Türk Hava Yolları (THY) son dönemde marka bilinirliğini artırmak üzere uluslararası çapta hamleler yapıyor. Birkaç yıl içinde uçuşlarda yaşanan sıkıntı, hizmet kalitesindeki düşüş, apronda deve kesme gibi olaylarla içerideki imajını zedeleyen THY, bir süredir imaj tazeleme adına önemli işler yapıyor.
Her ne kadar yıldızı eskisi kadar parlak olmasa da Kevin Costner'ı reklamda oynatmak uluslararası düzeydeki imaj çalışmasının ilk adımıydı. Ancak Costner'lı reklam kampanyası, Amsterdam'daki talihsiz kazayla birlikte bir süreliğine rafa kaldırıldı.
Kaza sonrasında hükümetle THY yönetimi arasında yaşanan iletişim krizi, bir yönetim başarısızlığı olarak değerlendirilse de şirket kısa süre sonra marka tanıtımı açısından çok önemli bir adım atarak futbolu keşfetti.
10 gün önce Barcelona'yla 7.7 milyon euroluk bir sponsorluk anlaşması imzalayan THY geçen hafta da İngiltere futbolunun ticari değeri en yüksek "ürünü" Manchester United ile sponsorluk anlaşması yaptığını duyurdu.
Futbolda Emirates taktiği
THY'nin futbol konusundaki atılımında Birleşik Arap Emirlikleri'nin dünyaca ünlü hava yolu şirketi Emirates'i model aldığı söylenebilir. Emirates, havacılıkta 1990'lardan itibaren yakaladığı başarıyı, 2000'lerdeki spor sponsorluklarıyla perçinledi. Önce 2001-2005 yılları arasında Chelsea'nin sponsoru oldu, ardından Chelsea'yi bırakıp 100 milyon sterlin ödeyerek Arsenal'ın sponsorluğunu üstlendi. Aynı zamanda 357 milyon sterlin ödeyerek Arsenal'ın yeni stadının isim haklarını 2021 yılına kadar elde etti. Bu tarihten itibaren sponsorluk anlaşmalarında büyük bir atılım yapan Emirates, Formula 1'den golfe kadar çeşitli alanlarda spora yatırım yaptı. Şirket bugün futbolda, Arsenal, Milan, Paris Saint Germain, Olympiacos'un resmi sponsorluğunu yapıyor. Adım adım büyüttüğü sponsorluklarının son halkasını ise 2007-2014 arasında FIFA'nın resmi sponsorluğu oluşturuyor.
Barcelona zaferi
THY'nin de tıpkı Emirates gibi futbol aracılığıyla bir markalaşma atağına giriştiği görülüyor. Bunun ilk halkasını oluşturan Barcelona sponsorluğu, şirket için en büyük lokma sayılabilir. Barcelona, şu anda endüstriyel futbolun marka değeri en yüksek kulübü. Geçen sezon Dünya Kulüpler Şampiyonluğu dahil bir takımın kazanabileceği bütün kupaları kazanarak tarihin en başarılı futbol takımı oldu. Üstelik bu başarının yanı sıra THY'nin Barcelona sponsorluğunu anlamlı kılan daha önemli bir nokta var:
Barcelona, futbol endüstrisinin en değerli markası olmasının yanı sıra taşıdığı kimlik sebebiyle futbolun endüstriyelleşmesine muhalif olanların da kalbinde taht kurmuş vaziyette. Kendilerini Katalan milli takımı olarak görmeleri nedeniyle formalarına reklam almayan kulübün 6 sponsorundan biri olmak THY açısından diğer kulüplerde bulamayacağı bir avantaj sağlıyor. Barcelona'nın sponsorları sadece ticari açıdan değil, duygusal bir avantaj da elde etmiş oluyor.
Futbolun en ticari ürünü
Peki daha başlangıçta böyle bir moral avantaj elde etmiş olan THY'nin Barcelona ile anlaşma imzalamasından iki gün sonra Katalan ekibinin uluslararası platformdaki en dişli rakibi Manchester United'a da sponsor olması doğru bir hamle mi?
Öncelikle bunun ticari bir tercih olduğunu unutmamak gerek. İngiliz futbolunun en büyük ticari markası Manchester United için THY'nin daha önce Barcelona ile anlaşma yapmış olması hiçbir önem arz etmez. Zaten 716 milyon sterlinlik borç batağı içindeki kulüp şu anda ulusal ya da uluslararası herhangi bir sponsordan gelecek paraya duacı vaziyette.
Fakat az sayıdaki sponsorunu özenle seçen Barcelona için THY'nin geçen sene Şampiyonlar Ligi finalindeki rakibiyle anlaşması en azından şirketle duygusal bir bağ kurma imkânını ortadan kaldıracaktır. Tabii iş dünyasında duygusallığa yer olmadığı da iddia edilebilir. Ama hiçbir zaman sadece "iş" olamayacak futbolda duygular işin ticari boyutundan ayrılamıyor. Bir örnekle açıklayayım.
İngiliz yönetmen Ken Loach'ın, Manchester United'ın efsane yıldızı Eric Cantona'yı başrolünde oynattığı son filmi "Looking For Eric"te, endüstriyelleşen futbola karşı, parası olmadığı için maçlara gidemeyen emektar bir grup Manchester United taraftarının öyküsü anlatılıyor. Filmde Şampiyonlar Ligi finalini izlemek için bara giden United taraftarları arasında forma reklamı konusunda çıkan tartışma görülmeye değer. Üzerinde reklam bulunmayan Manchester United formasını gösteren bir taraftar, diğerlerine "Siz ayaklı reklam panolarısınız biz takımımızı böyle görüyoruz. Tıpkı Barcelona gibi!" diyor. Loach'ın filmi, futbolun en büyük ticari markası Manchester United'ın bile duygusal bağlarından tamamen kopamayacağını gösteriyor. Tabii ki karşısına Barcelona örneğini koyarak.
İşte tam da bu noktada bir kez daha sormak farz oluyor: Barcelona sponsorluğuyla hem ticari hem duygusal anlamda marka bilinirliği açısından çok önemli bir adım atan THY yönetimi, iki gün sonra Manchester United'a sponsor olurken çok mu erken davrandı?
Gökçe AYTULU
REFERANS
Yorumlar Tüm Yorumlar (9)