Akşam Gazetesi'nin havacılık yazarı Tolga Turgut bu hafta köşesinde, Atatürk Havalimanı'ndaki kapasite sorunu, paralel pist ve üçüncü havalimanı konusunu ele almış...
Atatürk Havalimanı'ndaki kapasite sorununu çözmek için ortaya atılan paralel pist projesi, kulağa çok hoş geliyor ama maalesef bilimsel havacılık gerçeklerinden uzak.
Atatürk Havalimanı'ndaki kronik kapasite sorununu sağır sultan bile duydu. Ne var ki çözüm önerilerinin ve planlamaların hala taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışmaktan farklı olmadığını üzülerek izliyoruz.
Köşemizin düzenli okurları hatırlayacaktır, konuyla ilgili defalarca bilgilendirici ve yapıcı eleştiri niteliğinde metinler yazdık. Geçtiğimiz günlerde THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu'nun verdiği beyanata göre Yeşilköy'deki askeri alanın DHMİ'ye (Devlet Havalimanları Meydan İşletmeleri) devri pek yakında yapılacak ve takiben bu bölgeye yeni bir paralel pist ve uçak park alanı inşa edilerek sorun çözülmüş olacak. Kulağa çok hoş gelen bir çözüm ama maalesef bilimsel havacılık gerçeğinden çok uzak. Benzer eleştirileri 05-23 pisti uzatılırken de altını çizerek yazmıştık. Bu teşebbüslerin hiçbiri sorunu orta-uzun vadede çözemez. Geçici ve yetersiz çözümler olur o kadar. 2016'da yine Atatürk Havalimanı'nın kapasite sorunundan ve heba edilen milli kaynaklardan bahsediyor oluruz.
Havalimanlarında paralel pistler kapasite sorununu çözmeye yetmez. Ancak ve ancak simültane paralel pistlere (aynı anda iniş kalkış yapılabilen) sahip havalimanlarının kapasiteleri ciddi ölçüde artış gösterir.
Atatürk Havalimanı'nda şu anda ikisi birbirine paralel olan fakat aynı anda iniş kalkış yapılamayan 17L-35R,17R-35L ile beraber toplam üç pist mevcut. Ancak işlevsel olarak havalimanının toplamda faaliyet gösteren 1.4 adet pistten ibaret olduğunu ifade edersek yanılmamış oluruz.
AB ÜYESİ OLSAK ÇİVİ ÇAKILMAZ
Topçu'nun ifadesine göre paralel pist yapımı konusunda ikisi yabancı kuruluş tarafından hazırlanmış 5-6 proje bulunuyor. Eminim ki bu danışmanların hepsi birbirinden değerlidir. Fakat onların çalışmalarını etüd edecek, vizyonlu kararlar alacak, yeterli bilgiye sahip DHMİ yetkilileri mevcut mudur? İşte bu konuda tereddüt içindeyim. Zira aynı bürokratlar vakti zamanında 18-36 olan pistin yanına kapasite artırmayacak ilave bir piste, devamında ise yine geçici çözüm olarak minimum trafik artışı sağlayacak 05-23 pistinin uzatılmasına onay verdi. Yapılan çalışmaları görmedim, ancak coğrafi açıdan simültane paralel pist yapılması için çok büyük yer sıkıntısı olduğunu bildiğim gibi havacılık emniyeti açısından da havalimanının şehir içinde kalan konumuyla ilgili çok ciddi tereddütlerim mevcut. Oysa AB üyesi olsaydık, Atatürk Havalimanı'nda havacılık emniyeti bakımından bugün bırakın pist yapmayı çivi bile çakılmasına müsaade verilmeyebilirdi.
Yetkililere naçizane tavsiyem, ICAO'nun (International Civil Organization) Annex 14 kısmındaki simültane paralel pist hususunu incelemeleri ve ABD'deki Dallas Fort Worth ile Almanya'daki Münih Havalimanları gibi doğru ve uzun vadeye yönelik planlamaları etüt etmeleri olacak.
PARALEL PİST YAPILACAK
Şu anda ülkemizde simültane paralel pist yapılabilecek tek havalimanı Sabiha Gökçen Havalimanı'dır. Ne var ki orada da yeni bir yolcu terminali yapılması gerekecektir. Bundan sonra yapılması gereken en doğru hamle, Atatürk Havalimanı'na sadece orta ve geniş gövdeli ticari yolcu uçaklarının yönlendirilmesiyle kapasitenin artırılması olacaktır. Orta ve uzun vadede İstanbul hava trafiğinin rahat etmesi ise Sabiha Gökçen'in daha efektif kullanılması ve doğru planlanmış ve projelendirilmiş, bilimsel olarak yıllık en az 100 milyon yolcuya hizmet verecek yepyeni bir havalimanı inşaatıyla mümkün olur. Aksi halde biz yine enayi yerine konulmaya devam ediyor oluruz ne yazık ki...
TÜRK İNSANI ENAYİ DEĞİL
6 Mart tarihinde Fatih Altaylı'nın yazdığı 'SKY Tırışka Ödülü' başlıklı yazı THY'yi yoğun bir biçimde eleştirirken kısmen Atatürk Havalimanı'ndaki soruna da değiniyor. Altaylı'nın yorumlarından bir kısmına katılmamak mümkün değil. Özellikle açık park pozisyonunda park edilmiş uçaklara ulaşmak için dakikalarca otobüslerle seyahat etme konusunda haklı olarak veryansın etmiş. Şayet askeri alan devir alınırsa bu alanın bir kısmına uçak park sahası yapılacak ve Atatürk Havalimanı'nda körüğe yanaşan uçaktan terminale giriş yapmak iyice zora girecek. Kanımca Türkiye'nin artık yamalı bohça benzeri havalimanları yapma ve kaynaklarını heba etme lüksü yok. Atatürk Havalimanı gibi muazzam bir uçak trafiğine sahip havalimanlarında havacılık bilimselliğine dayanan uzun vadeli projeksiyonlar yapılır.
En az üç dört adet simültane paralel pist olur ve pistlerin tam ortasına yolcu terminalleri konumlandırılır. Hızlı taksi yolları ve diğer bağlantı yollarıyla yolcuların terminallere ve dolayısıyla körüklere ulaşımları süratlendirilir. Maalesef Atatürk Havalimanı'nda bu fırsat çoktan kaçmıştır.
THY de son yıllarda havacılık altyapısını düşünmeden çok fazla uçağı filosuna katıp Atatürk Havalimanı'nda konumlandırarak bu sürece katkı sunmuş bulunuyor. Bugün havalimanının yüzde 70 trafiğini tek başına THY sağlıyor. Ne yazık ki bu durum gerek ülke havacılığı gerekse havalimanının uluslararası rekabetleri açısından hiç sağlıklı bir yapı değildir. THY büyürken ana üssü Atatürk Havalimanı'ndaki körük kapasite kullanım oranları, pist kapasite kullanım oranlarını hesaplamadığı ya da ciddiye almadığı için bugün Türk insanının çile çekmesine katkı sağlamaktadır.
Oysa ideal işleyen bir havayolunda network planlama, hat geliştirme ve kapasite planlama birimleri bu hususları en ince ayrıntısına kadar etüt ettikten sonra neticeye göre üst yönetime uçak sipariş önerileri sunar. THY'nin iç dinamikleri farklı işliyor ve uçak siparişleri politik ve tepeden inme kararlarla yapılıyorsa durum bambaşka tabii ki.
(Tolga Turgut / Akşam)
Yorumlar Tüm Yorumlar (9)