Türk Hava Yolları’ndaki grevde üçüncü güne girildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün ziyaret ettiği THY Genel Müdürlüğü önündeki Hava-İş’in toplanma alanını bugün de CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkalığı da yapmış olan CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ziyaret etti.
Hava-İş Sendikası üyelerinin haklı bir mücadele içerisinde olduğunu ifade eden Süleyman Çelebi, AirportHaber’e özel açıklamalarda bulundu. Çelebi, tüm konfederasyonları ve sendikaları Hava-İş’e destek vermeye çağırdı.
İşte Süleyman Çelebi’nin AirportHaber’e yaptığı o açıklama:
“Öncelikle olayların başlangıç noktasına bakmak gerekiyor. Türkiye’de 12 Eylül generallerinin bile cesaret edemediği ve bundan önceki hiçbir süreçte akılda olmayan Hava-İş kolunda grev yasağı getirdiler. İnsanları işten attılar. Hiçbir ülkede insanlar demokratik haklarını kullandığı için işten atılmaz. İş yavaşlatma veya işle alakalı rapor aldılar diye iş akitleri feshedilemez. Öyle olsa on binlerce insanın işten çıkarılması gerekir. 305 kişinin işten atılmasıyla başlayan bir süreç var. Bildiğiniz gibi 1 yılı bulan bir süreçten bahsediyoruz. Bu süre içerisinde daha önce çeşitli heyetlerle THY’ye gelerek Hamdi Topçu ile görüştük. Topçu’ya göre bu “kanunsuz bir eylem” olarak görülüyordu. Oysa arkadaşlarımız bunun kanunsuz olmadığını ifade etti. Hamdi Topçu da yargı kararlarını bekleyeceklerini bu yönde verilen kararlara uyacaklarını ve davaları Yargıtay’a taşımayacaklarını söyledi. Sonra bilirkişi 305 kişi için işe iade kararı verdi. 40’a yakın arkadaşımızın da Yargıtay’da işe iade kararları onandı. Ondan sonra benim 10’a yakın görüşmem oldu Hamdi Topçu’yla...
En son da grevden 1 gün önce bir görüşme gerçekleştirdik. Hamdi Topçu bize, “Sözleşmeyi imzalayın. Karşılıklı güven iklimi yaratalım” dedi. Hâlbuki güven ikliminin yaratılacağı ortamdaki ayaklardan biri de kendisidir. Bizde bunun üzerine kendisine “En azından Yargıtay’dan kararı çıkan arkadaşlarla ilgili bir protokol yapalım ve onların işe alınacağını belirtelim. Daha sonra çıkacak diğer kararlarla ilgili de müracaat edenlerin işe dönüşünü sağlayalım” dedik ancak kendisi en ufak bir adım atmadı. Hamdi Bey, “İki olayı birleştirmeyelim. Karşılıklı güven ortamı yaratıldıktan sonra onları da görüşürüz” dedi. Ama daha önce verilen sözler hiç tutulmadığı için güven ortamı karşılıklı olarak yok olmuş oldu. Bizi buraya boşuna çağırdıklarını söyleyerek görüşmeyi sonlandırdık.
Şimdi gelinen noktada burası abluka altında...
İşçilere büyük bir baskı yapıldığını biliyoruz. Greve katılmaları durumunda akıbetlerinin 305 kişi gibi olabileceğinin söylendiğini biliyorum. Şimdi burada çalışan insanların için bir tehdit var. Yaşama hakkı kadar doğal hakları olan “çalışma hakkı” elinden gidecek. Yani çalışan ikisinden birine karar verecek. Yasa böyle değil ama çalışan böyle bir tehdit altında. Ben bunu mecliste de gündeme getirdim.
Burada en önemli nokta Maliye Bakanı’nın verdiği “THY yalnız değildir” mesajıdır. Grev erteleme de dahil her türlü tedbiri alacağız mesajı verildi. Bu baskıların sonuç verdiğini hissettikleri için uluslar arası alanda büyük tepkiler almamak için bu ertelemeyi yapmadılar.
“KİMSE SÜRECE KATKI SAĞLAMIYOR”
Şimdi teşekkür mesajları veriyorlar. Ali Babacan “bu iş kolunda grev olmamalı” diyor. Ulaştırma Bakanı, teşekkür ediyor. Ama bu sorunun çözümü konusunda tek bir adım atılmıyor, en ufak bir katkı vermiyorlar ve diyalog içerisine girmiyorlar.
“HAVA-İŞ ÜYELERİNE İHANET ETMEMİŞTİR”
Bu olayların çözüme oluşması için yapılması gerekenler var. Başbakan bir ara meydanlarda dolaşarak Anaysa reformu sırasında “grev önündeki engelleri kaldıracağız” diyordu ama grevi kaldırdılar. Şuanda baskıyla şiddetle bu uygulamalar kaldırıldı. Grevin ilk gününde polisin burayı kuşatmasını herkes izledi. Bir çok arkadaşın gönlü buradayken gelip grev alanında bulunmuyorlar. Ben katılmayan arkadaşlara da bir şey demiyorum. Onları suçlamıyorum. Suçlanmalarını da doğru bulmuyorum. Hava-İş Sendikası işçilere ihanet etmeyerek dik duruşunu göstermiştir. Ama işçilerin de birbirine sahip çıkması gerekiyor.
“ÇÖZÜM ÇOK BASİT”
Türkiye’de kanunlar çıkartılıyor ve bunlar boşuna çıkartılmıyor. Esas olan işe iadedir. Yargı kararlarını uygulanması için ortaya irade konulması gerekiyor. Ben bunu mecliste gündeme getirdiğim zaman Çalışma ve Sosyal Güvelik Bakanı “Yargı kararları uygulanacaktır” diyor. Burada kastettiği yargı kararı, tazminatların verilip işe son verilmesidir. Ancak Bakan, “bu arkadaşlar mutlaka işe iade edilmeli, ben bir çalışma bakanı olarak bu yönde karar alınmasını istiyorum” dese olay çözülecek.
“TÜM SENDİKALAR BURADA GELİP DESTEK VERMELİ"
Grev süreci zorlu bir süreçtir. Tüm sendikaların buraya gelip kitlesel destek vermesi gerekiyor. Tek tek bireysel destekle başarı sağlanmaz. Kitlesel olarak katılım olursa bu iş çözülür. O kitlesel destek ne kadar artar ve üretimden gelen güçlerini buraya yansıtırlarsa başarı gelir. Ama kendi kaderleriyle baş başa bırakalım derlerse bu iş çözülmez. Ben kendi deneyimlerime dayanarak bu şekilde görüyorum. “Nasıl çözülür” derlerse tüm konfederasyonların ve sendikaların buraya gelmesi gerekiyor. Türk-İş Yönetimi, DİSK Yönetimi ve onlara bağlı sendikaların yönetimleri destek vermeli. Eğer destek vermek yerine üstüne bir bardak soğuk su içerlerse kendi ayaklarına kurşun sıkarlar. Yarın Türkiye’de grevin yalnızca adı kalır. Sendikaların bu meydan okumaya karşı bir tavır alması gerekiyor.”
©AirportHaber.com ÖZEL
Yorumlar Tüm Yorumlar (20)