca, 1000 pounddan fazla nakit parayla İngiltere dışına çıkmamamız gerektiğinden başka bir şey söyleyemediler. Bu izahat bana hiç inandırıcı gelmedi. Yanımda 1500 pound var deseydim ne olacaktı?
Benden sonra bizim gruptan rastgele 3-4 kişinin daha üzerine köpeği saldıklarını gördüm. O gün kendimi çok aşağılanmış hissetmiştim, ancak İstanbul’a döndükten sonra gündelik hay huy içinde bu olayı unuttum gitti...
Viyana insana saygılı
Bu bayramda 3 günlüğüne Viyana’ya gitmiştik. Önceki akşam İstanbul’a dönerken Schwechat Havaalanı’nda Heathrow’daki kötü muamelenin tam tersi bir durumla karşılaşınca kendimi ne kadar iyi hissettiğimi anlatamam. Bu aralar sık seyahat ediyorum ve başka bir ülkede benzerine rastladığımı da sanmıyorum.
Herhangi bir cihazdan ve kontrol noktasından geçmeden check-in yaptırıp bagajlarımızı verdik. Elbette bagaja verilen her bavul, uçağa yüklenmeden önce her türlü cihazdan geçirilip kontrol ediliyordur, ama yolcuların ruhu duymuyor; X-Ray’den geçilmediği için ağır bavulları kaldırıp indirmeleri gerekmiyor...
Tamam bavullarımız hiçbir kontrolden geçmeden gitti, ama pasaport kontrolünden de geçtiğimiz halde hâlâ ne el bagajlarımızı, ne de üstümüzü-başımızı kontrol eden var! Bendeki “ne zaman bizi arayacaklar?” merakı, “bu havaalanındaki Duty Free mağazalarında acaba neler var?” merakını bile solladı. Aklım fikrim ne zaman kontrol edileceğimizde...
Yeşilköy’de de olsun
Eh, Atatürk Havalimanı’nın daha dış kapısından içeri adımımızı atar atmaz, bavullarımız ve el çantalarımızın yanı sıra ayakkabı ve kemerlerimize kadar kontrol edildikten 5-10 dakika sonra yeniden tepeden tırnağa aranmaya alışmış bir vatandaş olarak bu merakımı hoş göreceğinizi umuyorum.
Lafı uzatmayayım; Schwechat Havaalanı’nda bizi bir kez, o da sadece İstanbul yolcularının alındığı uçağa son biniş noktasında eşyalarımızın X-Ray’den, kendimizin kapı dedektörlerinden geçirilmesi suretiyle titizlikle kontrol ettiler.
Ben bu uygulamayı insana çok saygılı buldum; kendi ülkemde de benzeri bir muameleyi arzu ediyorum.
Meral Tamer / Milliyet
Yorumlar Tüm Yorumlar (5)