Atatürk Havalimanı’nda Paris uçağını beklerken, ortalık geriliyor. 12 saattir havaalanında beklediğini öğrendiğimiz bir yolcuyu, başka bir yolcu ‘Olsun, ben de 9 saattir bekliyorum’ diye sakinleştiriliyor
İstanbul’un kara gömülmüş yollarda yürüyerek işe gitmeye çalıştığı Çarşamba sabahı, seferlerin art arda iptal edildiği Atatürk Havalimanı’ndayız.
Neredeyse her şehrin bulunduğu rötar listesinde gideceğimiz yer, Paris yok, mutluyuz. Kalkış saatinden 45 dakika önce “Boarding” yazısı yanıp sönmeye başlayınca bahtiyarlığımız katmerleniyor. Ancak mutluluğumuz kısa sür sonra yerini endişeye bırakıyor. İlk darbeyi yiyoruz: 1 saat rötar.
Arap asıllı Fransız bir adam, “Boarding, boarding! 3 hour boarding! What boarding!” diyerek kalkış saatinin yanında hala yazılı bulunan “Uçağa gidin” ibaresine çatıyor. Bir saatlik rötar süremizin sonuna yaklaşırken yolcular yavaştan kapıya yöneliyor. Ancak bir hareket olmadığını fark edenler hafiften gerilmeye başlıyor.
‘Birazdan kavga çıkacak’Yanımda duran beyefendi ailesiyle beraber Ankara’dan gelmiş. Uçakları 10.20 ancak Ankara’daki gecikmeli kalkınca Paris uçağını kaçırmışlar: “Kaptana İstanbul’a Paris yolcusu olduğumuzu iletmesini istedik ama nafile. 10.20’de kapıdaydık ama almadılar bizi. Uçak 45 dakika rötar yaptı halbuki. Şikayet için THY Genel Müdürlüğü’nü arıyorum ama kapalı! Bölge müdürüne bile ulaşamıyoruz.”
Bir saat uçakta bekleyen Ankaralı aileyi esas sinirlendiren bir sonraki Paris seferi için “yedeğe” alınmaları. Yedekte 7 kişi var ve kapıdaki yetkili hangi sıraya göre alınacaklarını bilmediğini söylüyor. Beyefendi usulca yetkilinin kulağına eğilip uyarıyor: “Burada biraz sonra kavga çıkacak, farkında mısınız?”
Genç kadın yetkili, prosedürü öğrenip geri geliyor: “Sıraya göre alınacaksınız. Eğer uçarsak tabii...”
Bunu duyan gergin yolcular koro halinde söylenmeye başlayınca yetkili de kendini tutamıyor: “Büyük ihtimalle biraz daha uzayacak. Belki de iptal olacak. Havayı görmüyor musunuz?”
Duty Free’yi tavaf edenlerİkinci darbe: 45 dakika rötar. Küçücük “duty free” canı sıkılan yolcular tarafından 40 kere tavaf ediliyor. İnsanlar “koskoca havaalanında” şikâyet merci olmamasından yakınıyor. İleride 12 saattir havaalanında beklediğini öğrendiğimiz bir adam başka yolcular tarafından sakinleştiriliyor: “Olsun bak ben de 9 saattir bekliyorum. Sakin biraz!” Derken uzun boylu bir adamın “Ale ale ale” (Hadi demek istiyor) sesi ile silkiniyoruz. Gergin güruhtan “Bravo” sesleri. Uçağa çağırıyorlar! Saat 15:15.
Alkışlar eşliğinde kalkışNihayet uçaktayız. Herkes biraz sakinlemiş durumda ama gözler şüpheyle bakıyor. Saatime bakıyorum, bir saat geçmiş bile. Hostese ne zaman kalkacağımızı soruyorum: Hele bir kanatlardaki karlar temizlensin sonra. Saat 16.22. Birazdan herkesin içini hop edecek bir gelişme yaşanıyor. Tekerlekler dönüyor! Uçakta bir alkış kopuyor. “Hallelujah” diye bağırıyor biri.
Ve kaptanımız saat 16.45’te konuşuyor: “Anlayışınız için teşekkürler. Kalkışta 10. sıradayız. 40 dakikaya kalkmış olacağız.”
13.45’te kalkması gereken uçağımız 4 saat 15 dakikalık rötarın ardından saat 18.00’de kalkmayı başarıyor. Elbette yine alkışlar eşliğinde.
(Hürriyet)
Yorumlar Tüm Yorumlar (26)