Çelik İş "enayi" yerine koydu...

Haftalardır yazıyoruz. Yazmaya da devam edeceğiz. Bizi tarafgirlik ile suçlayanların yüzüne inen her tokadın sesini duyana kadar da taviz vermeyeceğiz. THY Teknik A.Ş çalışanları açısından hayati önem taşıyan sendikal süreç geçen hafta kaosa giden bir sürece girdi.

Bu süreçte asla taraf olmayacağımızı, hatta bize “hangi sendikaya üye olalım” diye danışan özellikle genç kuşak teknisyenlere de söylediğimiz gibi her sendikaya aynı mesafade olduğumuzu sürecin en başında söylemiştik.

Bugün bu satırları okuyanların eminin ki yüzü kızarmayacak. Zira onların yüzleri en pis hayvan derisi gibi sert ve iğrenç kalpleri ise bir o kadar kararmış irinlerle dolu.

Bizim için THY Teknik A.Ş çalışanları önemlidir.

Hava İş Sendikası’ndan gelen “Türk Metal”e destek verelim talebini elimizin tersi ile ittik ve hepsi bizim için aynı dedik.

Bu bağlamda sendikalarla yaptığım röportajlarda da sendika başkanlarına söylediğim tek şey şu idi. “Airporthaber olarak hiçbir sendikanın kalemşörlüğünü yapmayız. Sorarız, cevap verirseniz yazarız. Ama asla taraf olmayız, haksızlığın karşısında da susmayız”.

Çelik İş Sendikası Başkanı Cengiz Gül ile WOW Otel’de, Birleşik Metal İşçileri Sendikası Başkanı Adnan Serdaroğlu ile de sendikanı genel merkezinde buluştuk.

Bugün geldiğimiz noktada Çelik İş Sendikası’nın yapmış olduğu “Yetkiyi aldık” açıklamasını skandal olarak değerlendiriyorum.

Ve diyorum ki;

Siz kimi enayi yerine koyuyorsunuz?

Çelik İş Sendikası’nın Genel Başkanı Cengiz Gül sana sesleniyorum. Bize mantıklı bir açıklama yapmak zorundasın.

Namusunuz ve şerefiniz üzerine bu açıklamayı sizden bekliyorum.

Ne açıklaması diye meraklanıyorsanız söylüyorum.

Sahtekarlığınızı, bizi ve THY Teknik çalışanlarını enayi yerine koyup koymadığınızı, ki ben hepimizi enayi yerine koymak istediğinize inanıyorum. Merak etmeyin belgesi ile açıklayacağım.

Sayın Cengiz Gül, şimdi şu sorulara cevap ver.

3 Temmuz 2015 tarihinde AirportHaber’e gönderdiğiniz belgede Çalışma Bakanlığı’na yetki için başvuru yaptığınız yazılı. Gerçekten o tarihte başvuru yaptınız mı yoksa bir algı operasyonu muydu?

Türkçesini de söyleyeyim. Başvuru yaptık gibi gösterip kafası karışık olan çalışanlar üzerinde bir etki mi yaratmaya çalıştınız?

Sayın Cengiz Gül, 3 Temmuz 2015 tarihinde başvuru yaptı iseniz bakanlığın size vermiş olduğu “yetki tespiti” belgesinde başvuru tarihi olarak neden 7 Temmuz 2015 yazıyor?

Hadi bizi enayi yerine koymak istediğiniz dört günlük süreçte ne oldu? Açıklayın öğrenelim.

Bakın, ben belgelerle konuşuyorum. Siz de belgelerle konuşun ki, hem yetkisini aldık dediğiniz Teknik A.Ş’deki teknisyenler rahatlasın hem de enayi yerine konulmadığımızı anlayalım.

Aksi taktirde size hiçbir şekilde inanmayacağım.

Merak etmeyin biz açıklamalarınızı yine yayınlarız. Ama benim tespit ettiğim oyununuzu gören üyeler size bundan sonra ne kadar inanır onu bilemeyeceğim.

Kanaat getirdim ki, bu dört günlük süreçte çalışanlar üzerinde oldukça yoğun etki yaratılmış. Ne demek istediğim gayet açık.

Ve bir dip not: 7 Temmuz’da yapılan başvuru, iki gün içinde yetki verilmesi ile cevaplandırıldı. Doğrusu devlette işlerin bu kadar hızlı yürüdüğüne şahit olmamıştım. Ama kılıf hazırlanmış. Algıya göre 3 Temmuz Cuma günü yapılan başvuru 10 Temmuz Cuma günü cevaplandırıldı. Bir hafta içinde cevap verme süreci böylece çalışanlar nezdinde dolmuş oldu. Algı tamam da ya resmi belgeler ne diyecek?

Ben söyleyeyim; “hepinizi enayi yerine koyduk”.

Yanıldınız. Ne biz ne de THY Teknik çalışanları enayi değildir.

AÇIKLAMA      :

Yazımın yayınlanmasının ardından Çelik İş Sendikası Genel Başkanı Cengiz Gül, cevap hakkını kullanmak istediğini ve yazılanların doğru olmadığını söyledi.

Gül'ün açıklamasına göre Cuma günü resmi başvuru yapılmış. Üye sayısı da yeterli derecede. Bana gönderilen belgeye göre 2251 kişi 3 Temmuz 2015 tarihi itibari ile Çelik İş Sendikası'na üye olmuş. Ancak 7 Temmuz'a gelindiğinde üye sayısında 150 kişiye yakın artış olduğu gözlendiği için yetki tespiti talebi yenilenmiş.

Cengiz Gül'ün açıklaması böyle. Belgeler de bende mevcut.

Bende soruyorum; 'Ne gerek vardı kafa bulandırmaya!'