Dün Sözcü Gazetesi’nde yer alan habere göre, İzmir Barosu avukatlarından Av. Murat Serezli, kardeşi Av. Fırat Serezli, Av. Gülşah Sabuncu ve iki müvekkilleriyle birlikte Türk Hava Yolları’na dava açtıkları yazılmıştı. Avukatlar, Ankara-İzmir seferinde, uçağın İzmir’e vardıktan sonra sis nedeniyle havada 45 dakika turlamasının ardından Milas-Bodrum Havaalanı’na iniş yaptığı ve uçağın havada turlaması nedeniyle avukatların psikolojilerinin bozulduğunu öne sürerek 5’er bin Liralık dava açtığı belirtiliyordu.
AirportHaber’in yaptığı araştırma sonrası, açılan davanın haberde belirtildiği gibi uçağın İzmir’e inememesi olmadığı ortaya çıktı.
Av. Murat Serezli, AirportHaber’e olayın nasıl geliştiğini şöyle anlattı.
Soru :Türk Hava Yolları'na, sis yüzünden havada 45 dakika tur attıktan sonra Milas-Bordum Havaalanı'na inmesi dolayısıyla tazminat davası açmışsınız. Havacılıktaki en önemli esas güvenliktir. Yolcularının güvenliği için pisti pas geçip bir süre havada turlayan ve inemeyeceği için başka bir havaalanına divert eden Türk Hava Yolları'na açtığınız dava bu çerçevede haklı mı?
Av. Metin Serezli-
Türk Hava Yollarının 17.12.2009 tarihli saat 19.30 hareket saatli TK 358 sayılı uçuşu hakkında yaşadıklarımız şöyle özetlenebilir.
“Uçak, Ankara’dan 19.30’da kalkması gerektiği halde yarım saat rötarla saat 20.00’de kalktı.
Saat 21 civarında İzmir’e vardık. İzmir üstünde 21.40-45’e kadar uçtuk. Sis nedeniyle İzmir’e inemeyeceğimiz ortaya çıkması ve yakıt durumu nedeniyle saat 22.10 civarında Bodrum-Milas havaalanına indik. Buna ilişkin de kaptan pilotumuz gerekli anonsu yapmıştır.
Buraya kadar söylediklerim ve yaşadıklarımız ben ve tüm yolcular nezdinde gayet makul ve olağan karşılanmıştır. Ancak, bu aşamadan sonrakiler ise dava konusu olabilecek niteliktedir.
Uçaktan indirildik. Terminaldeyiz. Bir saate yakın terminalde bekledik. Bir süre sonra uçağa alındık. Uçağın içinde bir saate yakın bir süre bekledik saat 12.15’de kaptan pilot “operasyonel nedenlerle bu uçağın kalkması mümkün değildir” diye bir açıklama yaptı.
Aşağıya inen yolcular, 12.15’den 01:15’de kadar bir THY yetkilisinden açıklama talep etti. Yolcuların karşısına iyi niyetli bir polis memuru çıkıp sakinleştiremeye çalıştı. Daha sonra HAVAŞ görevlisi geldi. Kendisini her ne kadar yolcuların muhatabı olmasa da uçağa zarar vermememizi istedi. Yolcuların hiçbirinin ne böyle bir niyeti var ne de böyle bir fiilde bulunan var buna rağmen böyle sözleri işitmek yolcularda nasıl bir duygu ve düşünceye sevk eder takdir edeceğinizi düşünüyorum.
Bunlar olup biterken kokpitte kaptan pilotumuz ışıklarını söndürmüş, karanlıkta yerdeki yolculara bakmakta idi. Bir şahıs kokpit ile uçağın merdivenler arasında gidip gelerek biz yolculara açıklama yapmaya çalıştı. Açıklama her ne kadar operasyonel nedenler söylense de aslında kaptan pilotun uçuş süresinin sona erdiğini, “otobüslerle sizi İzmir’e ulaştıralım” dendi.
Bir başka HAVAŞ görevlisi “uçaktan inmekle artık Türk Hava Yolları’nın sorunu değilsiniz” şeklinde beyanda bulundu.
Star Alliance’a üye olmuş, Barcelona Spor Kulübüne sponsor olmuş ve Kevin Costner ile yeni reklam kampanyaları yapmış milli havayolumuzdan elbette daha farklı bir muamele görmek isterdik.
Star Alliance’a üye bir başka havayolu şirketi böyle bir durumda nasıl hareket ederdi? Kardeşim Fırat Serezli, İstanbul’da kar olması nedeniyle Londra-Miami uçuşunu kaçırdığında British Airways, vizesi olmadığı halde bir günlük vize almasını sağladı. Günlüğü 300.pound olan bir otelde kalmasını sağladı. Ertesi gün takip eden tarifeli uçağı ile yolcusunu varış noktasına ulaştırdı.
Sonuç olarak saat 02.15–30 civarında HAVAŞ otobüslerine binerek 05.00–05.30 civarından İzmir’e gelebildik.
Benzer durumda Star Alliance’a üye emsal bir havayolu şirketi yolcularına karşı nasıl hareket ederdi?” şeklinde konuştu.
©AirportHaber.com
Yorumlar Tüm Yorumlar (19)