24 Ekim 2016, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]

Çalışmak da Ne? Kadın Dediğin Çocuk Doğurur

Kadın çalışanların şartlarının iyileştirilmesi için devlet büyük gayret sarf ediyor. Gebe ve emziren kadınların çalıştırılma şartlarıyla ilgili olarak yeni düzenlemeler getirildi. Yönetmeliğe göre gebe veya emziren kadınlar, günde 7 buçuk saatten fazla çalıştırılamayacak. 150 kadın çalışanı olan iş yerlerinde 0-6 yaşındaki çocuklar için kreşler kurulacak.

Yasanın düzenlenmesiyle birlikte çalışan kadının gebeliği ve annelik dönemi içerisinde çeşitli izinler verilerek bu süreçlerin çalışmaksızın ya da kısmi zamanlı çalışmalarla geçirilmesi sağlanmaya çalışılıyor. Bu hakların başında gebe çalışanın doğum öncesi ve doğum sonrası ücretli ve ücretsiz izinleri yeniden düzenlendi. Gebelik süresince gerekli sağlık kontrolleri ve periyodik muayeneler için işveren çalışana ücretli mazeret izni vermek zorunda, çalışanın hekime gitmesine izin verilmemesi ya da bu izinlerin ücretsiz izne çevrilmesi da söz konusu değil. Ücretli doğum izinlerinin bitiminde çalışan kadının 6 aylık ücretsiz izin hakkı bulunuyor. İşveren 6 aylık ücretsiz izni vermek zorunda. Kıdem tazminatı ve yıllık izin hesaplamalarında da bu süre hesaba katılmaması da ayrı bir husus.. 

Torba Yasa ile yürürlüğe giren yönetmelikle de detayları belli olan yarım gün mesaide devlet katkısı aylık 823 lirayı buluyor. Yasaya göre kadınlar doğum yapmaları halinde analık izni sonrasında birinci doğumda 2 ay ikincisinde 4 ay, sonraki doğumlarda ise 6 ay süreyle yarım gün çalışıp tam maaş alabilecek. Engelli çocuğu olanlarda süre 12 ay olarak uygulanacak. Üstelik bu izin hakkından 3 yaşına kadar çocuk evlat edinenler de yararlanacak. Bu hak aynı şekilde işçi annelere de (özel sektörde çalışanlar dahil ) tanındı.

Buraya kadar satırlara dökülen her şey kadınlarımız açısından çok güzel. Devletimiz kadınlarımızı koruyor. Gelelim şimdi Vehbi’nin Kerrakesine.

Yapılan son açıklamaya göre Türkiye İstatistik Kurumu  verilerine göre sanayide 76 bin istihdam kaybı var. Bu rakamın 69 bininin kadın çalışanlardan oluşmasını nasıl yorumlamak gerekir bilemiyorum. Aynı şekilde 124 bin kişilik eğitim sektöründeki kaybın da 83 bini de kadın çalışanlardan oluşuyor. Temmuzda hazirana göre 145 bin kadın işsiz kalırken 130 bin erkek çalışan iş buldu. Bu durumda İşsizlik oranındaki yükseliş de kadın çalışanların istihdam kaybından kaynaklandı. Kadınlar her sektörde darbe yedi. Temmuzda hazirana göre sağlıkta 21 bin, ulaştırmada 9 bin, finansta 3 bin, turizmde 3 bin kadın istihdamının azaldığı söyleniyor. Ekonomik aktivite, turizmdeki sıkıntılar hep kadın çalışanları vurdu. Kadınlarda işsizlik oranı Temmuzda yüzde 14’e fırladığını gazetelerde okuduk.  İşsizlik şuna yükseldi, şöyle oldu, böyle oldu konumuz bu değil. Dünya bu hastalığın tedavisini bulamıyor. Bu sıkıntı her ülkede var.

Bu arada Kamu yönetiminde 15 bin kadın çalışanın istihdam dışı bırakıldığı da yazılıyor. Tabii ki bunun doğruluğunu öğrenmek isteriz. “ Ele verir talkımı kendi yutar salkımı” durumu mu var. Bunu bilmek isteriz.

Kadın çalışanlara bu hakları tanımadan Devlet önce İşverenlerle görüşseydi ve de onlarla bir anlaşma sağlansaydı belki daha iyi olurdu. Yarın kadın çalışanlarımıza daha ileri seviyede hakların tanınması kadınların işsizlik oranının büyümesine sebebiyet verecekse bunu düşünmek gerek.

Sahiden biz kadınlarımızın iş yaşamında söz sahibi olmalarını istiyor muyuz? Yoksa onların haklarını artırarak saf dışına itilmelerini mi istiyoruz.  Evet; kadın dediğin çocuk doğurur, evde yemek yapar, çalışmak ne ki?

SIVI MADDELER & İNSANLAR
Hatırlarmısınız daha ilkokulda sıvı ve katı maddeleri anlatırken bizlere ilk önce bu akıcı maddenin içine konulduğu kabın şeklini altığını öğretmişlerdi.  Bir bardak ve bir şişe deneyi ile. Evet, sıvı maddelerin belli bir şekli yok. Akışkandır. Ve bu nedenle bir şekilden başka bir şekle hemen girebilirler. İlim ve bilim bir şeyi atlıyor.

Düşünebilen varlık diye isimlendirebileceğimiz insanın maddenin sıvı halinin özelliklerini, karakter denilen yapının bazen en kötü hali ile bezeyerek taşıdıkları bir gerçek.

Yeryüzünde içinde girdiği kabın şeklini en süratle alan "düşünme özelliğine sahip olan tek varlık   İnsan olduğu yaşamın tüm evrelerinde görülebileceği üzere insandır.  Bir  şekilden başka bir şekle bu denli süratle dönüşebilen, düşünme güdüsüne sahip başka bir canlı varlık var mı diye sorarsanız yoktur.  Esasen iletken olup yalıtım kabiliyeti etkili ve yetkili şahıslara şahsa göre değişen ve onlara uygun hareket etmeyi meziyet addeden "düşünebilen canlı  yine insan denilen canlıdır.  Belirli bir şekilleri olup, sıkıştırılabilir ve esnek olmalarına karşı akışkan olmayan ve de küçük tanelerinin arasına sıvı ilave edilmeden, bulundukları kabın şeklini alsa bile asla o kabı dolduramayan katı maddenin özelliklerine sahip olan düşünebilen varlık yine " insandır "  

Bazı ince katı maddelerde, konuldukları kabın şeklini alırlar. Tuz, şeker vb. Bu maddelerde bir kaptan diğerine sıvı maddeler gibi aktarılabilirler. Bildiğiniz üzere bu maddelerin belirtilen sıvı özelliğine sahip gibi görünmelerinin nedeni çok çok küçük taneciklerden oluşmalarından öte değildir.  Buna rağmen tabiatta  kendini en fazla küçültebilen düşünen varlık yine  insandır.. Küçük kaba sığmak için gerektiği kadar küçülürler. İnce ve uzun bir kaba sığmak için yerle bir, gerekirse çizgi olurlar. Sonuç olarak cansız bir maddenin iki halinin de özelliklerini, üzerinde toplayan ve de her kalıba girebilen düşünebilen bir varlıktır insan.
 

Bu saydığımız özelliklerle " düşünebilen " kelimesi ne kadar uyumsuz değil mi? Buradaki özelliklerin hepsi doğru. Bir tek yanlış var. O da her yakıştır tırmanın sonunda “düşünebilen”  deyiminin kullanımı. İnsan olan bu durumlara düşmez. Düşünme ve değerlendirme kabiliyetine sahip olmayanlar dışında tabii ki. Hele sağa sola bir bakın.  Etrafta çok insan görünümlü canlı var. Sanki bu tür çoğunlukta. Evet; tüm dünyada olduğu üzere zamanla İnsanların yaşam şartları değişti. Değişti değişmesine, tabii iyi de oldu ama bu arada biz insanların küçümsenmeyecek bir bölümü de insanlığı unuttu gibi. Özdemir Asafın sözü geldi aklıma.”  Bütün renkler hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler”  İnsanların bembeyaz olduğu dönemi ben yaşamadım.

ASKERİ HAVA TEKNİK OKULLARI

Evet, bu konuyu yazmak bana mı düşer bilemiyorum ama konunun içinde “ Havacılık “ olunca durumdan vazife çıkartmak bana uygun geldi. Konumuz Hava Teknik Okulları. Bu okulların Askeri statü de olması beni etkilemiyor. Hatta fark etmiyor. Örneğin Gaziemir Hava Teknik Okulu kapatılan bu eğitim merkezlerinden biri. Benim açımdan yalnız bir simge. Bu ve aynı durumda olan tüm okullar ve için geçerli bu seslenişim. Kim duyar, kim işitir onu bilemem. 

Evet; bu okulların görevi; çağdaş havacılık teknolojisini takip edebilecek ve uygulayabilecek yeterlilikte kalifiye personelin Hava Kuvvetleri'ne kazandırılması amacıyla değişik sınıf, branş ve ihtisaslarda personele teknik ve akademik eğitim vermek. Eminim ki bu okulun mezunları askeri görevlerini bitirince Türk Sivil Havacılığına da en üst seviyede hizmet vereceklerdir.

Yaşadığımız ve tüm Türkiye’nin nefretle karşıladığı, ülkemizin bütünlüğünü parçalamaya yönelik Fethullah Gülen Terör Örgütü darbe girişiminden sonra Askeri liseler kapatıldı.

Yalnız onlar değil Fetö örgütünün tüm okulları da kapatıldı. Oysaki. Fetö okullarının binaları güzeldi. Okul olarak inşa edilmişlerdi. Darbe girişiminden sonra devletleştirildiler. Güzel de okul binası varken Devlet neden okulun eğitim kadrosunu değiştirip tedrisata devam ettirmedi? Her ne ise kısa bir süre sonra aklıselim galip geldi.

Malum, Türkiye’mizde çocuklarını askeri okullara gönderenler ya orta halli ya da geçim konusunda sıkıntı çeken aileler. Mutlak tamamı değildir ama genelde tercihini bu yönde kullanan ailelerin mali durumu böyle. Zira askeri okullarda öğrencilerin tüm gereksinimleri Devlet tarafından karşılanıyordu. Şimdi bu okullarda okuyan öğrencilerden kendilerine sunulan mesleğe uygun okullardan birini tercih etmeleri istendi ve eğitimlerine tercihlerine uygun bir okulda devam ediyorlar.

Tabii ki bu konu benim yukarıdaki beş satırda anlattığım gibi basit değil. Gençlerin ümitleri soldu ve yaşamdan beklentileri zedelendi. Yaşamlarının birçok şeyini yeniden bina etme durumunda kaldılar.. Aileler nelerinden feragat edecekler ki hayatlarındaki en kıymetli varlıkları bu tahsil dönemini bitirebilsin. Tabii bu arada ailelerinin maddi durumları nedeni ile tercih kullanamayan öğrenciler oldu mu? Bilemiyorum.

Neden mi böyle oldu? Bilindiği üzere TSK içinde Fetöcü bir yapının da mevcut olduğu ortaya çıktı. Ve de bu zihniyetin başlangıcının askeri okullarda şekillendirildiği düşünüldü. Doğrudur. Az da olsa bu grubun içinde de bu çirkin zihniyete sempati duyanlar tabii ki olabilir.

Ancak bilindiği üzere Türk Silahlı Kuvvetleri, askeri öğrenciler hakkında yapılacak güvenlik soruşturması S.K İstihbarata Karşı Koyma, Koruyucu Güvenlik ile İşbirliği Yönergesi uyarınca yapılıyor. En önemlisi yapılan Güvenlik soruşturmasının öğrencinin kendisi ile birlikte anne, baba ve kardeşlerini kapsaması. Öğrencinin ve ailesinden herhangi birinin zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, sahtecilik, inancı kötüye kullanmak, cinsi sapıklık, kaçakçılık, yalan beyan, yalan yemin, dolandırıcılık, hırsızlık suçlarından hüküm giymiş veya yargılanmaya devam ediyor olması, askeri öğrenci olmayı engelleyen haller olarak belirlenmiş.

Ve de Ceza Hukukumuzun en temel ilkelerinden biri, cezai sorumluluğun şahsiliği ilkesidir. Başka bir şahsın işlediği suçtan dolayı diğer bir kişiyi / kişileri sorumlu tutmanın, bu ilkeye aykırı olduğu kabulü zorunlu olan bir gerçek. Bu durumda söz konusu okulların neden kapatılma nedenlerini anlayabilmek zor. Genel Kurmay eski Başkanlarından biri  “ Liselerin kapatılması için sonuç olarak olabilir’e yakın bir söz söylemişti Televizyonda Program yapımcısı kendisine “Peki neden sizin başta bulunduğunuz dönemde bu olabilirliği düşünmediniz ve buna yönelik bir adım atmadınız diye sormadı.

 Bahis konusu okullarda tahsiline devam eden ve bu tür oluşumlarla hiç bir şekilde ilgili olmadıkları TSK ve belki de MIT soruşturmaları ile belirlenen öğrencilerin şu an için düştükleri durum nasıl düzeltilebilir ki. Farz edelim ki, bu öğrenciler tercihleri ile devam ettikleri okulları bitirdiler. İş bulma sorununu aşmaları esnasında nelerle karşılaşırlar?  Sual bu?

Kişisel kanaatim bu öğrenci kardeşlerimizin üzerinde ülkemizin yaşadıkları bu çirkin darbe girişimi sırasında askeri bir lisede okumaları ve öğrenim yuvalarının yaşananlar sonrası kapatılmasının menfi bir etkisinin görülmeyeceği yönünde. Kaldı ki o günlerde okullar tatildi ve de öğrencilerin hepsi memleketlerindeydi. Bu çirkinliğe bu düşmanlığa iştirak edenleri var ise tabii ki onların ayıklanması şart. Her ne ise, ülkemiz bu günleri atlatacak. Sivil Havacılık Sektörümüzün Turizme bağlı olarak yeniden büyüme eğilimine gireceği mutlak. Sektörümüz tercih ettikleri sivil okullardan mezun olan bu kardeşlerimizle birlikte ülkedeki büyümenin öncülüğünü yapacak. Sivil Havacılık sektöründe uçak teknisyenliğinin önemi herkes tarafından biliniyor. Ve de bu ekibe büyük ihtiyaç olacak. Şu anda bile bu eksikliğin hissedildiği söyleniyor. Dilerim ki düşüncem doğru çıksın. Aksi olursa bu gençlere çok yazık olacak.

Çalışmak da Ne? Kadın Dediğin Çocuk Doğurur

Yorumlar

Diriliş ve Direniş ~ 7 yıl önce
İş alanlarında kadınlara verilen haklar, kadın istihdamını zorlaştırıyor. Askeri okulların kapatılması ise, sineklerle uğraşılmayıp, bataklığın yok edilmesidir, bu da doğrudur. Devletin bekası önceliktir.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP DİRİLİŞ VE.. ~ 7 yıl önce
NE OLURSA OLSUN DEVLETİN BEKASI KONUSUNDA SİZİNLE HEM FİKİRİM. ASKERİ OKULLARI İSE BATAKLIK OLARAK GÖRMÜYORUM. KURUTMA İŞLEMİNDEN ÖNCE SİZİN DEYİMİNİZLE BATAKLIKLARIN İSLAH EDİLMESİNİN MÜMKÜN OLDUĞUNU BİLİYORUM.
e. ~ 7 yıl önce
emancipation !!

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP .e ~ 7 yıl önce
FRANSIZCA BİLDİĞİNİZİ ANLAMAYA ANLADIM DA İLİŞKİ KURAMADIM. İSTERSENİZ ONU DA FRANSIZCA ANLATIN.
ppl ~ 7 yıl önce
havacılıkta her soruna değinip şimdi de kadın hakları için kolları sıvamışsınız. o son kadehi içmeyecektiniz.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP PPL ~ 7 yıl önce
GALİBA SİZ İKİ KADEH FAZLA ALDINIZ Kİ OKUDUĞUNUZU DA ANLAYAMADINIZ. KONU KADIN HAKLARI DEĞİL, KADIN HAKLARI ARTIRILDIKÇA KADIN ÇALIŞANLARIN İŞTEN ÇIKARTILMALARININ ÇOĞALMASI. SİZİN ŞİRKETİNİZDE, SİVİL HAVACILIKTA KADIN ÇALIŞAN YOK MU?
CVP 2 ~ 7 yıl önce
İLK CEVABIMDA BELİRTMEYİ UNUTMUŞUM.THY' DE ŞU ANDA 9200'ÜN ÜZERİNDE KADIN ÇALIŞAN VAR.
CVP PPL CVP ~ 7 yıl önce
Tamam da Çetin bey kardeşim siz THY ve Sivil havacılıktan veriler vermemişsiniz ki? Yani kendi sektörünüz ile ilgili bir veri söz konusu değil. Alakaya maydanoz olmuş. Ama konu konudur, her zaman havacılıktan iş çıkmıyor olabilir ;)
CVP CVP PPL ~ 7 yıl önce
HAKLISINIZ YAZIYA THY' DE GÖREVLİ BAYAN ÇALIŞAN MİKTARINI BELİRTEREK BAŞLAMAK DAHA İYİ OLABİLİRDİ.DÜŞÜNEMEMİŞİM.KENDİ SEKTÖRÜNÜZ DEDİĞİNİZE GÖRE SİZ BAŞKA BİR DALDA ÇALIŞIYORSUNUZ. ZİRA BİZİMKİLER BUNU ZATEN BİLİYOR DİYE DÜŞÜNMÜŞ OLABİLİRİM.AYRICA ÇALIŞMA HAYATINI İLGİLENDİREN HER KONU BİZİ İLGİLENDİRİYOR DİYE DÜŞÜNÜYORUM. TENKİDİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000