Atatürk Havalimanı'ndan Manzaralar (!)

Atatürk Havalimanı, tartışmasız Türkiye’nin dünyaya açılan en büyük kapısı. Yurt dışından, günde binlerce iş adamı, ünlü, sanatçı, turist yurdumuza giriyor. Yani milyonlarca kişinin Türkiye’yle ilgili ilk ve son intibaı da buradan oluyor. Yabancılar bizimle ilgili olumlu unsurları anlatırken dünya standartlarında ve belki dünyadaki birçok havalimanından iyi bir havalimanımız olduğundan söz ediyor.

Havaalanından çıktıktan sonra şehir merkezlerine giden 3 yol var. En çok kullanılan ikisi, Bakırköy sahil yolu ve E-5 otoyolu. TEM pek kullanılmayan bir güzergâh.

Şimdi gelelim eleştirilere ve önerilere: Bilhassa E-5 güzergâhının yabancılar için çok ilkel bir görünümü var. Devletimiz ve Büyükşehir Belediyesi öncelikle bu güzergâh üzerindeki evleri periyodik olarak boyatmak zorunda. Bunun için giderlerin ülke bütçesinden karşılanması veya boya parasının emlak vergisinden düşülmesi koşulu bile düşünülebilir. Ya da boya firmaları sponsor olabilir.

Havaalanının çevresindeki diz boyu otları gören yok mu? Burada çeşit çeşit çiçeğin olduğu bir peyzaj mimarisi uygulanarak hoş bir ilk ve son intiba edinilmesi sağlanabilir.

***

Şimdi gelelim geçtiğimiz cuma günü bir yakınımı karşılamak üzere gittiğimde yaşadıklarıma ve kendimi bir yabancının yerine koyarak yaptığım gözlemlere: İlk olarak, havaalanı girişindeki polis kontrolü ve kontrol şekli çok itici ve ilkel. Muhakkak ki emniyet güçlerinin orada kontrol yapmalarının bir nedeni vardır. Ancak, şüpheli bulunan araçların ve o araçlardan indirilen kişilerin daha mahrem bir şekilde ve kapalı bir alanda aranması, itici görüntüyü ortadan kaldıracaktır.

Bekleme salonunda şöyle bir olay yaşandı: Bir anda birkaç kişi birden genç bir çocuğu kolundan tuttuktan sonra aralarından birisi çocuğun yanağına 2 kez öyle bir tokat patlattı ki; abartmıyorum, 50 metre öteden sesi duyuldu. Sonradan anladığım kadarı ile orada çalışanlar arasından birisi, çocuğun hırsız olduğundan şüphelenmiş. O şüphe de elbette ki tartışılır. Ama o anda New York ve Almanya uçaklarından çıkan turistlerin yaşadığı şaşkınlığı size ifade edemem, bir çift “Türkler gerçekten vahşi” diyerek yanımdan geçti. Daha da vahimi, polisler geldi ama ciddi olarak müdahale etmediler. Tabii ki meclisinde bir milletvekiline (Kamer Genç) bir sürü vekil tarafından tekme-tokat girişilen bir ülkede vatandaşın da böyle davranmayı kendisine hak bulması doğal gözükebilir. Sonra da üniversitede birileri silah çeker, iş senin benim çocuğuma kurşun sıkmaya kadar varır... İşte yabancıların kafasına bu manzaralar kazınıyor...

Taksi durağına doğru yöneliyorum, adamın birisi hak-tuu, tükürüyor. Yaya geçidinden geçmeye çalışan yabancıların üstüne araçlar son derece hızla geliyor. Onların ülkesinde ilk geçiş hakkı yayada, bizde ise bu, kağıt üzerinde kalıyor...

Ey gidi benim memleketim, bize neler oluyor, ailelerimiz, büyüklerimiz, öğretmenlerimiz bizi yetiştirirken nerelerde yanlış yapıyor...

Her şeyden önce terbiye ve saygı kurallarını gençlere ve vatandaşlara öğreteceğimiz yerde, biz her şeyi sınav üstüne kurmuşuz.

İşte bu sistemin iflası bu konudan sorumlu ÖSYM Başkanı’nın kendi ağzından söylediği her şeyi özetliyor: “35 yıldır yaptığımız bu sınavları bırakın 35 yıl daha, 10 yıl daha yapmayı
bile Türkiye açısından olumsuz buluyorum.”

Rıfat SARICAOĞLU
VATAN