Geçtiğimiz hafta, Ankara'dan İstanbul'a gelirken, uçakta, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'la karşılaştım. Yol boyu, projelerden söz ettik. Gündem o kadar yoğun ki, Binali Yıldırım'ın anlattıklarına bir türlü sıra gelmedi. Oysa, Türkiye'de sadece "Dedim... dedi..." ya da "Dediğim dedik, çaldığım düdük" diye özetleyeceğimiz bir kısır döngü yaşanmıyor.
'5 sene önce bir şirket (THY), iki merkezden (Ankara ve İstanbul), 25 havaalanına 8.5 milyon yolcu taşırdı. Şu anda, 6 şirket, 7 merkezden (İzmir, Antalya, Kayseri Gaziantep, Ankara, İstanbul Atatürk ve Sabiha Gökçen), 45 havaalanına 36 milyon yolcu taşıyor. İç hatlarda hava taşımacılığı 4 misli arttı. Dış hatta ise, 76 noktaya uçardık, şu anda 120 noktaya uçuyoruz. Yolcu sayısı da 24.5 milyondan 43 milyona yükseldi. Uçak filomuz 150'den 300'e çıktı. 8 milyon kişi ilk defa uçağa bindi. Uçakla seyahat tabana yayıldı. Bir özel jet vardı, şimdi 56 özel jet mevcut.'
Ulaştırma Bakanı daha da anlatacaktı ama, uçak Atatürk Havaalanı'na inince, günün telâşı başladı. Gelenler, karşılayanlar, koşuşturma... Şöyle bir durdum düşündüm: Günlük siyasi polemiğin içinde, icraata göz atmaya pek fırsat olmuyor. Oysa Türkiye'de sadece lâf değil, iş de üretiliyor.
Nazlı ILICAK
SABAH
Yorumlar