Radikal Gazetesi yazarlarından Müge Akgün köşesinde THY'ye övgüler yağdırdı.
Müge Akgün, THY'nin şarap ve müzik seçimi dışında adeta bir dünya markası olduğunu bakın nasıl açıklamış...
Meraklanmayın iyi şeyler oluyor. Beş altı yıl önce Dış Hatlar CIP Salonu yenilendiğinde geleneksel ve modern tarzı harmanlamaya çalışan dekorasyonuyla büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştı. Sonra eleştiriler doğrultusunda biraz sadeleştirildi. Ama bu yıl CIP Salonu baştan aşağı yenilendi. Şimdi her görenin etkilendiği, modern, THY'nin imajına uygun bir bekleme salonu karşılıyor gelenleri.
Ben bugüne dek gittiğim hiçbir ülkede kütüphanesi, müzik odası, bilardo masası, sinema salonu ve dört dörtlük ikramı olan başka bir 'business lounge' förmedim. İnsanın çıkası gelmiyor. Üstelik dekorasyon ve yiyecekler gibi servis de dört dörtlük.
Çalışanların yolcularla ilişki kurma biçimleri de çok etkileyici. Bu yeni konsepti Turkish DO&CO oluşturmuş. Atilla Doğudan'ın Avusturya'da kurduğu ve kısa sürede dünyanın dört bir yanında Austrian, Air France, Emirates, Qatar, Sinagur Airlines Cathay Pacific gibi birçok havayolu şirketine servis hizmeti veren The Gourmet Entertainment Company'nin (DO&CO) bu başarıda payı büyük.
THY ve DO&CO ortaklığından sonra yemeklerde gözle görülür bir düzelme oldu. Dünyanın en büyük uçan aşçı filosunun da THY'de olduğu söyleniyor. Zaten Türk Hava Yolları kuşkusuz dünyanın en iyi servis sunan havayollarından biri. Her geçen gün sayıları artan uçuş ağı da onun küresel bir oyuncu olduğunun en büyük göstergesi.
Bugün uçuş ağı genişliğiyle sekizinci sırada THY ve dünyanın 190 farklı noktasına uçuş yapılıyor. Hatta liderliğie oynuyor. Hangi ülkeden olursa olsun artık insanlar eğer gidecekleri hatta varsa THY'yi tercih ediyor. Geçen yıl Skytrak tarafından yolcular arasında yapılan ankette Avrupa'nın en iyi havayolu seçilmesi boşuna değil. Tabi bu durum eleştirilecek hiçbir şey yok anlamına gelmemeli.
Yerel ve küresel
THY yönetimi yerelliğini koruyarak küresel oyuncu olmak istiyor. Bu tabi ki çok isabetli bir karar ve yemek seçimlerinde başarıyla uygulanıyor. Sıra müziklere geldiğinde aynı şeyi söylemek mümkün değil. Asansör müziği uygulaması hala aşılamadı. THY nedense yıllardır şarap sorununu da çözemedi. Yaklaşık on yıldır yerli şaraplarda sadece Kavaklıdere Yakut sunuluyor. Oysa son yıllarda Türkiye'nin şarap yelpazesi çok genişledi, artık çok iyi şaraplar yapılıyor. Özellikle yerli şaraplarda tek bir marka, tek bir cins adil değil hem tüketici hem de üreticiler için. Türk şarapları yurtdışında tanınmıyor, bilinmiyor diyoruz. Bundan iyi fırsat olur mu? Herşeye karşın THY ile yapılan uzun yolculuklar büyük bir keyif. Bir zamanlar Avrupa ülkelerinin havayolu şirketleriyle yolculuk yaptığımızda 'Niye bizde böyle değil' diye üzülür dururduk.
Bayram öncesi New York'a giderken Comfort Class ile uçtum. İşin ilginci, 10 saatlik rüyadan New York'a ayak bastığınızda uyanıyorsunuz. Uygarlığın beşiği, süper gücün ülkesine girişte sizi her zamanki gibi kaos ve bitmek bilmeyen kuyruklar karşılıyor. İnsan 'İstenmediğim bir yere mi geldim' duygusuna kapılıyor bir anda.
Ama kuyruklardan kurtulup kendinizi kente attığınızda bu duygu yavaş yavaş yok oluyor. Süper gücün gücüne inanmak içinse Beşinci Cadde'ye çıkmak gerekiyor. New York ve Washington bir sonraki yazının konusu olsa da dünyanın ticari başkentinin bariz bir çöküş yaşadığını düşünmedim desem yalan olur. İnsan ister istemez iki şehri ve iki havaalanını karşılaştırıyor, birinin yükselişi karşısında diğerinin çöküşünü görüyor. Hepimize huzurlu bayramlar...
Müge AKGÜN / RADİKAL
Yorumlar Tüm Yorumlar (22)