Geçtiğimiz günlerde sevdiğim ve de saydığım bir dostumun Sabiha Gökçen Havalimanı konusunda yazdığı bir makale beni hem düşündürdü hem de havacılığın özünde olan ahde vefa duygusunu sorgulamaya itti.
Açılan yeni terminali nedeniyle şu sıralar havacılık gündemimizin ilk sıralarında yer alan Sabiha Gökçen Havalimanı ile ilgili, pek çok farklı yazar ve TV yorumcusu doğru olmayan ya da eksik bilgilerle hareket ederek, sadece ve sadece şu anda sahnede olan insanlara kredi verip methiyeler düzmekteler. Tabii ki bu durum Sabiha Gökçen Havalimanı'nın İşletme Başkanlığı görevini başarı ile yapmış olan Dr. Korhan Oyman'ı ve oraya emeği geçmiş pek çok adı anılmayan insanı da haklı olarak üzmüş. Yazıyı merak edenler 'airporthaber.com' havacılık sitesinden erişebilirler.
Bizzat ben de Sabiha Gökçen Havalimanı'nın 2000-2002 yıllarında pazarlama müdürlüğünü yaptığımdan, o tarihte yaşanan heyecan ve sarf edilen emeğin bir parçası olmaktan her zaman gurur duymuşumdur. Her ekipte olduğu gibi dürüst, havacılık heyecanını damarlarında hisseden çalışkan insanların yanı sıra, o ekibin içinde de havacılık sevgisinden yoksun, fazla hayalperest ve ekipçilikten çok grupçuluğa önem verenler de bulunmuştur. SSM'nin liderliğinde kurulmuş olan HEAŞ şirketinin ilk emektarları, aslında ülkemizin ilk havalimanı işleticisi olmanın, yanlış zamanlama ve konjonktürün kurbanı olmuşlardır. HEAŞ'ın ilk yönetiminde bulunan üç-beş kişinin stratejik hatalarını pırıl pırıl bir ekibe yüklemeleriyle ciddi bir talihsizlik yaşanmıştır.
Bu köşenin düzenli okuyucuları Sabiha Gökçen Havalimanı ile duygusal bir bağım olduğunu fark etmişlerdir. Zira orası benim gibi gerçekten havacılığı seven pek çok kişi için, tarif edilemeyecek heyecanlar ile hayallerin paylaşıldığı bir mekan ve sağlam bir okul görevini görmüştür.
***
Ülkemizde havayolu veya havalimanı işletmesi olarak, yurtdışında fuarlara katılıp Türkiye, İstanbul ve Sivil Havacılığımızın tanıtımı için emek harcayan ilk grubun, Türkiye'ye ilk düşük maliyetli havayollarını (DMH) getirmek için çabalayanların HEAŞ'ın ilk ekibi olduğunu çok az kişi bilir. Türkiye'de daha henüz deregülasyon olmamasına rağmen ülkemiz havayollarından KTHY ile yurtiçinde düşük maliyetli network kurulması için çabalayan da ekip yine aynı ekiptir. Hiç unutmuyorum, o zor ve sıkıntılı günlerde bir köşe yazarının Sabiha Gökçen Havalimanı ile ilgili başlığı 'Sabiha Gökçen'e sinekler mi konacak' idi. Tüm baskı ve dirence, yapılan üvey evlat muamelesine rağmen bugün kimsenin adını anmadığı o ekip, Türkiye'de son yıllarda açılmış en büyük meydanı hizmete sunmuş ve uçak trafiğini neredeyse taştan çıkartmıştır. Dünyada bu boyuttaki meydanlar açıldıktan sonra politik destek ve milli havayolu (o konjonktürde THY idi) desteğinden yoksun olurlarsa yılda ancak 100-150 bin yolcuya hitap edebilirler. Meraklı olanlar benzer örnekleri ABD ve İngiltere havacılık tarihinden inceleyebilirler. Zira Sabiha Gökçen'in de ivme kazanması ülkemizde 2003 sonu ile başlayan havacılığın liberalleşme hareketi ve ilgili bakanlıkların (Ulaştırma ile Savunma) uyumu sonucu gerçekleşmiştir. Dilerim bundan böyle konu ile ilgili yorumda bulunanlar, bugün sahnede olanlar kadar o sahneyi yaratanların da hakkını verirler. Çoğu insan gitgide vefadan uzak bir toplum olduğumuzu düşünse de ben hala iyimserliğimi korumak istiyorum. Zira o havalimanının ismi bile bir ahde vefa ve saygı olarak Ata'mızın manevi kızının ismini taşımaktadır.
Airbus ve Boeing'den olumlu haberler
Geçtiğimiz hafta düzenlenen ve sektörde herkesin ekonomik resesyonunun gidişatı ile sinyaller beklediği Dubai Air Show'da, gerek Airbus gerekse Boeing üst düzey yöneticileri yaptıkları yorumlarla artık krizin dip noktasından çıkışa geçişin başladığı yönünde beyanatta bulundular.
Airbus'ın üst düzey yöneticisi John Leahy, Boeing üst düzey yöneticisi Randy Tinseth'e oranla daha iyimser açıklamalarda bulundu. Leahy, pazar şartlarının 6-9 ay öncesine göre çok daha iyi olduğunu, trafiğin tekrar artma trendine girdiğini ve artık havayollarından iptal ve erteleme talepleri gelmediğinin altını çizdi. Daha önce de değindiğimiz üzere, sektörel gidişatın en sağlıklı göstergesi uçak üreticilerinin durumudur. Eğer siparişleri ve teslimatları artıyorsa sektörün ve hatta dünya ekonomisinin düzelmeye başladığını varsayabiliriz.
Boeing'den Tinseth ise daha temkinli olarak, 2010 yılında trafik artışının daha net görüleceğini ve 2012'de çok daha fazla sipariş beklentileri olduğunu açıkladı. Boeing'in Airbus'a oranla daha temkinli açıklamalar yapmasını doğal karşılıyorum, zira ABD havacılık rakamları yapılan tahminlere göre önümüzdeki 5 yılda Orta ve Uzakdoğu ile Avrupa'nın çok daha altında artacak gibi görünüyor.
Tolga TURGUT
AKŞAM
Yorumlar Tüm Yorumlar (6)