Neden Harf Devrimi?

    Çok beğenilenler

  • . 09 Kasım 2015, Pazartesi 10:01:24 Dunyada arap harflerinden daha zor çince japonca ve kore harfleri var hintçe harfleri var .hepsi de teknolojik acidan ustunler ve okuma orani 90 95lere variyor ama bi Allahin kulu da harflerini degistirme cabasina girmiyor dunyada buna tek ornek turkiye.bugun bir ingiliz cocuk 500 yillik eski sheakspar okuyup anlasabilirken biz dedelerimizn kitaplarini yazdiklarini anlayamiyoruz bizim dedelsrimizle bagimizi kestiler bunu isteyende ingilizler ve ... 1
  • Tatar 09 Kasım 2015, Pazartesi 22:25:45 Ne olurdu osmalıcAmızın yanında Latin harflerini de ilaveten öğrenseydik,ben bunun harf devriminden çok Toplumun osmanlı ile bağlarını koparmak oldugunu düşünüyorum.İsrail alfabesini korudu geri mi kaldı. 1
  • Tüm yorumlar

  • Ön yargı 05 Aralık 2015, Cumartesi 10:17:11 Başbakanlık Osmanlı Arşivleri binası iken devlet yetkililerimizin aklına birden bu binanın restore edilmesi gerektiği fikri geldi. Restorasyona alındı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi restorasyon çalışması diye bir koca tabela da asıldı. Gel zaman git zaman bir de bakıldı ki koca Osmanlı Arşiv binası, abrakadabra Sura Hagia Sophia Otel (anlamlı!) oluvermiş. Arşiv bahçesinde bulunan limon, defne ve asma ağaçları da kesilmiş. İnşaat sırasında asırlık çınarlar da zarar görüp kurumaya başlamış.. Arşivler ne mi oldu? 100 milyon belge ve 370 bin defter bulunan henüz tasnif edilmiş ama okunmamış koca arşiv Kağıthane dere yatağında bir binaya doldurulmuş. Sonra sel basmış, yarısı mahvolmuş kalanı da nemden küflenmeye ve silinmeye yüz tutmuş. PS; İmparatorluk yıkılma sürecinde Sülale ismi ile "küçülmeyi" ifade için kullanılmıştır. Adı hep Büyük İmparatorluk diye geçer ve resmi dili ve dini yoktur. Bilginize. 0
  • Selim Özkök 04 Aralık 2015, Cuma 19:59:46 Bu, bir milletin kültürüne, tarihine saplanmış bir hançerdir. Amaç okur yazarlık değil, bir neslin, kültürüyle bağlarını tamamen koparmaktır. Bu hareketin amacını 1928-1935 yıllarında Konya'da kolordu komutanlığı yapmış org. Fahrettin Altaydan çok iyi görüyoruz. Kaynaklarda 200 kadar Osmanlı ve Selçuklu eserini yıktırdığı geçmektedir. Dileyen araştırabilir. 1928 yılında Harf İnkılabı yapılmasaydı da biz eski usul Osmanlıca eğitimimize devam etseydik ve Millet Mektepleri filan açmadan yaklaşık yüzde 12 olan okur-yazar oranımızı her yıl sadece 1’er puan artırsaydık, 1936’da okur-yazar oranı kaça yükselecekti? Bakkal hesabıyla düşünelim: 1923 yılında yüzde 8’den 5 yılda 1’er puan artışla 1928’de 12’ye yükselmemiş miydik? Sadece aynı tempoyu sürdürerek 8 yılda 8 puan yükselecek ve okur-yazar oranımız 12+8=20’ye çıkacaktı, değil mi? Peki gerçekte ne olmuş? Sıkı durun: Yüzde 19,2! Yani yüzde 20 bile olmamış! Bana dünyada, dünya tarihi boyunca harflerini değiştirmiş bir tek devlet gösterin. 1
  • Diktatör 03 Aralık 2015, Perşembe 13:54:40 Harf devrimi bu millete yapılmış en büyük zülümdür, bir millet bir günde cahilleştirildi.... 0
  • Devrim 10 Kasım 2015, Salı 09:20:01 Cumhuriyet devrimlerinden bir bir donuldugunu goruyoruz maalesf 0
  • Devrim 10 Kasım 2015, Salı 09:20:01 Cumhuriyet devrimlerinden bir bir donuldugunu goruyoruz maalesf 0
  • Mesele 09 Kasım 2015, Pazartesi 03:40:06 ‘Dilde sadeleşme’ çabalarıyla desteklenen yeni harfler, Türkiye halkının okuryazarlık oranlarını nasıl etkiledi? Buna cevap vermek kolay değil; çünkü örneğin 1927’de okuryazarlık oranının yüzde 8.1 olduğunu söyleyen resmi istatistiklere karşılık, 1895 yılına ait Osmanlı istatistiklerinde Anadolu ve Rumeli’de 5-10 yaş arası kız ve erkek Islam çocuk nüfusunun yüzde 57’sinin ilkokul öğrencisi olduğu görülüyor. Bu istatistiklerin güvenilir olup olmadığını söylemek kolay değil, ancak bilindiği gibi 1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’ne göre ilköğretim zorunluydu. Bu nizamnameye II. Abdülhamid de sıkı şekilde uymuş, ancak okullaşmada çok başarılı olunamamıştı. Yine de 1900’de imparatorluktaki 29.130 sibyan okulunda ve iptidailerde (ilkokullarda) 900 bin civarında kız-erkek öğrenci okuyordu. Aynı yıllarda idadi ve rüştiyelerde (yani ortaokul ve liselerde) 60 bin civarında öğrenci vardı. Daha önceki yılları da esas alan kümülatif bir hesaplamayla, cumhuriyete aktarılan okuma-yazma oranlarının yüzde 8.1’den daha yüksek olması mantıklı görünüyor. Yine de bütün çabalara rağmen 1935 yılına ait istatistiklere göre, 16.5 milyon olan nüfusun sadece yüzde 20’si okuma yazma biliyordu. Bu oran 1945’te yüzde 30’a, 1950’de yüzde 34’e çıkabilmişti. Yani, Harf Inkılabı okuma yazma oranlarını yıllara göre ikiye, üçe katlamıştı ama eğer bir yanlışlık yoksa, 1895 oranlarının yanına bile yaklaşamamıştı. Aslında bu durum gayet doğaldı. Bir toplumun okuma-yazma oranlarının doğrudan alfabenin kolaylığı ya da zorluğuyla ilgisinin olmadığına dair dünya yüzünde bol örnek bulmak mümkün. Rusya, Yunanistan, Bulgaristan, Japonya, Çin, Israil, Kore, Sırbistan, Hindistan, Tayland gibi ülkeler ekonomik ve kültürel kalkınmalarını, hepsi Arap alfabesi kadar veya ondan daha zor olan alfabeleriyle başarabilmişlerdi. Sonuç olarak, Kemalist modernleşme hamlesinin önemli köşe taşlarından biri olan Harf Inkılabı, toplumun genel kültür düzeyine katkıda bulunmaktan çok, halkın tarihle ilişkisini kesmekte işe yaradı. Böylece geçmişle bağlar, devlet ve devletin istediği tarzda ilgilenen ‘tarihçiler’ tarafından kurulmaya başlandı. Bu tarihçilerin esas işlevleri ise, ‘kozmopolit’, ‘karışık’, ‘Şarklı’, ‘geri’ olarak niteledikleri Osmanlı kimliğinin yerine, ‘etnik açıdan saf, ‘dünya görüşü açısından laik’, ‘Batılı’, ‘modern’ bir ‘Türk’ kimliğinin üzerinde yükselecek Türk-ulus devletini inşa etmekti. 0