03 Ocak 2011, Pazartesi
Servet BAŞOL
Servet BAŞOL [email protected]

Kırık Cam Teorisi

Bu köşede ilk yazmaya başladığımdan beri;
41. haftada Yetisiz Yolcular için gereği yapılmayan, yerine getirilmeyen ve üzerinde düşülmeyen sorunları sıralamış ve teşhisi sizlerle paylaşmıştım.
42. hafta uçaklardaki Türk Bayrağı konusuna değinmiş ve durumu ortaya koymuştum.
43. hafta ise Hava Hukuku üzerinde durmuş ve konuyu SHGM denetimleri kapsamında sınırlı tuttuğumuzu belirtmiş ve başka bir yaraya parmak basarak eksiğimizi ortaya koymuştuk.
44. haftada ise İnsana Yatırım zorunluluğundan bahsetmiştik.
45. hafta konum ise Havacılık Kalitesi ile ilgili idi.
46. hafta ise en çok karşılaşmaktan korktuğumuz konu olan Uçuşta Yolcu-Ekip arasındaki hukuksal düzenlemenin eksikliği idi.
47. hafta bizler hala düzgün bir yasa ile bazı sorunları çözemez iken, üyesi olduğumuz uluslar arası kuruluşların, Kaza Araştırma ve Önleme Kurulu kanununu uygulamasını daha da ileri götüren düzenlemeleri gerçekleştirdiklerini görüyoruz.
48. hafta, havacılık ile ilgili Hukuki Düzenlemelerin yapılış şekli ve yönteminin yapıcı olmaktan uzak olduğunu örneklerle anlatmaya çalıştık.
49. hafta ise zorunlu kalite yerine Havacılık Kalitesi üzerine yoğunlaşma gereğinden bahsetmiştik.
50. hafta Güvenlik Yönetim Sistemi’nden bahsedince yine günümüze miras kalan Emniyet ile Güvenlik kavramını kargaşası yaşandı.
51. hafta geçmiş haftaların devamı olabilecek Kanunların Uyumu konusunu dile getirdik.
52. hafta yazım ise, 2010 senesi değerlendirmesi ve özlemleri içermekte idi.
 
Bu senenin ilk yazısı olarak örnek bir olayı gündeme getirmek istiyorum.
 
New York Belediye Başkanı Guiliani'nin "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?" sorusuna cevabı: 
 
"Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim.
Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım."
 
Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.
 
Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. 
 
Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.
 
Polis bu kararlılığıyla "Küçük müçük, bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge olmasına izin vermeyeceğiz." demiş.
 
'Kırık Cam Teorisi' ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alarak geliştirilmişti.
 
Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model Oldsmobile bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri gizli kamerayla izledi.
 
Bronx'taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi 'sağ kalan' otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da olaya dâhil oldu. 
 
Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti. "Demek ki" diyordu Zimbardo, "ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.
 
Toplum için ne kadar çok ve yararlı hizmet üretirseniz, o kadar büyüksünüz.
 
Koyduğunuz kurala en çok siz uymalısınız ki, diğerleri saygı göstersin.
 
Statükoyu muhafaza, yerinde saymak anlamına gelmez.
 
Çevreniz son sürat ileriye doğru gidiyorsa, sizin duruyor olmanız, geriye gidiş anlamına gelebilir.
 
Yönetmek, gerçekleri yok saymak, sorunları sümen altına atmak ya da kişiselleştirmekle gerçekleşmez, aksine toplumsallaştıkça saygın ve güçlü olur.
 
Geçen zaman ise, kartopu gibi yanlışın yanlış üzerine sarılması ile büyür ve içinden çıkılmaz bir hal alır.
 
Şimdi de tekrar düşünün geçmişteki olayları, yaşadıklarınızı ve duyduklarınızı.
 
Uçak işgalleri, Hostes tokatlama, Pilot tacizleri, vs. vs.
 
Yürürlükteki kanunları bilmemek, bildiğin kanunlara uymamak ya da ciddiye almamak sizleri ve bizleri nereye götürecek?
 
Sevgiler
Servet BAŞOL
Kırık Cam Teorisi

Yorumlar

Misafir ~ 13 yıl önce
Varsayalım bizim ülkede Amerikadaki gibi fransadaki gibi havacılık kanunları detaylarıyla oluştu. Uçak içnde yere tükürenden, güvenliği tehdid edici hareketlere kadar her ceza belirli. Kaptanlardan bu kuralları ezbere bilmesini beklememiz ve ineceği ülke kurallarınıda bilmesini beklememiz adil midir? avukatlar bile bu detayları bilmiyorken adamlar uçuş planı mı yapsın hukuk mu çalışsın derim nacizane... Sevgilerimle

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Hocam bir arkadaş zamanla ihtiyaç olacaktır demiş ama bence zamanı gelip geçiyor. Pegasusun geçen haftaki uçuşunda, uçaktaki iki kişi sille tokat çıkış kapısı yanına kavga etmişti, pilotda uğraşsada bir şey olmayacağını bildiğinden yere indiğinde polis bile çağırmamıştı. Bence büyük bir hadise çıkmadan ilgili kanunların yapılması için sorumluluların meclise teklif vermesi gerekmekte.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Değerli hocam bence biraz daha zaman lazım örneğin denizcilikle ilgili kanuni alt yapı çok sağlam ve bir çok kural var hukukumuzda, ancak havacılığın geçmişi ve ticari yaygınlığı 2002 yılından beri artan bir ivmeye sahip. O sebeple zamanla özel havacılık kanunları oluşacaktır ancak henüz ihtiyaç olduğu hissedilmediğinden hukukçulardan bile ne gerek var şeklinde tepki gelmekte. Eskişehire bekliyoruz sizleri...

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Güzel bir yazı hocam benim açımdan aydınlatıcı en azından bildiğim kadarıyla yeni bir kanun çıkmadıysa önceki olayları takip ettiğimiz kadarıyla hostes tokatlamak bedava (hatta hostes kovulmuştu), uçak gasp etmek parasıyla (idari para cezası uygulanmıştı adamın akli ehliyeti yok diye mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı), pilot tacizi paha biçilemez...2011'in havacılık ve oluşması için caba gösterdiğiniz havacılık hukuku yönünden daha verimli geçmesini hepimiz adına dilerim. Saygılarımla

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Hocam diyoruz Temel fıkrası yazın diye, siz oyle yazılar yazıyorsunuz ki hukukçusu, havacısı anlayanı anlamayanı deli oluyor. Sizin bu yazılar ibretlik ama hazım süresi uzun. İnşallah Amerikadaki , Fransada ki havacılık kanunlarını (ICAO'nun ülkelere bıraktıklarını) inceleyecek uzman havacılık hukuçuları bizi aydınlatır bu konularda...Bu arada Havacılık hukuku diye bir kavram varmıydı bizim ülkede?

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Sivil havacılıkla ilgili kanunları ICAO ülkelere bırakmış bizim ülkede Allaha bırakmış. Herkes uzman olduğu için diğer ülkeler bu konuda ne kanun çıkartmış inceleyen yok ne yazıkki.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Sivil havacılık ile ilgili bir kanun varda biz mi bilmiyoruz. ICAO uçak içindeki olaylarda ülkenin yetkili otoritesini kanun yapıcı olarak baz alır. Yani Türkiye'de uçakta sorun çıkartıp ceza almayan kişiler, Amerika da uçak kaçırmış muamelesi görür. Bir kanun var ortada da biz bilmiyoruz da siz herşeyi biliyorsunuz farklı ülkelerde mi yaşıyoruz acaba?

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000