Radikal Gazetesi köşe yazarlarından Nur Çintay geçtiğimiz günlerde yazdığı yazının üzerine TAV tarafından gönderilen bir mektubu köşe yazısında ciddi biçimde eleştirmiş...
İşte o yazının devamı;
"Bir-üç değil, şimdiye kadar defalarca oldu. Huylandıkça, huysuzlandıkça, daha çok oldu:
Çoğunlukla İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan olmak üzere, ne zaman bir tarafa uçmaya kalksam, güvenlikten geçerken daha ötme/ötmeme, elle yoklama fazına varmadan, benden üstümdeki ceketi/hırkayı çıkarıp plastik kutuya bırakmam beklenirken, yan/ön/arka taraflarda tesettürlü hanımların pardösü/paltolarını çıkarmaları talep edilmedi.
Başörtüsüyle, tesettürle derdi olanlardan değilim, ama bu alanda bir standart beklerim. Ceketi çıkarttıran güvenlik pardösüyü görmezden gelemez. Dini hassasiyetler, güvenliğin herkese eşit mesafede durmasının önüne geçemez.
Daha önce de bu konuda bir şeyler karalamıştım. En son içine bir şey giyilmeyebilecek truvakar kollu baharlık ceketim “Kabanınızı çıkarmanız gerekiyor” cümlesine muhatap olunca, aksi gibi tam o esnada da soldan üç tane pardösülü hemcinsim hiç tınmadan geçince, takipçi okur hatırlar belki, tekrar yazdım (‘Havaalanı güvenliğine takılmamak için burka mı gerek?’, 28 Mayıs 2010).
Bunun üstüne TAV İstanbul Genel Müdürü Kemal Ünlü ile TAV Esenboğa Genel Müdürü Nuray Demirer ortak imzalı bir e-posta geldi.
Önce virgülüne dokunmadan buraya almayı denedim, fakat sonra baktım bugünkü sayfanın hudutlarından bile taşacak.
Bütünlüğü olan bir metnin içinden işine geldiği şekilde bölüm cımbızlamayı çok yanlış, hatta aşağılıkça bulurum. Bazı cümleler bağlam dışı kullanıldığında çok başka manalara çekilebilir. O yüzden de nasıl yapsam diye tekrar tekrar düşündüm, acaba ben mi yanlış anlıyorum diye bazı bölümleri birden çok kereler okudum. Ve en nihayetinde TAV’dan yollanan metnin, kendi içinde gayet tutarlı olmasına, güvenlik konusunda bir açık bulunmadığını ısrarla dile getirmesine rağmen, benim kafayı taktığım noktaya, nasıl demeli, benim kadar kafayı takmadığına kanaat getirdim.
“Dini, etnik ve yerel kıyafetli yolcuların kontrolü ile ilgili güvenlik personelimiz tarafından uygulanmakta olan talimat”ın maddeleri aynen şöyle diyor zira:
* “Palto, pardösü gibi kıyafetleriyle kontrole gelen dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetli kişilere yönlendirme görevlisi palto/pardösüsünü ‘çıkartmaya müsait olup olmadığını’ sorarak, müsait olanları prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirir.”
* “Palto/pardösüsünü çıkartmaya müsait olmayanlar prosedüre göre metallerinden arındırarak, metal kapı detektörünün tespit edemeyeceği plastik patlayıcı, uyuşturucu madde gibi bu tür kıyafetlerin altına gizlenebilecek tehlikeli ve suç teşkil eden maddelerin tespit edilebilmesi için ‘kapı detektörü sinyal vermese dahi’ el detektörü ile üst tarama işlemine tabi tutulur.”
* “Kapı detektörünün sinyal vermesi halinde, üst tarama görevlisi tarafından ‘üzerindeki metalleri çıkartarak tekrar kapı detektöründen geçmesi sağlanır’, ‘ikinci geçişinde sinyal versin ya da vermesin’ üzerindeki palto, pardösü kontrolü zorlaştırmayacak kıyafetler ise prosedürlere göre el detektörü ile üst tarama işlemi yapılır.”
* “İkinci geçişinde de sinyal vermesi halinde, üzerinde bulunan ‘palto, pardösü kalın ve kontrolü zor kıyafetler ise’ kontrol noktası amiri polis memuruna bilgi verilmek suretiyle kabin içerisinde hemcinsleri polis memurları tarafından ince üst aramasına tabi tutulur.”
İlerleyen satırlarda kontrolleri nasıl da titizlikle yapıldığı vurgulanıyor, TAV’ın insan haklarına saygılı olduğunun, hiçbir şekilde dil, din ve ırk farkı gözetmediğinin, uygulamalarını uluslararası kurallar çerçevesinde herkese eşit olarak yürüttüğünün altı çiziliyor.
Ama benim kalemim de şu ‘müsaitlik’ meselesinin altını çiziyor işte!
Müsait olup olmamak da ne demek? Ölçümüz bu mu?
Yukarıda dört maddede anlatılan bu prosedürü zaten biliyoruz; defalarca sebepsizce ötüp tekrar geçmişizdir, kerelerce elle yoklanmışızdır. Güvenliğin yeteri kadar sağlanmadığı yönünde bir iddiam yok ki benim.
Tuhaf ve rahatsız edici olan, o noktaya gelene kadar bazılarına “Çıkart” denmesi, bazılarınaysa “Çıkartmaya müsait misin?” diye sorulması! Böyle bir standart olabilir mi?
Ama iyi ki bunu öğrendim. Artık ben de müsait değilim!"
(Nur Çintay - Radikal)
Geçtiğimiz hafta Nur Çintay'ın Havaalanı güvenliğine takılmamak için burka mı gerek? isimli yazısını okumak için tıklayınız...
Yorumlar Tüm Yorumlar (17)