Radikal gazetesi köşe yazarlarından Cüneyt Özdemir bu hafta köşe yazısında Eşref Bitlis'in uçağının düşmesinin ardında yapılması gerekenlerin ancak yapıldığına dikkat çekti. İşte Özdemir'in köşe yazısı...
Eşref Bitlis’in uçağı Ankara’da düştüğünde ben mesleğe yeni başlamış bir kameramandım. Bugün o uçak kazası ile ilgili yayımlanan pek çok görüntüyü ben çektim.
Ardından oturdum Eşref Bitlis soruşturmasının kitabını yazdım. 1996 yılında kitabı yayımladığımda açık söyleyeyim başıma nelerin gelebileceğini tahmin ediyor ve korkuyordum. Doksanlı yılların karanlığında askeriyemizi ilgilendiren bu tür alengirli konuları bırakın haber yapmayı kitaplaştırmak ölümcül olabilirdi. Şans eseri başımıza bir şey gelmedi. Bugün Eşref Bitlis dosyası yeniden açılıyor. Askere yağ çekmekten başını kaldıramayan ‘genç Ertürk Yöntemler’ bir dönemin üst düzey komutanlarının ifade vermeye gideceklerini müjdeliyorlar.
Neyin ifadesini verecekler merak ediyorum. Zira Bitlis’in uçağınını düşmesi sonrasında iki ayrı soruşturma açılması gerekiyordu. İlk soruşturmada ‘bu uçak nasıl düştü?’ sorusuna cevap aranmalıydı. İkincisinde ise ‘bu dosya nasıl oldu da böyle alelacele kapatıldı?’ sorusunun cevabına bakılmalıydı. Eşref Bitlis kitabını yazarken beni kazanın nasıl olduğundan çok, bu ‘kaza’ dosyasının nasıl kapatıldığının hikâyesi dehşete düşürmüştü. Verilen demeçler, yazılan raporlar, uzatılan davalar ile komutanların ‘bir komutanın şüpheli ölümü’ karşısındaki aymazlığı sadece kazada yakınlarını kaybeden subayların yakınlarının değil her Türkiye vatandaşının kalbini kıracak kadar hoyrattı. Bir uçağı düşürmek kadar o uçağı düşürenleri korumak da suç olmalı. Olmalı değil mi? Olmalı olmalı...
(Radikal)
Yorumlar Tüm Yorumlar (9)