BİR ESKİ BAKAN, BİR ESKİ REKTÖR, BİR MECLİS İDARİ
AMİRİ VE BİR BEŞİKTAŞLI YÖNETİCİYİ BİR SÜRE RUSYA’YA ALMADILAR...
Güzel bir yolculuk geçirmişiz... Takım iyi, uçaktaki hava mükemmel...
Yıldırım Demirören bu seyahatlerde yapıldığı gibi, Beşiktaş’ın kamuoyundaki etkin isimlerini maça davet etmiş...
İyi Beşiktaşlı olmasıyla bilinen İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Mesut Parlak uçakta, eski Spor Bakanı Erdoğan Toprak uçakta...
Ve koyu Beşiktaşlı Meclis eski İdare Amiri Erdoğan Yeten uçaktalar...
Uçaktan inip pasaport polisi kulübelerine giriyoruz ki, iki kulübede görevli kadın polis memurları yaklaşık 10 dakika Prof. Mesut Parlak’ın pasaportunu inceledikten sonra, “Daha önce Rusya’ya giriş yaptınız mı?..” diye soruyor...
Mesut Hoca; “Evet geldim...” diyor; “Ancak bu pasaport yeni ve onda gözükmüyor...”
Bunun üzerine kadın polis Hoca’nın pasaportunu alıyor ve “Siz dışarıda bekleyin” diyor...
Arkadan gelen Meclis eski İdare Amiri Erdoğan Yeter bir süre bekledikten sonra espiri yapıyor “Tipimi beğenmediler herhalde, ondan bekletiyorlar...” diye...
Fark etmiyor Erdoğan Yeten’e de “geriye gidin” deyip pasaportunu alıyorlar...
Spor eski Bakanı Erdoğan Toprak yandaki kulübede aynı muameleye tabi tutuluyor...
Çile bitmiyor Beşiktaş’ın yöneticisi İlhan Durukan’a da aynı soru soruluyor:
“Rusya’ya daha önce geldiniz mi?..”
Durukan “Hayır” deyince, onun pasaportu da alınıyor...
***
Havaalanındaki durum tam anlamıyla trajik...
Bir eski bakan, bir eski rektör, bir eski Meclis İdare Amiri ve halihazırdaki milletvekili, bir Beşiktaş yöneticisi ellerinden pasaportları alınmış, kulübelerin gerisine gönderilmiş giriş yapamadan bekletiliyorlar...
Bir süre bekledikten sonra, Beşiktaş Travel’daki Tuna isimli hanım arkadaş, büyük bir çaba harcayarak durumu çözmeye çalışıyor...
“Bu iki hanım geçirmiyorlar... Öteki kulübelere gidelim” diyor, bir taraftan da kadınları bu uygulamadan vazgeçirmeye çalışıyor...
Kadın görevliler; “Rusya’ya ilk giriş yapanlar için başka belgeler lazım... Bekleteceğiz...” diyorlar da başka bir şey demiyorlar...
***
Bu arada herkes birbirine soruyor:
“Moskova Büyükelçiliği’nden hiçbir görevli gelmez mi?..”
Öyle ya, bu uçak Türkiye Ligi’nin şampiyonunu, Şampiyonlar Ligi maçı oynamak üzere İstanbul’dan Moskova’ya getiriyor...
Rus görevlileri suçlamak kolay...
“Skandal... Böyle rezalet olur mu” demek kolay yol...
Koskoca Türk Büyükelçiliği, Türkiye şampiyonunun bakanlar, milletvekilleri, rektörler ve yöneticiler ve takımla Moskova’ya gelişlerini kolaylaştıracak hiç mi önlem almazlar?..
Bir iki görevliyi havaalanına gönderip “Arkadaşlar gelecek kafile Türkiye liginin şampiyonudur... Sizin şampiyonunuzla Şampiyonlar Ligi maçı oynayacaklar... Lütfen kolaylık gösterin... Fazla bekletmeyin...” demezler mi?..
İşleri orada iki Rus kadın pasaport polisinin, insafına terk etmek insafa sığar mı?..
Beşiktaş Travel’daki kızcağızın insanüstü çabasıyla o pasaport polisi kızlar ikna edildi ve kafilenin mensupları bir süre sonra Moskova’ya alındılar...
Moskova İstanbul’dan fazla soğuk değil...
Puslu bir hava var...
Ama ben Kremlin’e gidip, oradan Moskova Nehri’ne bakınca kendime geldim...
Bu şehirde bir şeyler var ki beni çekiyor...
Lenin’in mozolesinden aşağı doğru yürüdüm, Moskova Nehri gürül gürül akıyordu önümde...
“Komünistler Moskova’ya” diye bağırırdı bir zamanlar ülkücüler...
Nazım’ın mezarına gitsem iyi olacak bugün...
Kim bilir belki maç öncesi biraz kendimi dinlemek iyi gelecektir bana...
DİP NOT
Dün akşam bu yazıyı yazdıktan sonra Moskova havaalanına bir elçilik görevlisinin gönderilmiş olduğunu öğrendim. Maalesef o elçilik görevlisi kafilenin etkin isimleri Rus pasaport polisince bekletilirken orada bulunmuyorlardı. (R.M.)
*****
ALLAH VERE DE BİR UĞURSUZLUK GELMESE...
30 Ağustos resepsiyonunda Ankara orduevinde TGRT Haber Dairesi Başkanı dostum Mehmet Soysal’ı görmesem belki de bu uçağa binmeyecektim...
Ankara’nın o tatlı esintisinde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı arasındaki trafiği izler, ilk gençlik günlerimin nostaljisini yaparken Mehmet Soysal gördü beni;
“Abi” dedi “Başkan’la konuştum... ’Moskova’ya gel’dedi... Ben Reha Abisiz gitmem deyip senin de adını verdim, haberin olsun... Beşiktaş-CSKA Moskova maçına takımla ve yönetimle özel uçakla gidiyoruz...”
***
Bilirim bu takım-yönetim için kaldırılan özel uçakları...
Aslında sadece Beşiktaş’tan değil, Galatasaray’dan da bilirim bu uçakları...
Galatasaray’ın UAFA yarı final ve final maçlarına bu uçaklarla gitmiştik...
Fatih Terim uçağın birinci sırasında oturup kendi kişisel hayatının devrimlerinden birini yapmıştı...
O zamanki Galatasaray Yönetimi’ndeki bazı arkadaşlar arka sıralardan “Bu uygulama nereden çıktı” diye söyleniyorlardı...
Devir İmparator’un devriydi...
***
Beşiktaş Travel’dan aradıklarında “Pazartesi sabah 07.30’da Atatürk Havalimanı’nda olun” deniyordu...
Mustafa Denizli takımı sentetik çime alıştırmak için erken götürüyordu...
Birkaç gün sonra Travel’dan yeni bir mail geldi...
“Sabah 8.30’da Sabiha Gökçen Havaalanı’nda olmanız ricasıyla...”
Belli ki, Atatürk Havalimanı’ndaki yoğun trafik, çok erken saat, uçağı Sabiha Gökçen havaalanına kaydırmıştı...
Yolculuk için nispeten daha medeni bir saatte uçacaktık...
***
Bir iki defa yazdım...
Futbolla uğraşanlar bilir...
Kulüplerin içindekiler ve iyi taraftarlar maç öncesi ve maç sırasında totem yaparlar, uğurlar denerler, yer değiştirirler, özel kravat takarlar...
Ben de durup dururken Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan kalkmamıza taktım mı?..
“Burası Kadıköy yakasının havaalanı... Fenerbahçe’nin havaalanından kalkıp Şampiyonlar Ligi maçına gidilir mi, kendi havaalanını kullansa” diyorum içimden...
Hastalıklı bir durum olduğunun farkındayım...
Ama futbol zaten hastalıklı bir durum değil mi?..
Havaalanına geldiğimde bir iki dostuma açtım konuyu “Haklısın” dediler, ama doğrusu Sabiha Gökçen’in uğurlu gelip gelmeyeceğini hiçbirimiz bilmiyoruz...
Ben de merakla bekliyorum...
Maçtan futbolcuların o anlaşılmaz deyimiyle “Puan ve puanlarla ayrılırsak...” Fenerbahçe’nin havaalanı olarak ilan ettiğim Sabiha Göçen’i “uğurlu” havaalanı listesine ekleyeceğim...
Bundan böyle bütün Şampiyonlar Ligi maçlarına Sabiha Gökçen’den gidilmesini isteyeceğim...
Aksi olursa “Yandı Sabiha Gökçen” kararı verenler!!!
***
Üç saatlik uçak yolculuğunun sonunda Moskova havaalanına iniyoruz...
Özel uçak tam yanaşacak, yanımızda bir uçak beliriyor...
Tanrım inanılır gibi değil,
Uçağın üzerinde D-Q BJK yazıyor...
Önce birisi şaka yapıyor zannediyorum...
Sonra Moskova Havaalanı’nda kim şaka yapacak bize diye kendi kendime kızıyorum...
Bir daha pencereden bakıyorum ki yanlış değil, uçağın üzerinde resmen BJK yazıyor...
Fenerbahçe havaalanından havalandık, Moskova havaalanında bizi BJK uçağı karşıladı hadi hayırlısı...
Reha MUHTAR
VATAN
Yorumlar Tüm Yorumlar (12)