Yükseklik göstergesi bozuktu. Kaza pilotların bu arızayı geç fark etmelerinden doğdu!
Amsterdam’da düşen THY uçağı ile ilgili araştırmanın dün açıklanan özet sonucu maalesef bu...
Pilotlar Derneği İkinci Başkanı Ahmet Ezgi açıklamaya “Böyle bir hatayla amatör pilot bile uçmaz.. Çok mantıklı gelmiyor” diye itirazda bulundu.
İtirazı keşke maddi delillere dayanıyor olsaydı ama değildir. Pilotlar Derneği yöneticisi, kazada ölen arkadaşlarına bu kadar basit bir hatayı yakıştıramadığı için öyle konuşmuştur.
Dolayısıyla yaptığı tespit, THY’deki güvenlik zaafiyetinin dehşet verici boyutlarda olduğunun da dolaylı itirafı yerine pekâlâ geçebilir.
Resmi açıklamaya göre uçak Amsterdam semalarına gelip 2000 feet’e iniş izni alana kadar her şey normal gitmiştir. Sonra otomatik pilot devreye girmiş, felâketi getiren senaryo o andan itibaren yürümeye başlamıştır.
Otomatik pilot arızalı aletten aldığı bilgilerle hareket ettiği için uçak erken inişe geçmiş pilotlar durumu fark ettiklerinde geç olmuş kazayı önlemeye zaman kalmamıştır.
Kadrolaşma faciası
Yükseklik ölçen alet, uçağın en önemli ve en bozulmaması gereken aleti midir? Evet..
“Böyle bir hata mantıklı gelmiyor” diyen uzman “Bu hatayı arkadaşlarımız asla yapmaz” mı demek istiyor yoksa “Mantık dışı bir durum maalesef THY’de gerçekleşti” itirafında mı bulunuyor?
Ortada vahim bir görev ihmali, partizanlık kastı ile gerçekleşmiş suiistimal, ölümlere sebebiyet ve ulusal bir markaya ağır zarar verme suçu vardır.
Hollandalı uzman dün kazayı doğuran arızanın daha önce defalarca yaşandığının kayıtlara geçtiğini bildirdi.
THY’deki dinci kadrolaşma, teknik servisle oynayacak çizgiye dayanmış olmasa, şirketin üst yönetimi teknik disipline uymanın kadere ve nazara inanmaktan daha önemli olduğunu bilen insanlardan kurulsa acaba THY uçağı düşer miydi?
Hayır, düşmezdi..
Bakımlı bir uçağın düşmesi neredeyse mümkün değildir artık. Kaza olması için mantığın durması, cahil cesaretinden üreyen mantıksızlıkların başa geçmesi gerekiyor.
Uçak düşüren zihniyet
Ulaştırma Bakanı’ndan başlayarak THY’nin üst yönetimini oluşturan tüm kadronun -istifa etmezler çünkü- hiç gecikmeden açığa alınmalarında büyük yarar vardır.
İlk bulgular, THY ile uçan vatandaşların güvenlikleri için ve THY’nin kendini yenileme çevikliğine sahip modern bir işletme olduğunu göstermek için böyle bir operasyonu zorunlu kılıyor.
Kazalar, bedeli pahalı ödenmiş derslerdir.
Suçu olan yöneticilerin ceza görmeleri adalet için gerekir ama o kazanın öğrettikleri ileride başka felâketlerden bizi korur.
THY’nin şu anda, hesap vermek konumundaki insanların yönetiminde olması mantıklı değildir.
Çünkü onlar kendilerini korumak için gerçeğin karanlıkta kalmasını isteyeceklerdir.
Başbakan dün Bergama’da “İdeolojik siyaset değil, hizmet siyaseti yapıyoruz” diyordu.
Lâf güzel de gerçeği yansıtmıyor.
Hizmet siyaseti yapan bir iktidar olsaydı başımızda, apronda deve kesildiği, haydi bir fırsat daha diyelim, hacdan dönen Genel Müdür’ün terminalde terlikle gezdiği gün bütün THY yönetimi değiştirilirdi!
AKP’nin kodamanları, ne günah işlerlerse işlesinler ilâhi bir emirle gelmişler gibi yerlerinden oynatılamıyorlar.
Böyle hizmet siyaseti olur mu?
Güngör MENGİ
VATAN
************************************************************
Bir haftadır süren incelemenin sonuçları açıklandı. İddia edildiği gibi “kanat türbülansı” etkisi olmamıştı ve Amsterdam’daki kulenin de hatası yoktu. THY uçağında “yükseklik göstergesi” bozuktu ve uçağı yöneten pilotlar da “bu bozukluğu” önemsemediler. Uçağımız “insan hatasından” düştü. Böylece; “kanla yazılan son tecrübeden” de şu ders çıktı:
Deve kesmek yetmiyor.
Yüzlerce deve kes!
Binlerce maşallah as!
Milyonlarca “nazar tütsüsü” yaptır.Bakım-onarım bölümünde vidayı sıkan teknisyenden, uçağı yöneten pilota kadar “insan hatasını sıfıra indirecek çalışma modelini kuramamışsan” uçağın düşer. İngiliz, İsviçreli, Alman, “sıfır hata ile çalışmayı ibadet haline getirdiği için” onların uçağı hiç düşmez fakat senin uçağın hep düşer.
Kim verecek hesabını?
Deveyi mi suçlayacağız?
Deveye dönüp:
Seni kurban verdik.
Bir faydanı göremedik.
Yine uçağımız düştü!
Böyle mi diyeceğiz?
Anladınız mı şimdi “THY yönetiminin padişahlığa dönüştüğünü” dönüşümde de en yüksek payın Başbakan Tayyip Erdoğan’da olduğunu, bir haftadır ben niçin yazıyorum.
Balık baştan kokar.
Candan Karlıtekin.
Hamdi Topçu.
Ve Temel Kotil.
THY’yi 2003’ten beri “bu üçlü yönetiyor.” Üçü de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kadrosundan geliyor. Halkın dikkatinden kaçırarak THY’nin hisse senetlerinin yüzde 50.88’ini özele ve yabancıların eline geçecek şekilde, neredeyse pırasa fiyatına sattılar, devlet payını yüzde 49.12’ye indirerek, “devlet şirketi statüsündeki THY’yi özel şirket yapısına” çevirerek Yüksek Denetleme Kurulu’nun ve Meclis KİT Komisyonu’nun denetiminden kaçırdılar.
Milyonluk harcamalar.
Kadro şişirmeleri yaptılar. İnsan kaynaklarını, mali kaynakları, teftiş kurulu üyelerini değiştirdiler. Dış bürolarda 100’ü aşkın müdür, şef ve görevliyi “tarikat-cemaat-tanıdık-ahbap” ilişkileriyle atadılar. THY’nin 76 yıllık teknik birikimini bünyesinde toplamış bakım onarım bölümünde çalışan 2 bin 500 mühendis ve teknisyeni, şirket hissesinin yüzde 50.88’inin özelin eline geçmesinden sadece bir gün önce kurdukları “THY Teknik A.Ş.” adlı şirkete geçirdiler. Böylece mühendis ile teknisyenleri sendikalarından koparma girişimiyle “iş yerinde çalışma barışını strese-gerilime” soktular. Toplu sözleşme görüşmeleri çıkmaza girdi fakat 6 kişilik yönetim kurulu ile 3 kişilik icra kurulu üyelerinin maaşlarını da 4-5 kat artırdılar. Dünyanın 60 büyük havayolu şirketi içinde “THY’nin uçuş güvenliği en riskli şirket olarak en alt sırada bulunması” tablosunu ise değiştiremeden Hollanda’da bir uçak daha düştü. 10 gün boyunca da düşen THY uçağının enkazının üzerini branda gerip kapatacak feraseti bile gösteremediler.
Başbakan seyretti.
Sadece seyretmedi.
Teşvik de etti.
THY’nin yüzde 49.12’sini elinde tutan Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci de bu gelişmeleri sessiz sedasız izlemeyi seçerek adeta destekledi.
Acıdır.
Yüksek Denetleme Kurulu Başkanı Mutallip Ünal da “Borsada hisse boşaltarak 76 yıllık bir devlet şirketinin yüzde 51 payı özel kişi ve kurumların eline geçse bile bunu kamu denetiminden çıkarmak doğru mudur?” sorusunu soramadığı gibi çoğunluğu iktidar partisinden oluşan ve CHP’lilerin de yer aldığı 35 milletvekili üyesi olan Meclis KİT Komisyonu da; “Ne oluyor, THY nereye götürülüyor?” sorusunu sormadı.
Deveye dönüp:
Seni kurban ettik.
Yine fayda göremedik.
Diye kızmanın anlamı yok! 1 deve bu kadar günahı nasıl taşısın?
Necati DOĞRU
VATAN
*********************************************************
İstanbul-Amsterdam seferini yaparken, Amsterdam Schipol Havaalanı’na iniş sırasında düşen Türk Hava Yolları’nın Tekirdağ uçağı hepimizi üzdü. Kazada dokuz kişinin ölmesi, belki geri kalanlar için bir teselli oldu ama ölen de öldü, ateş düştüğü yeri yakıyor, unutmayın.
Uçağın düştüğü andan itibaren bu kazanın sebebi hakkında pek çok şey söylendi. Televizyonlarımız sorumsuzca art arda birbiriyle çelişen teorileri bile ekrana taşıdılar. Hatta kazanın olası sebebi hakkında milliyetçi değerlendirmeler bile yapıldı, son olarak Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, kazanın sebebiyle ilgili spekülasyonları THY aleyhindeki komplolara bağladı.
Oysa herkesin, en çok da resmi sıfat taşıyan yetkililerin susması, kaza-kırım araştırmalarının sonucunun beklenmesi gerekiyordu. Dün nihayet, uçağın kokpitinde pilotların kendi aralarındaki ve telsizden yerle yaptıkları konuşmaları kaydeden ‘karakutu’su ile uçağın her türlü teknik uçuş bilgisini kaydeden öteki ‘karakutu’sunda yapılan incelemenin ilk sonuçları açıklandı ve neredeyse bir haftadır devam eden spekülatif konuşmaları bitirici bilgilere ulaşabildik.
Hollandalı yetkililerin verdiği bilgiye göre, Tekirdağ uçağı, Schipol Havaalanı’na doğru normal ve sıradan yaklaşmasını yapıp iniş hazırlıklarındayken uçağın ‘radar altimetre’ veya ‘radyo altimetre’ adı verilen cihazı ciddi bir arıza yaptı.
Bu cihaz, hava basıncına göre çalışan civalı normal altimetrelerden farklı. Bu cihaz, uçaktan yere doğru radyo dalgası gönderiyor ve aynen radar gibi bu dalganın gidişi ile yerden uçağa geri yansıması arasındaki farka bakarak aynı anda hem uçağın yere göre süratini hem de çok hassas yüksekliğini ölçüyor.
Radyo veya radar altimetre, düşük irtifalarda kullanılabilinen ve uçağın otomatik iniş yapmasını sağlayan sistemlerin çok önemli bir parçası. Hollandalı yetkililerden öğreniyoruz ki, uçak bu altimetrenin verilerine göre 1950 feet (yaklaşık 600 metre) yükseklikteyken ansızın aynı altimetre yüksekliği -11 feet (yaklaşık deniz seviyesinden 3 metre aşağısı) olarak veriyor.
Buradaki -11 feet çok önemli. Çünkü bu, Schipol Havaalanı’nın yüksekliği. (Evet, Hollanda’nın çoğu yeri gibi Schipol da deniz seviyesinden aşağıda. Ülkenin adı kimi dillerde boşu boşuna ‘Aşağı Ülke’ değil yani.)
Uçağın radar veya radyo altimetresi, dediğim gibi otomatik iniş sistemine bağlı. Ve sistem uçağı havaalanına tekerlek koyma yüksekliğinde olarak algılayınca hemen gazı kesiyor ve motorlar rölantiye geçiyor.
Bu olduğu anda uçak müthiş bir hızla irtifa kaybetmeye başlıyor. Pilotlar duruma müdahale edene kadar uçak yaklaşık 450 metre irtifa kaybediyor. Ancak yere gerçekte 150 metre kala pilotlar gaza yükleniyorlar ama artık çok geç, uçak yeniden yükselmeyi başaramıyor ve piste varamadan bir tarlaya önce kuyruğunu vuruyor, sonra biraz sürüklenip duruyor.
Hollandalı yetkililerin söylediğine göre uçak yere vurduğunda saatte 175 kilometre süratle gidiyordu, yani bir hayli yavaştı ama belki de bu yavaşlık sayesinde kaza dokuz can kaybıyla sonuçlandı. Öte yandan unutmayın, uçağı düşüren ve onun piste ulaşmasına engel olan şey de bu yavaşlıktı.
İsmet BERKAN
RADİKAL
Yorumlar Tüm Yorumlar (38)