Türk Hava Yolları son günlerde aslında aynı konu çerçevesinde iki tartışmayla gündemden inmiyor. Önce kabin görevlilerinin kıyafetleri, sonra alkollü içecek kısıtlamaları üzerine çıkan tartışmanın çerçevesi, AK Parti’nin şimdi de THY üzerinden belli bir yaşama biçimini topluma dayatma niyeti taşıdığı iddiası.
Modacı Dilek Hanif’in atölyesinden habersiz sızdırıldığı anlaşılan taslak tasarımlarda etek boylarının diz hizası altına inmesi, başlarda fes yorumuna yol açan keplerin bulunması, ‘Osmanlı özentiliği’ eleştirilerinin bir anda medyayı sarmasına yol açtı. Tabii karşılığı da yine medyanın başka kanadından geldi.
O tartışma durulmadan THY’nin bazı iç ve dış uçak seferlerinde alkollü içecek servisine son verdiği duyuruldu. Aslında THY iç hatlardaki ekonomi sınıfı yolcularına zaten içki servisi yapmıyordu. Şimdi, Anadolu’nun bazı şehirlerine ‘Business Class’ sınıfı yolcu kabul ettiği uçaklarda da (çünkü hepsinde BC yok) alkol servisini kaldırıyor. Yurtdışında da toplam 7 ülkedeki 10 noktaya -ki tamamı Müslüman nüfuslu Asya ve Afrika ülkelerine- uçuşlarda alkollü içecek hizmeti verilmeyecek.
THY’nin bu yolla topluma muhafazakâr yaşama biçimini dayattığını söyleyen kesimden sert tepki geldi. Konu medya tartışmasından çıktı, siyasete yansıdı. THY’nin ideolojik ve siyasi müdahalelerle yönetildiği suçlamaları yapıldı.
Bu suçlamaları THY’nin başındaki isme, Yönetim (ve İcra) Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’ya sordum. Şu cevapları verdi:
Kıyafet ve içki konusunda aldığınız kararlar laiklik tartışması başlattı.
İdeolojik davrandığınız suçlamasına ne diyorsunuz?
Aldığımız kararların ne laiklikle ne siyasetle bir alakası var; tamamen ekonomik. Benim bir görevim var; o da THY’yi en etkin ve kârlı şekilde işletmek. Kararlarımızı tamamen ekonomik değerlendirmelerle alıyoruz.
Bakın, 10 yıl önce işbaşına geldiğimizde, THY’nin cirosu 1.2 milyar dolardı, 2012 sonu itibariyle 13 milyar dolar. Ocak 2013’te dış hatlar yolcu kapasitemizi yüzde 34 arttırarak 3 milyona ulaştırdık; dünyada yüzde 10’u geçen kaç şirket var bir bakın. Bu sayede Türkiye’nin dışarıda bilinen üç markasından birisi olduk Koç ve Sabancı ile birlikte.
220 küsur hattımız var. Bunlardan 200 kadarında standart hizmetimiz devam ediyor. Yalnızca 20 kadar hattımızda, ev sahibi ülkelerin hassasiyetleri ve duyarlılıklarını dikkate alıyor, ama bunun karşılığında da avantajlar elde ediyoruz.
Sizin servisi kaldırdığınız bazı uçuşlarda bazı Arap havayollarının içki servisi yaptığı yazıldı.
Doğrudur, ama kimse THY’nin o hatlarda Emirates’e göre hangi avantajları aldığını yazmıyor. Ben bu yolla ek hatlar aldım, yolcu sayısını ikiye, üçe katladım. Yoksa standartlarımı neden bozayım? Hizmet kalitesiyle ilgili içki servisini temel alan da belki vardır ama çok azdır. Size şunu da söyleyeyim: Dünyada sivil havacılık çevrelerinde alkollü içki servisini, tıpkı tütün gibi toptan kaldırma yönünde tartışmalar da var.
Siyasi değil ekonomik demiştiniz...
Dünyanın hiçbir ülkesinde iç hatlar ekonomide içki servisi yok zaten. ABD’de, 4 saati aşan uçuşlarda parasını verip alabilirsiniz. Bizde paralı satış politikası yok, düşünmüyoruz. Ama Türkiye’de iç hatlara giden özel şirketler var; onlar içki servisi yapıyor mu? Neticede Türkiye’de en uzun uçuş 1 saat 15 dakika, çoğunluğu 45 dakika. Yani içkiden mahrum kalınan süre bu kadardır. 36 hattan 20’sinde ‘Business Class’ zaten yoktu.
Bizde, dış hatlarda ‘Business Class’ yolcusu yüzde 1.5 civarındadır. Onun da bir kısmı içmez. Ben, ‘Business Class’ın yoğun olmadığı hatlarda onun yükünü neden bilet fiyatı olarak içmeyen yolculara bindireyim? Ekonomik
olduğu müddetçe devam ederiz.
Ayrıca havaalanlarında, CIP salonlarında içki servisi var. Yola çıkmadan önce isteyen oradan da yararlanabilir. İran’a gitmeden önce, istiyorsa orada içebilir mesela. İdeolojik olsa bu hizmeti tamamen kaldırmamız lazımdı,
öyle bir şey yok.
Peki, kıyafetler?..
Bunlar elli küsur tasarım teklifinden bir grup. Tasarımcı hanımefendinin atölyesinden izinsiz, yani kayıtdışı çekilip dışarı verilmiş. O kıyafetleri zaten biz geri çevirmiştik. Bir danışman şirketimiz var, İngiliz, onlarla birlikte... O kıyafetle uçakta hareket edilmez. O kumaş olmaz, 350 gramlık kumaş, çok ağır. O fotoğraflar renk seçimi için herhalde çekilmişti.
Kıyafet seçim süreci henüz tamamlanmış değil, daha resmen yönetim kuruluna sunum dahi yapılmış değil. Topçu’nun söyledikleri bunlar. Konuşmanın ardından internet üzerinden bir araştırma yaptım. Havacılık çevrelerinde alkollü içkinin tütün gibi yasaklanması tartışması gerçekten var. Gerekçe uçak güvenliğini riske atması ve içmeyen yolculara verdiği rahatsızlıkmış. Mesela Rus Aeroflot 2010’da çoğu seferinden alkolü kaldırmış, tamamen kaldırmak gündeminde.
Amerikan uçak şirketlerinin de gündemine girmiş ama tartışma henüz devam ediyor.
(Murat Yetkin / Radikal)
Yorumlar Tüm Yorumlar (42)