İşte o röportaj;
“ŞEHİTLERİMİZ BİZİ ÇOK İYİ SAVUNDU”
“Antalya’dan yola çıktığımızda düğün alayını andıran çok güzel bir ortam vardı” diyen Gaye Somuncu, “Bu durum Gazze’ye yaklaştığımız zaman İsrail hücum botlarının gemimizi taciz etmesiyle bir anda değişti. Tacizler başlayınca bir şeyler olacağını düşünerek bayanlar en alt katlara indirildi. Daha sonra aramızda bulunan 17 doktor ve birkaç hemşire ile bende dahil olmak üzere önceden ilkyardım eğitimi alan yolcuların üst katlarda 2 saat değişmeli nöbet tutmasına karar verildi. Hücum botların sayısı artmaya başladı. Tepemizde helikopter uçmaya başladı. Bir şeyler olacağını düşünmüyorduk. Tedbir olarak yirmi kişilik bir grup geminin ele geçirilme tehlikesine karşılık kaptan köşkünü savunmak için beklemeye başladık. Sabah ezanı okunduğu sırada bir patırtı koptu. Mermi ve bomba sesleri duymaya başladık” şeklinde konuştu.
“ORTALIK SAVAŞ ALANINA DÖNDÜ”
Asıl dehşetin bu dakikadan sonra başladığını belirten Somuncu; “İlk önce plastik mermiler ile ateş edildi. Açılan ateş sonucu birkaç kişi yaralandı. Yaralananları tedavi etmeye başladık. Ortalık bir anda kan gölüne döndü. Ben hayatımda bu kadar çok kan görmedim. O sırada aşağıya indim. Aşağı bölümde bekleyen kadınlardan bazılarının eşleri yukarda gemiye inen İsrail askerlerine karşı koymaya çalışıyordu. Aşağıya indiğimde kadınlar tedirgindi onları telkin ettim. Yukarıdan çığlık, bağrışmalar ve patlama sesleri geliyordu. Yukarı tekrar çıktığımda kan ve ter kokusu birbirine karışmıştı size o kokuyu anlatamam. Sonra kaptanımız “Arkadaşlarım şehitlerimiz var. Lütfen direnişi durdurun” diye anons yaptı. Biz karşı koymayı durdurduğumuz anda bile hala gemiye ateş ediyorlardı. O sırada gemiye inen üç İsrail askerini yakaladılar. Hatta arkadaşlarımız ellerindeki silahı bile aldılar. Ama öyle bir ortamda bile o silahı kullanma gereği duymadılar. O askerlerden biri yaralıydı ve gemide bulunan doktorlarımız o askeri tedavi ettiler” diye konuştu.
“KILLARINI KIPIRDATMADILAR”
İsrail askerlerinin ağır yaralı yolcunun ölümüne göz yumduğunu belirten Somuncu, “Silah sesleri durduğunda kaptan Arapça ve İngilizce olarak anons yaptı. “Ağır yaralımız var. Lütfen yardım edin” dedi. Ama İsrail askerleri kılını dahi kıpırdatmadı. Bu sırada üç şehidimiz vardı. Dördüncü şehidimiz kan kaybından dolayı gözlerimizin önünde hayatını kaybetti. Daha sonra erkekleri en üst katta topladılar. O sırada kadınların korkmaması için İsrail askerleri tarafından yerdeki kanların yıkandığını gördüm” dedi.
“80 YAŞINDAKİ DEDEYİ BİLE KELEPÇELEDİLER”
İsrail askerinin insanlık dışı müdahalesini anlatan Gaye Somuncu, “ İsrail askerleri üst katlarda topladıkları erkekleri kelepçelediler. Kelepçeleri o kadar sıktılar ki bazılarının elleri mosmor oldu. Düşünebiliyor musunuz? 17 yaşındaki bir gence kelepçe takmalarını anlarım ama 80 yaşındaki bir dedeyi bile kelepçelediler. Daha sonra yaralılara ve kadınlara da kelepçe takıldı. Geminin Aşdod Limanı’na çekileceği söylendi. Aşdod Limanı’na varana kadar ellerimizdeki kelepçeleri çıkarmadılar. Hatta iki aylık hamile bir arkadaşımız vardı. Fazla hırpalanmaması için durumunu İsrail askerlerine anlattık. Başına bir asker diktiler. Ve ne acıdır ki o asker sürekli hamile arkadaşımızı taciz etti.”
Mavi Marmara’da ne taşındığı sorusuna Somuncu “Filistin’deki yetimlere Türkiye’den gönderilen oyuncaklar vardı. Alt katta eşyaları talan eden İsrail askerleri daha sonra üzerimizde bulunan cep telefonlarına, sim kartlarımıza, pasaportlarımıza ve şahsi tüm eşyalarımıza el koydu. Bu sırada hayatını kaybeden yolcuların cansız bedenleri o sıcağa rağmen içeride bekletildi. Aşdod Limanı’na yaklaşmayı beklerken neler yapacağımızı konuşuluyordu. Yemen Milletvekili “ Fatih’in torunları buradayken kimseye konuşmak düşmez” diyerek gemideki birçok kişinin Türklere olan hayranlığını dile getirdi.
Limana geldikten sonra Cezaevine götürüldüklerini ifade eden Somuncu, “ Yeni yapılmış bir cezaevine götürüldük. Orada herkesi iç çamaşırına kadar aradılar. Daha sonra bize İsrail topraklarına izinsiz girdiğimiz söylendi. Bende “ Biz buraya gelmek istemiyorduk. Sizin askerleriniz bizi buraya zorla getirdi” dedim. Cezaevi yeni olmasına rağmen tuvaletleri kullandığımız gibi lağım bastı. Her yer kokuyordu. Ne yemek ne de su verdiler ve bize bir kâğıt imzalamamız söylendi. Ben de büyükelçilikten bir temsilcimiz gelene kadar hiçbir kâğıda imza atmayacağımızı söyledim. “Ülkenize dönmek istemiyor musunuz?” diye sordular. Tabii ki dönmek isteriz ama bilmediğimiz bir kâğıdı da imzalamak istemedik. Daha sonra gemide bulunan yolcuların ülkelerine bağlı büyükelçilik temsilcileri geldi ve “Ülkeme dönmek istiyorum” yazılı bir belge imzaladık. Ama bu süre zarfında ailelerimizle görüşmemize dahi izin verilmedi. Sadece İngilizce konuşulması şartıyla bunun olabileceğini söylediler. Herkesin ailesinin İngilizce bilmediğini söyledim” dedi.
“ARKADAŞLARIMIZIN KOLLARI BACAKLARI KIRILMIŞTI”
Tel Aviv’de bulunan Ben Gurion Havalimanı’na götürülmek üzere ring aracına bindirildiklerini belirten Somuncu, “Cezaevine sağlam giren arkadaşlarımızdan bazılarının içeride kollarının bacaklarının kırıldığını gördüm. İçerde onları dövmüşler. Dünya’da bu kadar eylem ve protestoya rağmen bize son dakikaya kadar işkence yapmaya devam ettiler. Otobüs içinde o sıcakta 2-3 saat sıkışık bir halde bekletildik. Sonra havalimanına götürüldük” diye konuştu.
“KENDİ AİLEMİ GÖRMÜŞ KADAR SEVİNDİM”
Dönüş yolculuğunu gözyaşlarıyla anlatan Gaye Somuncu, “THY uçağında arkadaşlarımızı görünce ailemi görmüş kadar sevindim. Allah onlardan razı olsun. O kadar iyi davrandılar hepimizle ilgilendiler. Cep telefonlarını bize verip ailelerimizle görüşmemizi sağladılar. İkramlarda bulundular. Atatürk Havaalanında da o kadar güzel karşılandık ki duygulanmamak elde değil” şeklinde konuştu.
Gaye Somuncu son olarak İsrail’in yaşattığı bu vahşetin tüm Dünya tarafından görülmesi ve bilinmesi için her şeyi yapmaya hazır olduğunu ifade etti.
Gaye Somuncu, yaşanan dehşet dakikalarını ve tüm süreci bu akşam saat 20:00'da Airport TV Ana Haber Bülteni'nde anlatacak...
©AirportHaber.com ÖZEL
Yorumlar Tüm Yorumlar (18)