Sabah’ın yeni yayın dönemi ile ilgili bir dizi toplantısı için hafta sonu İstanbul'daydım… Dönüşte ise bizim Yaşar'ın sayesinde İstanbul trafiğine yakalanmadan kendimi Atatürk Havalimanı'na attım. Diğer yolcularla birlikte uçak saatimin gelmesini beklemeye başladım. Bir ara gözüm asılı ekrana takıldı. Orada Adana'ya kalkması gereken iki uçaktan birinin üç, diğerinin ise bir saat gecikmesi olacağı belirtiliyordu. Bizden önceki iki uçağın çoluk çocuk onlarca yolcusu demek ki bu yüzden perişan olmuştu. Öfkeli ve de kızgındılar. Üstelik, insaflı bir THY görevlisinden de boşuna haber beklemişlerdi. Görev sorumluluğundan vazgeçtik, yüreğinde merhamet olan bir Allah'ın kulu da çıkıp, "bunlar aç mı tok mu' diye sormamıştı bile...
Zaman geçtikçe çocuklar huysuzlanmaya, yaşlılar da sızlanmaya başladı. Belirsizliğin insanı kör eden psikolojisi üzerimize çökmüştü... Bazı yolcular biletini geri iade etmek için dışan çıkmıştı bile. izmir'e, Ankara'ya, dahası diğer illere, hatta Hatay'a bile uçak kalkıyordu ama nedense bir türlü Adana'ya uçamıyordu. Saatler sonra hali ve tavnyla 'Bekleyeceksin lan' efelenmesiyle yanımıza gelen eli telsizli birinden nihayet bir açıklama gelmişti. Çok kibar ve de anlayışlı (!) bu adam, Adana'da fırtına çıktığını, bu sebeple Şakirpaşa'ya uçaklann inemediğini söyledi. Bu durumda bize mecburen havanın düzelmesini beklemek kaldı. Oysa yeni konuşmuştum Temel'le... Şimdi durduk yerde nerden çıkmıştı bu meteorolojik durum, meraklandım... Yeniden aradım Adana'yı... Aksine her taraf yağmurdan sel olurken tüm Çukurova gayet güzel bir gün geçirmişti, Adana'da yaprak bile sallanmıyordu. Kibar (!) yetkili cebimizdeki telefona rağmen gözümüzün içine baka baka utanmadan, sıkılmadan yalan' söylemişti. 22.30'da kalkması gereken 744 sefer sayılı uçağım da rötara girmişti. Olayı araştıran Haber Müdürümüz Temel Eren ve Havas Bölge Müdürü Yunus Baltacı işin aslını anlattılar. Meğer pist ışıklanndaki bir arıza yüzünden uçaklar Adana'ya iniş kalkış yapamıyordu. Pistteki aydınlatma kablolarını yeraltına döşeyen ciddiyetsiz ve sorumsuz bir işçi yüzünden, çoluk çocuklu yüzlerce yolcu, İstanbul ve diğer havaalanlarında perişan olmuştu maalesef. Uzun bir zaman sonra Şakirpaşa'nın ışıklanndaki arıza giderilmişti ancak bu kez de uçak seferleri birbirine karışmıştı. İşin en kötüsü de; hiçbir THY yetkilisinin bu gerçekleri yolculara söylememesiydi. Dikkat ettim burnundan soluyan yolculann kimi duvara, kimi cam kenanna kimi de yerlere uzanmış, çaresizce bekliyordu. Ve herkes kulağını salonda yapılan anonslara dikmişti. Sonunda ben 2, ama çoğunluğumuz 5 saatlik gecikmeyle Adana Havalimanı'na varabildik. Uçaktan inerken kaderci yolcular, " oh çok şükür geç kaldık ama kazasız belasız geldik" diye dua ediyordu... Bense hatalı bağlantı yüzünden pisti karartan ve bu kadar insanı perişan eden o sorumsuz adamı çok görmek istedim ama o saatte de orada yoktu ki...
Sabah Güney / Ersin Ramoğlu
Yorumlar