ABD'nin yetkili sivil havacılık dairesi FAA (Federal Aviation Administration), geçtiğimiz hafta 2010-2011 istatistiksel tahminlerini yayınladı. Veriler, toparlanmanın başlayacağı yönünde. Ancak kimse artık müthiş artışlar beklemiyor.
ABD'li havayolu yöneticilerinin çoğu bu FFA'nın tahminlerine katılıyor. Yıllık büyüme tahminleri yüzde 3 civarında olsa dahi, yakıt fiyatlarındaki artışın çok fazla olmaması ve işletme maliyetlerini azaltma konusunda alınan önlemler sayesinde doluluk ile karlılıkların artmaya devam edeceği görüşü hakim. 2010 yılında ABD'li havayollarında doluluk oranlarının yüzde 1.6 artarak yüzde 81 civarına ulaşması beklenirken bilet fiyatlarında artış öngörülmüyor.
ABD'de 2009 yılında uçak trafik hareketi oranında yaşanan yüzde 10.4'lük azalma, 1982 yılından bu yana yaşanan en dramatik düşüşü belgeliyor. 2009 yılında ayakta kalan havayollarının başarılarının ardındaki nedenleri, rekabetçi refleks, iş planı dinamizmi, başarılı yönetim ve şans faktörünün yanı sıra ciddi artış göstermeyen petrol rakamları olarak sıralayabiliriz. Türkiye'de havacılık anlamında 2009 krizinin minimal etkilerle geçmiş olması kimseyi aldatmamalı, zira bana sorarsanız bizde de plansız büyümenin dramatik etkileri yaşanıyor. Özellikle Atatürk Havalimanı'ndaki pist inşaatından kaynaklanan rötar sorunları, sektöre ve yolculara maddi-manevi işkence çektirmeye devam ediyor.
20 YILLIK TAHMİN YAPIYORLAR
Sektörün dinamik tabiatı itibarıyla FAA, her yıl en aktüel havacılık istatistiklerine dayanarak yaklaşık 20 yıllık bir trafik tahmin raporu yayınlar. Bu çalışmanın oluşturulması için eldeki güncel ve son 20 yılın havacılık verilerinden faydalanılır. Ayrıca havayolları, havalimanları ve danışmanlık şirketlerinden raporlarlar da alınır. Tüm büyüme planları makro anlamda bu veriler ışığında yapılırken, ülkedeki tüm havalimanı altyapı yenileme, büyüme veya yeni havalimanı ihtiyaçları bu kapsamda değerlendirilir.
Bu çalışmalarda altının şiddetle çizilmesi gereken husus, her yıl yenilenerek yayınlanan bu raporun her zaman yapıcı katkı ve eleştirilere, değişime açık olmasıdır. Örneğin; 2008'deki FAA raporuna göre ABD'li havayollarının 2016'da yıllık 1 milyar yolcu taşıyacakları tahmin edilmişti. Geçen yıl yapılan revizyonla bu hedef 2021'e alındı. Ancak 2009 yıl sonu rakamları göstergesinde bu hedefe en erken 2023 yılında ulaşılacağını tahmin ediliyor. Görüldüğü üzere son derece dinamik bir makro mekanizma işletiliyor.
RÖTARLARA KISA VADEDE ÇÖZÜM BULMAK ZOR
IATA (International Air Transportation Agency) da havayolları için her yıl FAA'in yaptığına benzer bir çalışma yapar. Geçtiğimiz günlerde IATA, yeni veriler doğrultusunda 2010 yıl sonu sektörel zarar tahminini 5.6 milyar dolardan 2.8 milyar dolara indirmiş durumda. Tüm bu verilere dayanarak, petrol fiyatlarında ultra artışlar olmazsa havacılık sektöründe toparlanma sürecinin başladığını ve tünelin ucundaki ışığın artık çok net olduğunu söylemek mümkün.
Geçtiğimiz haftalarda ülkemiz havacılık gündeminin en sıcak konusu Atatürk Havalimanı'nın kısa pisti 06-24'deki onarım çalışmalarının yol açtığı ciddi rötarlar oldu. Üzülerek belirteyim ki, bu sorun her zaman olduğu gibi kısa vadede geçici çözümlerle giderilse bile, bundan böyle İstanbul halkının ve hava ulaşımını tercih edenlerin kronik sorunu olmaya mahkum.
Geçtiğimiz yıllarda defalarca Atatürk Havalimanı'nın altyapı sorunlarına ve büyüme kapasitesinin artık limitte olduğuna değinmiştik. Sorun, ülkemizin her sene güncellenen küresel ve ülkesel havacılık verileri ışığında uyguladığı bir makro planlaması olmamasından kaynaklanıyor. Üzerine bir de bürokrasi eklenince, Devlet Hava Meydanları İşletmesi yönetimine Atatürk Havalimanı için 3-5 yılda kısa vadeli çözümler üretmek kalıyor.
Uzatılan pist ile rüzgarın uygun olduğu günlerde Atatürk Havalimanı trafik ve uçak park kapasiteleri yüzde 10-15 civarında artacaktır. Ancak kapasite boyutunun aslında iki büyük dar boğazı var. İlki yaklaşma ve kule kapasitesi, ikincisi ise pist, hızlı taksi yolları ve uçak park kapasitesi. Konuyu tüm detayları ile bu yazıda anlatmam oldukça zor, ancak özetle uçakların iniş esnasında emniyet mesafesi olan 6 mili azaltacak bir çözümle aynı anda iniş kalkış yapılabilen paralel pistler olmaz ise -ki bu teknik olarak zaten imkansız, Atatürk Havalimanı'nın yıllık uçak trafik kapasitesi 350.000'in üzerine çıkamaz. Hava seyrüsefer sıkıntıları için neredeyse 10 yıldır devam eden ve sonuçlanamayan bir SMART projesi var. Pistlerle ilgili sorunlar ise sadece 06-24 pistinin uzatılması ile geçici olarak belli bir oranda giderilecektir. Ayrıca THY'nin benim kaba hesaplarıma göre önümüzdeki 5 yıl içinde filosuna katacağı 90 civarında uçağı da düşündüğümüzde, Türkiye Sivil Havacılığı açısından rötarlı günlerin artık yıllara yayılacağını söylemek mümkün.
Yazımın başında benzer çalışmaların ne kadar bilimsel yapılabileceğini anlatmaya çalıştım. Şayet Türkiye'de havacılık açısından makro planlamalar, revize edilebilen havalimanı master planlamaları yapılmazsa korkarım sadece rötar sıkıntıları değil, havacılık emniyetini sorgulayan sonuçlarla karşılaşmamız da kaçınılmaz olacaktır...
Tolga Turgut
Yorumlar Tüm Yorumlar (7)