07 Şubat 2012, Salı 07:55:49

PİLOTTAN ALEX'Lİ SAVUNMA

Balyoz Davası’nda savunma yapan sanık Hava Pilot Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu, ilginç bir savunma sundu...
  • yooo bunların hiç biri rezalet değil.siz ZAMANINDA size -bizzat ATATÜRK tarafından-verilen görevlerinizi yapmazsanız doğa yasaları geregi(doğa"boşluk"kabul etmez) bu acımasız ve haksız sonuçlar ortaya çıkar.özür dilerim ama siz bunları maalesef hak ettiniz.hiç kusura bakmayın.
  • ...İnanılmaz bir rezillik !
  • 2003 te olmayan şirketler, alınmayan plakalar, kurulmamış stklar saçma sapan görevler, elinle konulmuş gibi çıkan silahlar, yedeklenmemiş cd ler, bilinmeyen gizli tanıklar, önce mitçi sonra kanadılı hamamlar, demokrasi adı altında vahşi bir faşizm.
Balyoz Davası’nda savunma yapan sanık Hava Pilot Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu, Fenerbahçe Stadyumu’nun ’Oraj Hava Harekat Planı’ kapsamında gözaltı, toplama ve tutuklamalarda kullanılacağı, kendisinin de stadyum üzerinde uçuş yapmak için görevlendirildiği iddialarına cevap verdi. Sanık Kurşuncu, "F-16 pilotuna bu görevi vermek ile Fenerbahçeli Alex’i futbolcu olarak değil de kulübün çim hokeyi takımında masör olarak kullanmak eş değer mantıksızlıktadır. Hukukta buna kibar olarak hayatın doğal akışına aykırı denilmektedir" ifadesini kullandı.

Balyoz Davası’nda tutuklandıktan 7 ay sonra savunma yapan tutuklu sanık Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu, "Tutuklanana kadar TSK’da yarbay rütbesi ile harbe hazır F-16 pilotu olarak görev yapmaktaydım. Bu dijital veriler ile her hangi bir alakam yoktur bütün suçlamaları reddediyorum" dedi. Dava dosyasında bulunan belgelerde elektronik ya da ıslak imzasının olmadığına dikkat çeken sanık Kurşuncu, "2003-2004 yıllarında Hava Harp Akademisinde öğrenciydim. Şubat 2003 tarihinde 1,5 yıllık yüzbaşıyım ve İstanbul‘daki altıncı ayımdayım. Dava kapsamında suçlanan en genç ve düşük rütbedeki havacı subay benim" diye konuştu. Gölcük’te bulunan Donanma Komutanlığı’na hayatı boyunca hiç gitmediğinin altını çizen sanık Kurşuncu, dava konusu 5-7 Mart 2003 tarihinde 1. Ordu Komutanlığı’nda düzenlenen seminere de katılmadığını ifade etti. "Harp Akademileri öğrenimim boyunca (2002–2004) şahsıma tahsisli bir bilgisayar ve kullanıcı adı yoktur" diyen sanık Kurşuncu, konuyla ilgili Hava Kuvvetleri Komutanlığının ve Donanma Komutanlığı’nın verdiği bilirkişi raporlarınında söylediklerini teyit ettiği belirterek, bunlarında dikkate alınmasını istedi.
 
"İMKANSIZ GÖREVLERLE SUÇLANMAK NE DERECE MANTIKLIDIR"
 
Sanık Kurşuncu, "Benim adım Namık Kurşuncu değil, şüpheli kim? Bu isim ile ilişkilendirilmeyi kabul etmiyorum. Benim adım Süleyman Namık Kurşuncu’dur. Bunu ilk ifademde de belirttim. Adımın dahi bulunmadığı sözde plan yüzünden tutuklandım. Namık Kurşuncu adına 2003 yılında bir bankaya yüklü miktar para gelse inanın kimlik uyuşmazlığından parayı çektirmezler, siz beni tutukladınız" dedi. Sahte veri yazdığı iddiasıyla tutuklandığını hatırlatan sanık Kurşuncu, "Bir insanın kendi adını yanlış yazması olasılığı nedir?" diye sordu. İddianamedeki suçlamaların mantık ve hayatın doğal akışına aykırı olduğunu savunan sanık Kurşuncu, "Ek-1 Lahika 4" ve 11 No’lu CD kapsamında ele geçen isim listesinde bilgisi olmadığını belirtti. Kurşuncu, "Liste dikkatlice incelenirse söz konusu yerde benden çok daha kıdemli ve emrinde yüzlerce personel olan bir albay var iken benim planlama yapmam imkânsızdır. imkânsız görevler ile insanları suçlamak ne derece mantıklıdır bunu mahkemenin takdirine bırakıyorum" diye konuştu.
 
"UÇAN GARDİYAN"
 
Tutuklu sanık Kurşuncu, Fenerbahçe Stadyumu’nun ’Oraj Hava Harekat Planı’ kapsamında gözaltı, toplama ve tutuklamalarda kullanılacağı, kendisinin de stadyum üzerinde uçuş yapmak için görevlendirildiği iddialarına cevap verdi. Kurşuncu, "F-16 pilotuna bu görevi vermek ile Fenerbahçeli Alex’i futbolcu olarak değil de kulübün çim hokeyi takımında masör olarak kullanmak eş değer mantıksızlıktadır. Hukukta buna kibar olarak hayatın doğal akışına aykırı denilmektedir" ifadesini kullandı. Tutuklu havacılardan en düşük rütbeli subayın kendisi olduğunu belirten Kurşuncu, kendisine böyle bir görev verilmekle "uçan gardiyan" konumuna getirileceğini söyleyerek, "İnsan uçamaz, havadan kontrol gereksizdir" dedi. "Tüm suçlamaları şiddetle reddediyorum" diyen sanık Kurşuncu, "İçeriğe gelirsek. İlk görüşte saçma gelen bu husus yüzünden tutuklandım ve mesleğim, ailem ciddi zararlar gördü. Savcılık soruşturmada ’Nasıl bu iş olacak’ diye sormadı, soramadı. Tutuklayan yargıç sormadı soramadı. Ben soruyorum şimdi ilk duyan herkesin güldüğü bu iş nasıl olacak. Bir toplama yerinin havadan kontrol ve emniyeti nasıl ve neden alınır? Siz hiç saatte 650 km hız ile uçan bir uçaktan yerdeki insanların teşhis ve kontrolünün sağlanabileceğini düşünüyor musunuz?" dedi. Sanık Kurşuncu, "F-16 Standart Harekat usullerine göre alçak irtifada saatte en az 650 km hız ile uçar. Uçuş yüksekliği yerden 600 metredir. İstanbul Levent’te yeni yapılan Safir gökdeleni yaklaşık 300 metre yüksekliğinde olduğunu düşünürsek, olayı daha iyi canlandırabiliriz" diye konuştu.
 
SANIK KURŞUNCU TAHLİYESİNİ İSTEDİ
 
Sanık Kurşuncu, "Peki, gece, kötü hava şartları, bulut olduğu zaman ne olacak? Kısacası eski bir Türk atasözünün dediği gibi ’Bir deli kuyuya taş atar kırk akıllı çıkaramaz’. Böyle bir sebebden hapis yattığıma inanamıyorum" diyerek, polis tespit tutanağını yazan polis memurlarının ve iddanemeyi hazırlayan savcının uçuş saati ve hava harekâtına ilişkin bilgi seviyesinin sorulmasını talep etti. Sanık Kurşuncu tahliyesine ve beraatine karar verilmesini istedi.
 
"İFTİRACILARIN OYUNUNU BOZUNUZ"
 
Savunmasını yapan tutuklu sanık Hava Kuvvetleri Plan Prensipler Daire Başkanı Tümgeneral Yalçın Ergül, salondaki perdeye Hava Kuvvetleri üniformasını yansıtarak "Bu ordunun üniforması, iddia ediyorum dünyanın en güzel üniformasıdır. Bu üniforma üzerindeki uçuş brövesini takmaya hak kazanmak ve hakkını vererek gökyüzünde uçmak mangal gibi yürek ister" dedi. Sanık Ergül, "Ben bu işlerle uğraşırken, 2009 yılında birileri beni alıyor 2003 yılında görev yaptığım Hava Harp Okulu’na döndürüyor ve o günlerime ait olduğu izlenimi verecek şekilde sahte dijital belge hazırlayarak dijital bir belleğin içine koyuyor. Tam bir alçaklık" dedi. "Sıkıyönetimde İstanbul, Balıkesir, Bursa, Bandırma ve Yalova’da bulunan büyük alışveriş merkezlerinin kontrol ve denetiminden sorumlu olduğuna ilişkin dijital verilerle suçlandığına dikkat çeken Tümgeneral Ergül "Benim Hava Harp Okulunda görevli bir pilot subay olarak alışveriş merkezleri ile ilgili bir konu ile görevlendirilmemin akıl ile izah edilebilir bir tarafı yoktur. Üstüne üstlük Balıkesir, Bandırma ve Yalova’da sözde planın hazırlandığı söylenen tarihte, 2003 yılında, yönetimine el konulacak, kontrol ve denetimi yapılacak bir büyük alışveriş merkezi de yok" diye konuştu. "Bu sahte dijital verileri hazırlayanlar yalanlarını kurgulamakta zorlanmışlar ve sahteliklere ilişkin birçok iz bırakmışlardır" diyen sanık Ergül, 1. Ordu’dan 5-7 Mart 2003 tarihinde gerçekleşen plan seminerine katılmadığını ifade etti. Ergül, mahkeme heyetine "Bana iftira atılmıştır.İftiracıların oyununu bozunuz" diye seslendi.
 
TUTUKLU YÜZBAŞI SÖZEN SAVUNMA YAPTI
 
Tutuklu sanık Hava Pilat Yüzbaşı Necdet Tunç Sözen, "Yalçın Ergül’e bağlı olarak sıkıyönetim öncesinde Eminönü-Silivri Hattı alışveriş merkezlerinin incelenmesi ve kontrolünün sağlanması konularında görevlendirildiği iddialarını reddetti. Necdet Tunç Sözen şöyle konuştu:
"Fidanı erik olan ağacın gövdesi de erik gövdesi, meyvesi de eriktir. Alışveriş merkezlerinin kontrolü ile ilgili hususlar sadece sözde Balyoz Harekât Planı Ana Metninde geçmektedir. Oraj Hava Harekat Planı ana metninde hiç bahsedilmemiş. ’Alışveriş Merkezlerini Kontrol Altına Alınması’ hususunun Balyoz Harekat Planı ile ilişkilendirilmesi, erik ağacının meyvesi hamsi olabilir şeklinde bir fikir yürütmesi gibi olur ki tamamen mantıksızdır."
 
Duruşma sanık savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.
 
ŞENAY AVCI: TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ DEĞİLİM, EV HANIMIYIM
 
Devrimci Karargah davasında yargılanan Hanefi Avcı’nın eşi Şenay Avcı savunma yaptı. Şenay Avcı, "Hiçbir silahlı terör örgütü üyesi değilim. Bu konuda hiçbir maddi kanıt ortaya konulamamıştır. Zaten de yoktur. Ben bir ev hanımıyım. Eşim Hanefi Avcı’nın görevi gereği tayinen gittiği her yerde ailesi olarak yanında bulundum. Bu da eş olarak benim asli görevimdir. Bunun da bir suç konusu oluşturmadığını biliyorum" dedi. Davanın diğer sanıkları, Hanefi ve Şenay Avcı savunma yaparken adliye koridorunda bekletildi. Hanefi Avcı, cezaevine götürülmeden önce jandarma görevlilerin beklediği odada bir süre eşi Şenay Avcı ve arkadaşı eski emniyet müdürü Emin Arslan ile görüştü.
 
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın da sanıkları arasında bulunduğu Devrimci Karargah ana davasının üçüncü duruşması başladı. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 12’si tutuklu 57 sanığın yargılandığı davada Hanefi Avcı’nın eşi tutuksuz sanık Şenay Avcı savunmasını yaptı. Duruşmada ilginç bir durumda yaşandı. Hanefi Avcı ve eşi Şenay Avcı savunma yapmaları için duruşma salonuna alındı. Bu sırada davanın diğer sanıkları ve izleyiciler ise duruşma salonuna alınmadı. Diğer sanıklar, Hanefi ve Şenay Avcı savunma yaparken adliye koridorunda bekletildi.
 
"SİLAHLI ÖRGÜT ÜYESİ DEĞİLİM"
 
İddianamedeki suçlamaların hukuka aykırı olduğunu belirten Avcı, "Hiçbir silahlı terör örgütü üyesi değilim. Bu konuda hiçbir maddi kanıt ortaya konulamamıştır. Zaten de yoktur" dedi. Resmi belgede sahtecilik suçlamasını da kabul etmeyen Avcı, "Benim düzenlediğim herhangi bir resmi belge olmadığı gibi, bu tür düzenlenmiş bir belgeyi de yaşamım süresince hiç kullanmadım. Tehlikeli maddeleri bırakın izinsiz bulundurmayı izinli olanlarını bile bilmiyorum" diye konuştu. Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek gibi bir faaliyeti olmadığını ifade eden Şenay Avcı, "Bu iddia ve suçlamaların bana neden ve niçin yöneltildiğini anlamam mümkün değildir. Ben bir ev hanımıyım. Eşim Hanefi Avcı’nın görevi gereği tayinen gittiği her yerde ailesi olarak yanında bulundum. Bu da eş olarak benim asli görevimdir. Bunun da bir suç konusu oluşturmadığını biliyorum" dedi. Avcı savunmasına şöyle devam etti:
 
"2010 yılında mahkemenin verdiği bir arama kararına dayalı olarak Eskişehir’de oturduğumuz lojmanda yapılan aramada bir Kalaşnikov marka tüfek ile bu tüfeğe ait şarjörler ve mermiler ile bir adet küçük çaplı tabanca Diyarbakır’dan İstanbul’a tayin olduğumuz zaman konuldukları ve hiç açılmayan, daha sonrasında da tayinle gittiğimiz her yere gitmiş olan bir valiz içerisinde bulunmuştur. Bana yöneltilen suçlama konusunda, eşimin görevi gereği Diyarbakır’da bulunduğumuz süreçte özellikle yaptığı görevin gereği terör örgütleriyle ilgili çalışmalar sebebiyle sadece kendisine yönelik tehditler oluşmayıp ailesi olarak bize de yöneltilmesi her an ve her süreçte mümkün olduğundan ve o dönemde çıkarılan mevzuata ve izinlere dayalı olarak bu silahlar satın alınmıştır."
 
"SİLAHLAR CAN GÜVENLİĞİMİZ İÇİN SATIN ALINDI"
 
Bu silahların, o bölgelerde o dönemde çalışan tüm emniyet mensuplarında mevcut olduğunu ifade eden Avcı, "Bu silahların satın alınması eşim tarafından yasalara uygun olarak yapılmış ve bunların Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü tarafından evde bulundurma ruhsatları eşimin gereken belgeleri tamamlayıp, benim adıma emniyet müdürlüğüne vermesini takiben bulundurma ruhsatları benim adıma düzenlenmiştir. Bunlar can güvenliğimizin sağlanması için satın alınmıştı" diye konuştu.
 
AVCI EŞİ İLE GÖRÜŞTÜ
 
Şenay Avcı’nın ardından Emniyet Müdürü Hanefi Avcı da savunma yaptı. İki sanığın savunmasının ardından duruşmaya ara verildi. Verilen aranın ardından Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı cezaevine götürüldü. Avcı, cezaevine götürülmeden önce jandarma görevlilerin beklediği odada bir süre eşi Şenay Avcı ve arkadaşı eski emniyet müdürü Emin Arslan ile görüştü. (Hürriyet)
PİLOTTAN ALEX'Lİ SAVUNMA

Yorumlar

Misafir ~ 12 yıl önce
yooo bunların hiç biri rezalet değil.siz ZAMANINDA size -bizzat ATATÜRK tarafından-verilen görevlerinizi yapmazsanız doğa yasaları geregi(doğa"boşluk"kabul etmez) bu acımasız ve haksız sonuçlar ortaya çıkar.özür dilerim ama siz bunları maalesef hak ettiniz.hiç kusura bakmayın.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 12 yıl önce
...İnanılmaz bir rezillik !

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 12 yıl önce
2003 te olmayan şirketler, alınmayan plakalar, kurulmamış stklar saçma sapan görevler, elinle konulmuş gibi çıkan silahlar, yedeklenmemiş cd ler, bilinmeyen gizli tanıklar, önce mitçi sonra kanadılı hamamlar, demokrasi adı altında vahşi bir faşizm.

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000