- Hac dönüşünde havalimanındaki terlikli fotoğrafınız olay oldu. Üzerinden zaman geçti, şimdi ne düşünüyorsunuz?
- Süper haksızlık! Ben bir seyahat yapmışım; kişisel bir gezi, kurumsal hiçbir yanı yok. Eşimle beraber gelmişim, bir an önce de arabaya geçmek istiyorum, yorgunum. Bugüne kadar oradan çok geçmişim ve hiçbir gazeteciyle karşılaşmamışım, tuzağına düşmemişim, niyeyse bu kez oluyor! Üstelik dönüşümü bilen yok, tarihi değiştirmişim ama ilgili gazeteci arkadaş bir hafta beni takip etmiş demek ki.
Her şeye rağmen o benim yanlışımdı, onu kabul ediyorum. Bir daha ne kadar yorgun olsam da, hasta olsam da yapmam.
- Üzüldünüz mü olanlara?
- Şuna üzüldüm; benim üzerimden kurumuma vurdular, benim yaptığım şeyi kuruma mal ettiler. Yani burada THY bir mevzi kaybetti. Bu beni süper, süper, süper üzdü.
- THY gibi dünyaya açık olması, modern olması beklenen kurumun başındaki kişinin tarzı, eşinin üç adım arkasında yürümesi eleştiri çekti. Haksızlık mı edildi size?
- Ben öğrenciyken evlendik eşimle; 25 yıl oldu. 'Eşim arkada yürür ben önde' diye bir kavramımız yoktur. Bugüne kadar neyimiz varsa, eşim Remziye Hanım'la inşa ettik biz. Dört çocuk yetiştirdi eşim. Oğlum Bilal politika okuyor Amerika'da, onun küçüğü Enes biyoloji okuyor. Lise döneminde dünya biyoloji olimpiyatlarında Türkiye'yi temsil etti ve bir gümüş, bir altın madalya aldı. Eşim böyle çocuklar yetiştirdi, onun çabalarıyla gerçekleşti her şey. O yüzden en çok da eşim üzüldü. O anda bizim poz verme durumumuz yoktu. Bir an önce oradan çıkmak için hızlı hızlı yürüyorduk.
Bunu, Amerika'da bir havayolunun CEO'su yapmış olsa, orada uzun süre yaşadığım için biliyorum, böyle haber olmazdı.
- Sonuçta böyle bir algı yarattığınız için pişman mısınız?
- Bizim burada vazgeçilmez markamız THY. Bu marka zarar görüyor. Eşime de söyledim bundan sonra ayrılmadan, yan yana yürüyeceğiz! (gülüyor)
- 'Kadrolaşmanın en yoğun olduğu yer' denilir THY için. Doğru mu bu?
- Süper, süper haksızlık yapılıyor! Bir şirket, dünya ekonomik krizdeyken büyüyor, herkesle yarışıyor. Bunu yaparken kadrolaşma adına yanlış insanları mı işe alır? Deli olması lazım!
- O kadar çok söylenti var ki bu konuda...
- Böyle yapmadığımızı ispat edeyim size: Geldiğim yıldan beri şirket, yolcuda iki kattan fazla, ciro olarak da üç kattan fazla arttı. Bu yıl 6 milyar dolar gibi bir cironun peşine koşacağız.
1.6 milyar dolardan geldik buraya. Çalışan sayısı 11 bin civarındaydı, şu anda 14 bin. Bu kadar ürettiğimize göre, 20 binlere çıkmamız gerekmez miydi popülist politika uyguluyorsak?
- Personeli alırken kıstasınız nedir?
- İki-üç tane profesyonel insan kaynakları şirketi bunları seçiyor, mülakatlar yapıyor, en iyiler alınıyor.
-Ateş olmayan yerden duman çıkar mı?
- Ezelden beri yapılır bu konuşmalar; alışkanlık! Biz hangi noktaya geldik, nereye gidiyoruz bunları konuşalım. Lufthansa'yla, Air France'la, British'le yarışıyoruz, ondan yolcu alıyoruz. Bunlar da biletleri pahalı sattığımız için değil; pahalı pazarlara gittiğimiz, yeni açılımlar yaptığımız, marka haline geldiğimiz için oluyor. Bunlar bana dokunuyor artık. Buraya başarı için geldim, koşmak varken yürür müyüm? Aldığımız personelin hepsi Türk insanı. Onun için diyorum ki; evet Türk insanıyla kadrolaşıyoruz!
Sabah - Şirin SEVER
Yorumlar Tüm Yorumlar (87)